Nefret ettiğiniz bir ikiziniz olsa

15 Ocak 2024

Öncelikle “Ne yaparsam yapayım kayırmacılık duvarlarını aşamıyorum, aslında o pozisyon için gereken bütün özellikler bende mevcut ama işte müdüre dalkavukluk yapamadığım / patronun gözüne giremediğim / beni koruyacak kodaman akrabalarım olmadığı için benim yerime hep o hak etmeyen kişi / kişiler getiriliyor” duygusuna yabancı olan kaç kişi vardır, oradan başlayalım. Hayatımızın bir noktasında; ama okulda ama iş yerinde içimizden geçmiştir bu. Hata bizde değil onlardadır, biz doğruyuzdur onlar yanlıştır. Ne ‘olamıyorsa’ sebebi budur.

Bazısı içinse bir yaşam biçimidir bu. Mesela Burak Çıplak için öyle. Çalıştığı bankada hep birileri onun önünü kesiyor, kuyusunu kazıyor, arkasından iş çeviriyor, yükselmesini engelliyor. O ise kendi kendine hırslanıyor, içi içini yiyor, dışa vuramıyor. Hiçbir konuda doğrudan yüzleşebilen biri değil zaten, hep ürkekçe, sinsice dile getiriyor ‘şüphelerini’. Pahalı içkisini gizli gizli içtiğinden emin olduğu evdeki

Yazının Devamı

Uskumruköy’de bir yer var

11 Ocak 2024

Aşırı yağmurlu bir pazar günü Uskumruköy’e giderken beni orada nasıl bir rüyanın beklediğini tam tahmin edemiyordum doğrusu. Bir akşamüstü konserine katılacaktım, Franz Schubert’in “Ölüm ve Kız” isimli yaylı çalgılar dörtlüsünden iki bölüm dinleyecektim, bunu biliyordum. Kemanda Ayla Erduran ve Cihat Aşkın, viyolada Özcan Ulucan, viyolonselde Murat Berk vardı. Mekân ise Uskumruköy’de bir süre önce açılan Hara. Ama bütün bu unsurların bir araya gelmesinin yaratacağı ruhu hesaba katmamışım. 

Bir kere Hara, yeşillikler içinde, saklı bir cennet, bir çağdaş sanat alanı. “Yaratıcı hayal gücünü besleyici alternatif bir mekân” olmak üzere tasarlanmış. Kurucusu Canan Bozbağ, 2020’de planlamış burayı ancak pandemi nedeniyle gecikmiş biraz. Mekânın açılışı 7 Ekim 2023’te “Bir Yer Var” adlı sergiyle olmuş. Serginin de bir hikâyesi var; pandemi sonrası artan güvende olma ihtiyacımızdan yola çıkarak kavramsal çerçeveyi belirleyen

Yazının Devamı

Kaş’ta ‘sakin’ yılbaşı ve operasyon

8 Ocak 2024

Sevdiğim arkadaşlarımın orayı mesken tutması nedeniyle bu yıl yeni yıla Kaş’ta girdim. Epeyce de kişiydik, Kaş’ta kış sevdalısı. Oysa Kaş’ın kış misafirlerini çok sevdiğini söyleyemeyeceğim. Bir kere gelmek gitmek bir dert. Havaalanı transferi uçak biletinin iki katı, paylaşmalı transfer aracı tercih edersen onlar da neredeyse günde bire inmiş ve fiyatlar da almış yürümüş.

Vardın diyelim, bütün mekânlar ya kapanmış ya son birkaç gününü yaşamakta. Kışı da bir ağustos günü canlılığında yaşayan Fransız restoranı / barı l’Apero hariç. Onlar bayağı normal seyirlerini happy hour’lar ekleyerek devam ettirmekteler. Yine onun çevresinde Demeti ve Bi’Uğra’da hayat var. Gördüğüm kadarıyla Kaş’ın geri kalanı büyük ölçüde “Sezona görüşürüz canım” ruh halinde. Her tarafın şantiyeye dönmesi, sabahtan akşama dağları delen iş makineleri de cabası. Hani sakin birkaç gün olacaktı…

Fakat sükûneti asıl bozan başka bir gelişme yaşandı burnumun

Yazının Devamı

Bir bir aydınlanan ‘kör nokta’lar

4 Ocak 2024

2023 senesinde gittiğim bütün festivallere damgasını vuran, benim de gördüğümden beri herkese “Aman kaçırmayın” diye anlata anlata bitiremediğim bir film vardı; “Kör Noktada”; nihayet Başka Sinema salonlarında gösterime giriyor. ‘Nihayet’ diyorum çünkü biz onu kasımda bekliyorduk. Derken yılın son haftası özel gösterimlerle ayak seslerini duyurdu, şimdi de kaçırmamak için takip etmekte fayda var.

“Kör Noktada” (In the Blind Spot) Almanya’da yaşayan ve sinema yapan yönetmen Ayşe Polat’ın üçlemesinin üçüncü filmi. Polat, 1970 yılında Malatya’da dünyaya gelmiş, 1978’de ailesiyle Almanya’ya göç etmiş ancak Türkiye ile bağlarını hiç kopartmamış. Nitekim “Kör Noktada” da bu kuvvetli bağların bir sonucu olarak faili meçhullere odaklanıyor. Almanya’dan bir film ekibi, Türkiye’nin kuzeydoğusunda ücra bir köyde yıllar önce kaybettiği, ziyaret edecek bir mezarı bile olmayan oğlunun anısını çorba

Yazının Devamı

Unutma ile hatırlama arasında

28 Aralık 2023

Çok genç yaşlarda başlayan yakın arkadaşlık ile aşk birbirinden çok keskin çizgilerle ayrılmıyor çoğu zaman. Birbirini tanırken benzer şekilde coşkuya kapılıyorsun, “hakkında her şeyi duymak istiyorsun”. Gördüğün her güzel şeyi ona anlatmak istiyorsun. Kesinlikle benzer şekilde kıskanıyorsun, onun için en önemli, ona en yakın, hayatında en birinci sen ol istiyorsun.

