Olumsuz duyguları boşaltma, olumlu duyguları çoğaltmak için küçük bir ip ucu

9 Eylül 2016

Olumsuz Duyguları Boşaltmak, Pozitif Duyguları Tutmak İçin Küçük Bir İpucu

Negatif duyguların frekansı düşük olduğu için bizi hem bedensel hem de ruhsal olarak aşağı çeker. Bunu bilsek bile çok yoğun duygular içindeyken o an duygu durumumuzu kolay kolay değiştiremeyebiliriz. İşte böyle anlarda yardımcı teknikler işimize yarar. Böyle bir durumda "mandala" çalışması yapmak bizi kolayca rahatlatabilir. Mandalanın en önemli özelliği, iç içe geçmiş özel çizimlerinden dolayı enerjiyi içine alabilmektir. Kilise, cami gibi ibadet yerlerinde de mandala motifleri çok kullanılır. Kendinizi yoğun bir negatif duyguda hissettiğinizde (öfkeli, kızgın, üzüntülü) hemen bir mandala alıp boyamaya başlayın. İçinizden hangi renkleri kullanmak geliyorsa onları kullanın. İçinizdeki negatif enerji mandalaya akacaktır. Sonra mandalayı yakabilirsiniz. Ateşin dönüştürücü enerjisinden yararlanın :) Bütün bu ritüeli tamamladığınızda içinizde bir rahatlama hissedeceksiniz. Ayrıca pozitif duygularla boyadığınız mandalaları göz önünde bir yerlere asın :) onlara baktıkça içinizde tekrar o güzel duyguların ateşlendiğini hissedeceksiniz...

Güzel duygularla dolu bir gün olsun güzel insan :)

NLP uzmanı &

Yazının Devamı

Kafaya takılan olumsuz düşünceyi çöpe atabilrsiniz

31 Ağustos 2016

İşe yaramayan saçma sapan bir düşünce kafanızda dolaşıp sizi rahatsız ediyorsa en iyisi onu bir çöp kovasına atmaktır.

Nasıl mı?
Zihin her şeyi yaratabiliyor; tıpkı o kafanızda yarattığınız işe yaramaz düşünce gibi :) şimdi de kafanızın içinde bir çöp kovanız olduğunu düşünün…
Bunu hayal edebilirsiniz, bak, işte kafanın üstünde sağ tarafta duran kapaklı bir çöp kovası var, gördün değil mi?

Evet evet, işte o, benimki sarı, seninki ne renk?

Yazının Devamı

Haklı olmak ve mutluluk

22 Ağustos 2016

Çocukluğumuzun Nasrettin Hoca fıkralarından birini hatırlayarak başlayalım bugüne de :)

Nasrettin Hoca bir gün ağacın altında bir arkadaşıyla otururken yanına koşa koşa iki kişi gelir. Belli ki birbirleriyle anlaşamamışlardır ve dertlerine dermanı Hoca'dan beklemektedirler. Önce adamlardan biri verip veriştirir, arkadaşını suçlar ve haklı olduğunun teyidini de Hoca'dan almak ister. Cümlelerini de "ya Hocam haklı değil miyim şimdi ben" diye bitirir. Hoca da "haklısın" der… Sonra diğer adam alır lafı. Konuşur, konuşur; kendini savunur, diğerini suçlar; o da cümlelerini "şimdi ben haklı değil miyim yani Hocam" diye bitirir. Hoca da "haklısın" der. Hoca'nın yanında oturan arkadaşı, duruma anlam veremez, hafiften hesap sorar gibi döner Hoca'ya ve "Bu nasıl iş hocam, buna da haklısın dedin, şuna da, olacak iş mi" diye söylenir. Bildiğiniz gibi Hoca da "Sen de haklısın" der.

