Aslında her ikisi de gerçekleşememiştir ama, Kurtuluş Savaşı günlerinde yaşanmış, anlatılmayı mutlaka hak eden iki önemli randevu vardır.
Birinci randevu Sakarya Meydan Muharebesi günlerindedir. Yunanistan’ın o dönemdeki Savaş Bakanı Theotokis’di. Kütahya ve Eskişehir muharebelerini kazanmışlardı ve Theotokis özgüven patlamaları yaşıyordu. Bu öyle bir özgüvendi ki İngiliz askerî ataşesi Albay Nairne 23 Ağustos 1921 günü kendisinden randevu istediğinde Nairne’ye “Biz 5 Eylül’de Ankara’da olacağız. O gün sizi Ankara’da bekleyeceğim. Gerçek Türk kahvesi içeriz” diye cevap vermişti.
Sonunu hepimiz biliyoruz. Bırakın 5 Eylül’de Ankara’da randevuyu, 13 Eylül 1921 itibarıyla Sakarya’nın doğusunda Yunan askeri kalmamıştı.
Konsolosların talebi
İkinci randevulaşma ise tam 1 yıl sonra Büyük Taarruz günlerindedir. Sakarya Savaşı öncesinde Savaş Bakanı Theotokis’den randevu almaya çalışan Albay Nairne’nin “Türkler 4-5 ayda geçsinler, bir günde geçtik saysınlar” diye bahsettiği Afyon Yunan savunma mevzileri 26 Ağustosta başlayan Büyük Taarruz’la neredeyse saatler içinde yok edilmiş ve Türk Ordusu Yunan Ordusu’nu önüne katıp inanılmaz bir hızla ilerlemeye başlamıştı.
28 Ağustos günü Mustafa Kemal Paşa’nın karargâhına bir telgraf geldi. İzmir’deki yabancı ülke konsolosları İzmir’deki işgalci Yunan yönetiminden gizli olarak bir araya gelmişler ve eğer Türk Ordusu İzmir’e ulaşırsa İzmir’deki kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliklerini güvence altına alma konusunu görüşmek için Mustafa Kemal Paşa’dan randevu istiyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa bu olayı Nutuk’ta bakın nasıl anlatmış?
“Bizzat bana verilen telsiz telgrafta İzmir’deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle müzakeratta bulunmak salâhiyetini verdiklerinden hangi gün ve nerede mülâkat edebileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta 9 Eylül 1922’de Nif’te (İzmir-Kemalpaşa) mülâkat edebileceğimizi bildirmiştim.”
1932-33 yılları arasında Ankara ABD Konsolosu olan Charles H. Sherrill da “Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal” adıyla Türkçe’ye çevrilen kitabında bu olayı şöyle anlatır: “Türklerin Afyon’a başarılı taarruzlarından sonra, İzmir’de bulunan yabancı konsoloslar bundan sonraki durumun ne olacağını tespit etmek üzere konferans toplanması için Mustafa Kemal’e müracaat etmişlerdi. Mustafa Kemal bu müracaata birkaç kelime ile cevap veriyor ve belli bir günde Nif kasabasında kendileriyle buluşacağını söylüyordu. Bu kasaba ric’at (Geri dönüş) halindeki Yunan birliklerinin çok gerisinde, yine Yunan işgal bölgesindeydi. Bu yüzden Mustafa Kemal’in cevabı ‘çok saçma’ olarak vasıflandırılmıştı. Halbuki bu cevap, Mustafa Kemal’in planlarını ne kadar bilerek ve derin bir görüşle hazırladığının yeni bir deliliydi. Mustafa Kemal’in konsoloslara verdiği randevunun tarihi 9 Eylül’dü ve Türk orduları 9 Eylül’de Nif’i geri almışlardı.”
Söz verdiği yerdeydi
Mustafa Kemal Paşa 9 Eylül’de randevu verdiği yerde yani Nif’te muhataplarını bekledi ama konsoloslar Atatürk’ün verdiği randevunun yer ve tarih olarak imkânsız ve hatta “saçma” olduğunu düşündükleri için Nif’e gelmediler.
Atatürk Nutuk’ta o günü “Filhakika dediğim günde ben Nİf’te bulundum. Fakat mülâkat isteyenler orada değildi” sözleriyle anlattı.
Herkes şaşırmıştı ama, O biliyordu. Atatürk, günlerce, belki de haftalarca önceden Türk Ordusu’nun 9 Eylül’de İzmir’e gireceğinden emindi.
Gazi Mustafa Kemal Paşa tarih yazmıştı ama randevusuna sadık kalamayan Yunan Savaş Bakanı Theotokis büyük yenilginin sebebi sayılarak Kasım 1922’de idam edildi ve tarihin tozlu sayfalarında yok olup gitti.