Büyüdükçe böyle bağlar kurulmuyor artık eskisi gibi. Zaten eskisi kadar hesapsızca âşık da olmuyorsun. O gençlik arkadaşlıklarının, yakınlıklarının, aşklarının yeri dolmuyorsa, eskiyen kalbimizden belki. O kişi(ler) hep hayatının bir yerinde dönüp sığınmak isteyeceğin liman olarak kalıyor senin için. Buna fırsatın bazen oluyor bazen olmuyor… Fırat ile Yılmaz’ın oluyor mu, elbette söyleyip okuma keyfinizi bozacak değilim.

Mehmet Bilal Dede’nin İthaki Yayınları’ndan çıkan son romanı “Unutmadan”ın kahramanları, Fırat ile Yılmaz. Bambaşka sosyal sınıflardan, zıt aile yapılarından geliyorlar, hayatta sahip oldukları hiçbir şans birbirine

Yazının Devamı

Sahnelerde ocak ayı prömiyerleri

25 Aralık 2023

Madem bir yılı daha kapatıyoruz ve hepimizin yeni yıldan beklentileri var, öncelikle bu iflah olmaz, ısrarlı saflığımızdan ötürü kendimizi bir kutlayalım. Her aralık ayı geldiğinde bu ayın sonunda sabahları güneşin bambaşka bir parıltıyla doğacağına inanmak azımsanacak bir şey değil. Vazgeçmeyelim, bir gün mutlaka.

Sonra gene madem herkes ilgilendiği alanlarda geçen yılın dökümünü, gelecek yılın beklentilerini sıralıyor, biz de sahnelerden birkaç not iletelim.

Ben zamanında “enler” listelerinden yeterince ağzı yanmış biriyim. Bunlar sadece ocakta perde açacağını duyup kendi kendime merak ettiklerim, sizleri de haberdar etmek istediklerimdir, o kadar.

Uykusuz Bir Rüya, Salim

Gördüğümden, hatta “Karanlık Gece” gösterime girerken röportaj yaptığım Berkay Ateş söz ettiğinde beri merakla beklediğim “Uykusuz Bir Rüya, Salim” 4 Ocak’ta Alan Kadıköy’de perde açıyor. Tiyatro D22’nin 10. yıl oyunu bu, ailesi tarafından amcasının kebapçı dükkânında çalışmak üzere Adana’dan

Yazının Devamı

Bir kahveden fazlası: Engürü

21 Aralık 2023

Ankara ile ilişkim son yıllarda gidip geldiğim festivallerle güçlenmiştir, yoksa üniversite yıllarımda Ankara görmüşlüğüm yok. Bu yüzden o “dostluk, arkadaşlık, naiflik” odaklı Ankara güzellemelerini pek anlamam ama çok sevdiğim Ankaralı arkadaşlarım var, merak da ederim. En nihayet bütün bu merakımı giderecek ve hem kendi büyüdüğüm yılların hem de öncesinin ve tabii ki sonrasının da kültürel ve politik hayatına, sanat – edebiyat ortamına dair fikir verecek bir belgesel izledim: “Laf Aramızda Engürü Kahve”.

Film ilk kez 34. Ankara Film Festivali’nde seyirciyle buluştu ve doğal olarak kapı pencere kırdı. Şimdi de zaman zaman özel gösterimlerle sürpriz şekilde çıkıyor karşımıza. Yönetmenler Özlem Mengilibörü ve Can Mengilibörü, proje ekibinde ayrıca Ayşe Gültekingil ve Tanju Gündüzalp var. Çalışmalara 2017’de başlamışlar, uzun bir sürecin sonunda 92 kişinin Engürü Kahve’yi anlattığı bir belgesel çıkmış ortaya.

Kültürel

Yazının Devamı

‘Hicran’lı ‘Hayat’ın son matemi

18 Aralık 2023

Adı var kendi yok bir kadın. Adı zaten üstünde: Hicran. TDK’ya sorarsak iki anlamı var; bir yerden ya da birinden ayrılmak, birincisi. Ayrılığın getirdiği onulmaz acı, ikincisi. Her koşulda; isimlerimiz kaderimizi belirlese, yüzü gülecek birinden söz etmiyoruz. Zeki Demirkubuz da söz etmiyor elbette, yedi yıl aradan sonra gelen filmi “Hayat”ta.

Adı Hicran olan kadının (Miray Daner) kendi yok, çünkü filmin başında, ailesinin kendisine biçtiği kaderden, fikrini sormadan nişanladığı adamdan, mahallesindeki uysal ev kadınlarından biri olmaktan kaçıp ortadan yok olmuş. Ailesinden peşine düşen yok. Babası (Umut Kurt) adını bile duymak istemiyor ki katil olmak zorunda kalmasın. Annesi (Melis Birkan) zaten ağzı var dili yok bir kadın, kızını merak etse de içinden içinden üzülüyor. Gelgelelim Rıza, nişanlısı (Burak Dakak), başta bu gidişi kabullenmiş görünse de sonradan kafaya takıyor ve “Benim ne kusurum oldu da bu kız beni bıraktı kaçtı” diyerekten takıntılı bir şekilde izini sürmeye başlıyor.

İnatlaşarak susuyor

Hicran İstanbul’a

Yazının Devamı