Bir süredir elimden geldiği kadar beni güldürecek şeyler izlemeye çalışıyorum. Ülke ve dünya gündemi sıkıştırdıkça mizaha sığınmak iyi - hatta tek - yol gibi geliyor. Bu vesileyle stand-up dünyasında el yordamıyla çıktığım keşif yolculuğundan son derece memnunum. Hâlâ gülebiliyormuşum, onu gördüm. Hatta yolda yürürken kendi kendime güldüğümü görürseniz delirdiğimi düşünmeyin, muhtemelen Çağla Alkan ve Caner Dağlı’nın “Fazla Merak” podcast’ini dinliyorumdur. Aralara da son dönemin yıldızı olduğunu geç de olsa öğrendiğim, gösterilerine biletler çıkar çıkmaz tükenen Deniz Göktaş’ın ta pandemi zamanı yaptığı “Deniz Göktaş’a Ayıracak Vaktim Yok” podcast’inden bölümler alıyorum. Ne mutlu ki böyle bir vaktim var. Göktaş’ın ilk gösterisi “Selam Selam” da YouTube’a yüklenmiş durumda, izlememiş olanlara, dönüp dönüp gülmek isteyenlere duyurulur.
Bu yolculuğun bir de canlı şov ayağı var ki asıl eğlenceli kısım o. Cem Yılmaz’ın Zorlu’da başlayan ve mart ayındaki bütün biletleri tükenen yeni gösterisi “CMXXIV”, devasa salon kendisinin de dile getirdiği gibi “Yunanistan’a kadar” uzandığı için o yakınlık duygusunu pek karşılamıyor. Bende yarattığı kendisini Leman Kültür’de tepine tepine gülerek izlediğim ‘90’lı yıllara özlem duygusu oldu. Gülmedim demiyorum, Cem Yılmaz’ın elbette şapka çıkarılacak kıvrak bir zekâsı, bir mizah duygusu var. Ama acaba kendisine eleştiri yöneltenlere (komik de olmayan seksist şakalara ya da Kadıköy’deki genç komedyenlerle ilgili olanlara mesela) onun bittiğini görmek için can atan düşmanlarmış gibi bakmasa mı? Belki tam tersidir, “her şeyinle şahanesin, kralsın” diyenler değildir asıl dostları insanın. “Bilmem kim ilk gösteriyi beğenmemiş, gidin evinizde beğenmeyin” yerine söylenene kulak vermek bana bir mizahçı için daha doğru gibi geliyor. Neyse, ben evime gideyim. Ya da Cem Yılmaz’ın da gösteride dilinden düşürmediği Kadıköy’e.
Tuz Biber Altılı
“Beni stand-up’a götürün” diye başının etini yediğim arkadaşlarımdan biri sayesinde bir Tuz Biber Altılı gecesinde Kadıköy Aylak Bar’dayım. Bu altılı gecelerde karşınıza kimin çıkacağını bilmiyorsunuz, sürpriz. Her bir komedyen 10-15’er dakikalık setlerle sahne alıyor. Dolayısıyla keşif için müthiş bir fırsat sunuyor insana.
Benim için o gecenin ilk keşfi, sunuculuğu üstlenen ve aralarda yaptığı şakalarla çok güldüren Berk Karan oldu. Sahip olduğu “yetim hakkı”ndan ötürü söylemiyorum, çok yetenekli bir komedyen, 17 Mart’ta DasDas’ta, 21 Mart’ta Zorlu Touche’de çıkacakmış, bunu da duyurmuş olalım.
İlk fırsatta tek başına izlemek istediğim diğer komedyen ise İsa Çulun. Kendisi Bingöllü bir harita mühendisi. “Keşke dememek için stand-up’a başlamış”. Çok da iyi yapmış. Son derece özgün, komik ve cesur. Onu da 16 Mart’ta Ankaralılar izleme fırsatına sahip olacak, FADE Stage’de. Berkan Karadede, Ali Congun ve Dilara Erdemir’in de bulunduğu altılı gecenin sürprizlerinden sonuncusu Emre Günsal’a denk gelmek oldu. Her zamanki gibi komikti.
Sonuç; kahkaha ulaşılabilir hâliyle Tuz Biber gecelerinde mevcut. Sözünü sakınmayan, parlak, çok izlenesi genç komedyenler çıkıyor memleketin dört bir yanından. Takip etmekte, sürprizlere açık olmakta fayda var.