1800’lü yılların ikinci yarısındaki Bornova’ya gidelim şimdi.
Günümüzde meydandaki Amazon Heykeli’nin bulunduğu alanda, o yıllarda Panaya Meryem Rum Ortodoks Kilisesi varmış. Onun yan kısmında, bahçe duvarları neredeyse bitişik durumda olan Katolik Santa Maria Kilisesi, 60-70 metre kuzeyde Küçük Cami ve az ileride de Büyük Cami, halen ibadete açık olarak hizmet vermeye devam ediyor. Artık var olmasa da günümüzde Erzene Mahallesi muhtarlık binasının yakınında bir de sinagog varmış o yıllarda. Bir de Surp Haç Ermeni Kilisesi varmış Bornova Çayı’nın kıyısında. Artık yok...
İbadethaneleri bile neredeyse daracık bir alan içinde birbirine çok yakınmış... Emperyalist fırsatçılar ortalığı karıştırmadıkları sürece, gül gibi yaşayıp gidermiş Bornova’nın insanları o yıllarda.
Ayrıca aynı o daracık alan içinde Katolik Kız Okulu, Katolik Erkek Okulu, Ortodoks Hıristiyan Okulu ve Müslüman Kur’an kursları gibi dini eğitim veren okullar da varmış. Bornovalıların ‘Darülkurra’ olarak bildiği, yapısal olarak günümüze kadar ulaşan Kutuboğlu Medresesi de onlardan biridir. Gidin Büyük Çarşı’ya, çiftçi pazarının kurulduğu 452 Sokak’taki dükkânların üzerinden kubbesini görebilirsiniz.
Darülkurra, Kur’an-ı Kerim’in öğretildiği, bir bölümünün ya da tümünün ezberletildiği ve okuma usullerinin gösterildiği, Kur’an okuma eğitiminde ihtisaslaşmış medreselere verilen isimdir. Güzel okuma olayı, daha 7. ve 8. yüzyıllarda önemsenmiş olup, tilavet ve kıraat, birer din bilimi olarak gelişmiştir. İlk İslam medreselerinde sürekli Kur’an okunan özel mekânlar bulunmaktaydı. Darülkurra denen bu salonlarda, hafızlar bir tür yarış havası içinde, farklı üslup ve makamlarda Kur’an okurlardı. Bu tür bir eğitim hafızların sistemli biçimde yetişmelerine olanak verdiğinden, cami ve medrese vakfiyelerinde eleman alımı yapılacakken darülkurralara ve burada eğitim görenlere önemli kontenjanlar ayırılırdı. Anadolu Selçuklu külliyelerinde darülkurralar, cami kapsamında ya da ayrı bir mekân olarak yer almıştır. Osmanlı Devleti’nde ise, yalnızca hafız yetiştiren ve Kur’an’ı ses incelikleriyle öğretmeye dönük kurumlara darülhuffaz, aynı bölümün tilavet ve kıraatın yanı sıra Arapçayı da öğreten yüksek bölümlerine ise darülkurra denilirdi.
450 yıllık medrese
Bornova Darülkurrası, Padişah III. Murad döneminde Hacı Osman Efendi tarafından 1576 (Hicri 983) yılında yaptırılmış. 1898-1899’da çıkarılan ilk Osmanlı Maarif Yıllığı’nda Kutuboğlu Medresesi adıyla kaydına rastlanan Bornova Darülkurrası’nın o yıllardaki müderrisi de Mustafa Hulusi Efendi’ymiş. 1898-1899 Yıllığı’nda sadece bir öğrencisi olduğu belirtilen Darülkurra, muhtemelen sonraki yıllarda eğitim kurumu olma özelliğini kaybetmiş.
Darülkurra, zaman içinde Bornovalı Şerif Güryıldırım’ın mülkiyetine geçmiş, oradan da önce eşi Ziyaver Güryıldırım’a, ardından Muammer Akbeniz’e intikal etmiş. Güler yüzü ve tatlı sohbetlerine tanık olduğum Muammer Akbeniz’in vefatının ardından birkaç yıldır evlatlarının mülkiyetinde olan Darülkurra, geçenlerde Bornova Belediyesi tarafından satın alındı ve muhtemelen Büyük Çarşı’nın içinde küçük bir etkinlik alanı haline getirilerek Bornovalıların hizmetine sunulacak.
Çok güzel bir haber değil mi? Yıllardan bu yana binaların arasında neredeyse hiç görünemez durumda olan, 450 yıllık Bornova Kutuboğlu Medresesi, görülmesini engelleyen yapılar ortadan kaldırıldıktan sonra Bornova’nın güzelliğine güzellik katan yerlerden biri haline gelecek. Bence yıllar boyunca zarar vermeden medrese binasının ayakta kalmasını sağlayan Akbeniz ailesine bir teşekkür borçluyuz.
Bir büyük teşekkür de bu tarihi binayı satın alan ve yakın zaman içinde Bornova’nın ilgi çekici noktalarından biri haline getireceğini umduğum Bornova Belediyesi’ne ve Başkan Mustafa İduğ’a...