San Francisco’da 9 berber birlikte bir kişinin saçını kesmeye çalışıyor. Çin’de bir grup seramikçi tek bir çanak yapmayı deniyor.
Beş şair bir şiir yazmayı...
Tek piyanoyla beste yapmaya çalışan müzisyenler hiç mutlu görünmüyorlar.
Venedik Bienali’nde en çok beğendiğim Japonya pavyonundaki işler bunlar...
1975 doğumlu Koki Tanako’ya ait. Sanatçı, depremden hemen sonra Japonya’da sanatçıların bundan sonra ne yapacağız sorusunu kendisinin de sorduğunu anlatıyor.
“Depremden sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam mı edecektik?
Ve bir gün onlarca insan gördüm. Yangın merdivenlerinden çıkarak ofislerine ulaşmayı deniyorlardı.
Çünkü depremden sonra kimse artık asansöre binmiyordu.
Merdivenlerin yeni bir anlamı vardı.
Keza inmenin çıkmanın da...
Onları uzun uzun seyrettim.
Bir grup gösterici olduklarını düşündüm.
Birlikte bir eylem gerçekleştirdiklerini...
Deprem bizi böyle değiştirmişti...
Bunun üzerine kolektif aksiyonlar gerçekleştirmeye karar verdim.
Kendimi bu anlamda bir koordinatör olarak düşünüyorum bir sanatçı olarak değil... Bu aksiyonları organize ettim.
Kolektif yapılan her işin her zaman güzel olmadığını aynı zamanda çirkin de olabileceğini gördüm...”
Ortak şiir yazması gereken gruptan bir şair dayanamamış ve grubu terk etmiş. Besteciler beste çıkaramamış.
Tanako, depremden sonra herkesin dayanışma ve paylaşım içinde olmasını ütopyan bir an olarak düşünse de, konu sanat yapmaya gelince bunun paylaşım değil de tek başınalık gerektirdiğine dikkat çekmiş. Gezi’den sonra sanat yapacaksak toplu olarak yapalım diyenlere duyurulur.
Taner Ceylan’dan LGBT yorumu
Ünlü ressam Taner Ceylan, sanatatak.com’a LGBT onur yürüyüşünü değerlendirdiği yazısında
“Ama ne var ki cinselliklerimiz yüzünden bize dayatılan yaşamın dışındaki gökkuşağının arkasındaki ülkenin bahçelerinde dolaşmaya başladık bile. Ve bu ülkenin ormanlarını giderek büyütmek, hepimize daha fazla nefes için LGBT onuru hepimizin onuru!” diye yazdı. Pek çok insan gelecek sene Kazlıçeşme’de bir onur yürüyüşü hayal etse de, ben Bağdat caddesinde onurlu yürünebilir mi, doğrusu merak ediyorum. “Bu ülkenin ormanları” bu kadar büyür mü seneye kadar, hatta zaten büyük mü ne dersiniz?
Emek’in İzmirli kader ortağı
İzmir’in en eski sinemalarından Karşıyakalıların Deniz Sineması, içinde bulunduğu pasaj ile beraber yıkılmanın eşiğinde. Sessiz bir savaş veriyor. 1976 yılında Elif Sineması’ymış. Şimdiki gibi üç salonu da yokmuş. Tek bir salonu varmış. Hangi film gelirse, o büyük salonda oynarmış. Yeşilçam filmleri de seks filmleri de. Deniz Sineması bugüne kadar gelmiş. Şimdi, direniyor. Çürük olduğu için onu yıkıp AVM yapmak isteyenlere karşı direniyor. Pasaj esnafı binalarının sağlam olduğunu söylüyor, raporlarını gösteriyorlar. Bu kez, Karşıyaka Belediyesi, karşısında Karşıyakalıları bulabilir. Çünkü Lunapark’ı yerinden edip özelleştirdikten sonra Deniz Sineması’nın yıkımına hayır diyecek gibi görünüyorlar. Diren Deniz Sineması...