Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haberi daha ben Adana’ya varmadan gelmişti, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda gösterilen filmlerden biri, dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Filmi görene kadar karşılaştığım neredeyse herkesten onu dinledim: “Hemme’yi gördün mü?” Ve sonunda Murat Fıratoğlu’nun ilk uzun metrajı “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”, 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde büyük ödülün; en iyi film ödülünün sahibi oldu. Nadir rastlanır şekilde, seyirci – pek çok eleştirmen (Siyad Ödülü de ona gitti) ve jürinin üzerinde duygu birliğine vardığı bir film olarak. Bu halayla başlayıp halayla biten, ödülü verirken jüri başkanı Nuri Bilge Ceylan’a coşku dolu bir konuşma yaptıran filmin yönetmeni Murat Fıratoğlu, 1983 Siverek doğumlu bir avukat. Filminin hem senaristi hem yönetmeni hem yapımcısı hem de başrol oyuncusu. Çok küçük bütçeyle çekmiş filmi ve başka oyuncu bulamayacağını düşünmüş. Nuri Bilge Ceylan’ın altını çizdiği gibi küçük bütçeyle büyük film yapılabileceğini göstererek zaferle kapattı festivali. Filmini Gülten Akın, Ahmet Arif, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal ve Yılmaz Güney’e adadı.

Haberin Devamı

İlginç bir festival, ilginç de bir kapanış yaşadık 31. senesinde Adana’da. Çok konuşulan ama gerçekten saatlerce konuşulan, tartışılan, bazılarını memnun ederken bazılarını kızdıran filmler izledik. Her şeyden önce bir filmin izleyenleri bir konu üzerinde bu kadar düşündürmesi ve tartıştırmasından daha büyük başarı olamaz. Selen Örcan / Doğuş Algün (“Ölü Mevsim”) ile Erkan Tahhuşoğlu (“Döngü”) arasında paylaştırılan en iyi senaryo ödülünü açıklamak üzere sahneye çıkan jüri üyesi Nermin Yıldırım izledikleri seçkide ortak temalar gördüklerinden söz etti. Festival bu yıl ‘şiddete dur’ gibi bir tema belirlemişken, çoğu filmde de ailedeki, toplumdaki, yakın tarihteki şiddetin yüzüne, o karanlığa dimdik bakma cesaretine rastlamışlardı. Bir karanlıkla baş etmenin, ona ‘dur’ demenin ilk ve en etkili adımı bu.

Yakın tarih

Sözü festivalin son dakikaya kadar en çok tartışılan filmine getirirsek, Burak Çevik’in 1978’de yaşanan Bahçelievler katliamına dayanan filmi “Hiçbir Şey Yerinde Değil” Altın Koza’ya da ödül gecesine de damgasını vurdu diyebiliriz. 50 yıldır açık kalmış, kabuk bile bağlayamamış bir yaraya kamerayı çevirmek her koşulda riskli bir seçim. Filminin gösterildiği gün T24’te yayımlanan söyleşisinde “Ben 90’lardan baktığım için bu hikâyeye dokunma cesaretine sahibim” diyen Burak Çevik, tahminen sert eleştirilerle karşılaşacağını da hesaplamıştı. Çok öfkelenenler, “Bu böyle olmadı,” diyenler, Çevik’i bu kan donduran katliama dair gerçekleri çarpıtmakla, katilin psikolojisini anlamaya – anlatmaya çalışmakla, iki tarafa eşit mesafede yaklaşmakla, kötü niyetli değilse bilgisiz olmakla suçlayanlar oldu. Olmaya da devam edecek, çünkü film yakında vizyona girecek. Şimdilik danışmanları arasında hem Tanıl Bora hem Haluk Kırcı isimlerini gördüğümüz filmin bütün bu tartışmaları alevlendirdiği, bugüne kadar sinemada yanından geçilmemiş bir katliama baktığı için bile önemli olduğunu söyleyelim. Kimsenin kimseye “Bunu yapmak sana mı düştü?” diyememesi gerektiğini. Bir de Burak Çevik’in festivalden kendi deyişiyle üzerine bir yük de yükleyen en iyi yönetmen ödülüyle ayrıldığını.

Haberin Devamı

Daha yakın tarih

Haberin Devamı

Altın Koza’nın yakın tarihe, çok daha yakın tarihe iki kardeş subay üzerinden yaklaşan ve gene hayli konuşlan diğer filmi, Türker Süer imzalı “Gecenin Kıyısı” idi. 15 Temmuz gecesini bu iki kardeşin hayatlarının kırılma noktası olarak alan film, Venedik Film Festivali’nden Adana’ya geldi ve Yılmaz Güney Özel Ödülü’nün de sahibi oldu.

Doğuş Algün imzalı “Ölü Mevsim”in en iyi oyuncu ödülleri ve senaryo dahil beş kategoride gecenin kazananlarından olduğu ödül gecesinde genel olarak dengeli (denge gözetilmiş) bir tablo çıktı ortaya. Nuri Bilge Ceylan, Ayris Alptekin, Mehmet Aslantuğ, Mustafa Kara, Müge Turan, Nermin Yıldırım, Serenay Sarıkaya’dan oluşan jürinin en iyi kadın, en iyi erkek ve en iyi senaryo ödüllerini paylaştırmasından karar toplantılarının çetin geçtiğini tahmin etmek zor değil.

Bir not: Seçkideki 11 filmin sadece üçünün yönetmeni kadındı ve sadece bu üç filme hiç ödül çıkmadı. Sözü gene Nermin Yıldırım’ın konuşmasından canı gönülden katıldığım bir dilekle bitirmek istiyorum: “Önümüzdeki yıllarda kadınların erkeklerin dünyasında fonda salınmadığı, daha çok kadın hikâyesi görmek umuduyla”.