Çoğunuz hatırlamıştır bu fıkrayı, tabii fıkranın komikliği yanında derin anlamlar barındırdığını da her zaman hatırlamakta fayda var. Herkes kendi algısında haklıdır. Benim kanımca ortaokul ya da liselerde mutlaka "algı yönetimi" diye bir ders olmalı :) İnsanlar birbirlerinin ne kadar farklı algılarda olabileceğini

Yazının Devamı

Sence ne olmalı güzel insan?

13 Ağustos 2016

Bir bahçesi olmalı insanın; sevgiyle suladığı, çiçeğinde, böceğinde kendini dinlendirdiği

Bir dostu olmalı insanın; acısını, tatlısını paylaştığı, omzunda gülüp ağladığı

Bir defteri olmalı insanın; tüm duygularını olduğu gibi yazıp çizdiği

Bir ailesi olmalı insanın; köklerine tutunduğu, zorda kolayda yaşamı paylaştığı

Bir eşi olmalı insanın; her gün varlığına şükrettiği, gönlüne ayna olduğu

Bir işi olmalı insanın; her gün aşkla koşup emek verdiği

Bir evi olmalı insanın; her akşam huzurla girip vicdanıyla yattığı

Bir yaşama sevinci olmalı insanın; her güne yeniden umutla doğduğu

Yazının Devamı

Hoşgörü ve yargının değişimi

3 Ağustos 2016

HOŞGÖRÜ

Özellikle yaşadığımız şu son günlerin bize vermek istediği mesajlardan biri de ciddi anlamda hayatımıza hoşgörüyü davet etmemiz gerektiği. Kişisel ve toplumsal yargılardan sıyrılıp hoşgörünün samimi kollarına kendimizi bırakabilmek, hayatımızda tahmin bile edemeyeceğimiz güzellikleri sunacaktır bize. Bunun için önce hem küçük ölçekte yani kişisel çevremizde, ailemizde; hem de büyük ölçekte yani milletimizde kıyasıya uçuşan yargılarımızın farkına varmamız gerekir. Sonra da hoşgörülü olmanın ezilme, katlanma değil de aslında bir olgunluk, bir erdem olduğunu anlamamız bize huzurun kapılarını açacaktır..

Yargılarımız egonun sen, ben, onlar ayrımından, doğru-yanlış, iyi-kötü dualitesinden kaynaklanır. Hele bir de toplumda "ayıp olmasın" ve "elâlem ne der" gibi kökleşmiş düşünce kalıpları varsa (ki bu yargının onaylamasıdır) ciddi anlamda herkes birbirine, öncelikle de kendine zorluk çıkarmaktadır. Başkalarında ya da kendimizde beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz, yanlış olduğunu düşündüğümüz her şey hayatımızı etkileyen yargılardır. Yargılarımızdan kurtulabilmenin ilk adımı yargıladığımızı kabul etmektir. Kabul ediyorum ama... diye başlayan bir cümle kurmadan, sadece kabul

Yazının Devamı

İçimizdeki kurtlar

23 Temmuz 2016

Her insan kendi içsel inanç sistemine göre yorumlar yapar. Anlamlar, bağlamlar çıkarır, kararlar verir, tepkiler gösterir. Kimimiz karşımıza çıkan olayların bir kader olduğuna inanırken kimimiz kendimizin yarattığına inanır. Şimdi, konumuz bunun hangisinin doğru olup olmadığını tartışmak ya da ispatlamak değil. Asıl önemli olan, başımıza gelen durumla ilgili ne yapacağımız, nasıl bir tepki vereceğimiz. Her insan hayatında önemli değişiklikler yaratan, büyük duygusal dalgalanmalar yaratan durumlarla karşılaşmıştır. Ve çoğumuz bu durumda içimizde bir kararsızlık, bir kargaşa hissederiz. Bir yanım şunu yap diyor, isyan et, vur, kır, geçir diyor; bir yanım da başka şeyler söylüyor, kal, bekle, ama ama… gibi.

Nedir bu içimizdeki konuşan, kimdir? Ego, sabotajcı, vicdan, kalp? Peki hangisine uymalıyım, hangisi doğru, hangisini dinlemeliyim?

Bütün bunlara cevap veren bir Kızılderili hikâyesi var, sizlerle bu hikâyeyi paylaşmak isterim Bir Kızılderili köyüne saldırıp, yakıp yıkarlar. Sadece bir dede ve torun sağ kalmıştır. Acı acı enkaza bakıp çaresizce seyretmektedirler köyün yağmalanmış halini. Dede Kızılderili fazla sessizlik içinde kalınca küçük torun sorar: "Dede neler oluyor,

Yazının Devamı

Sevmek mi Önemli, Sevilmek mi?

12 Temmuz 2016

"Seni seviyorum" diyebilmek mi, yoksa bu cümleyi duyabilmek mi önemli senin için? Muhtemelen ikisi de diye cevap vereceksin :) ama öncelik hangisinde, birini feda etmek durumunda kalsan hangisini feda ederdin, sevmeyi mi sevilmeyi mi?

Bu sorunun cevabını vermek kimileri için çok zor, kimileri için kolay olabilir. Zaten bu sorunun tek bir doğru cevabı da yok. Herkesin farkındalık seviyesi neredeyse ona göre cevap verecek ve o cevap da onun için doğru cevap olacak :)

Mevlana sevgi aşamalarını anlatırken sevgiyi dört basamağa koymuş, her bir basamakta sevgi algısı değişiyor. Hamlıktan pişmeye, yanmaya gitmek gibi.

Birinci seviyede sevilmek için seversin.

İkinci seviyede seversin ama sevilmeyi de beklersin.

Üçüncü seviyede seversin, ama sevdiğin de bilinsin, takdir görsün istersin, sevilmesen de olur.

Dördüncü seviyede seversin gerisi boştur, sadece seversin, sevgi olma haine geçersin sadece J

Bizlerde farkındalık seviyemiz yükseldikçe bu evrelerden geçiyor olacağız. Her insan kendiyle samimi bir şekilde konuşursa şu an hangi sevgi basamağında olduğunu anlar. Ve artık o basamakta kalmak istemiyorsa kendi üzerinde biraz daha çalışabilir. Tabii ki sevmekle birlikte sevil

Yazının Devamı

Karşımıza Çıkan Her Durumdan Ve Duygudan Sorumluyuz

30 Haziran 2016

Ne kadar çok kötülük uçuşuyor etrafımızda değil mi? Kötü insanlar, yanlış yapanlar, bize karşı olanlar, dengesiz, değersiz olanlar... Kızalım, isyan edelim, lanetleyelim… hadi hep beraber lanetleyelim. Olur mu sence? Bir şey değişir mi? İşe yarar mı? Hiç bu yöntemle başardığın bir şey var mı? Bir kötülü iyiliğe, güzelliğe, sevgiye dönüştürebildin mi bu yöntemle?

Kötülüğe kızarak, lanetleyerek cevap vermek, sadece onu besler; onun frekansına inip aynen onun gibi oluruz. Bu, hepimizin çok iyi anlaması gereken bir konu. Hatta anlamakla kalmayıp uygulamamız gereken bir konu. Yoksa insanoğlu mutluluktan ve sevgiden payını alamayacak. Çatışmalar tüm ilişkilerimizde devam edecek, evde, işte, ülkede, dünyada birbirine bağlı tüm enerji alanlarımızda.

Budist Bilge Shantideva şöyle der: “Kötülerin kaçını öldüreceğim ki? Sayıları uzay kadar sonsuz. Oysa kin beslemeyi öldürürsem, bütün düşmanlarım aynı anda ölecek.” Tüm kadim bilgelik öğretileri dışarıyı içimizdeki iyileşmeyle dönüştürebileceğimizi anlatır. Tabii bu kolay bir yol değil ama insanın kendini tanıması ve iyileştirmesi, dünyasını güzelleştirmesi sadece bu yoldan geçiyor. Facebook’ta terörü lanetlemek yerine içimizdeki

Yazının Devamı