Geçtiğimiz hafta toplanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) politika faizini 425 baz puan indirerek, yüzde 24’ten yüzde 19.75’e düşürdü.
Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya’nın görevden alınması sonrasında göreve gelen Murat Uysal’ın ilk hamlesi radikal bir faiz indirimi oldu.
Çetinkaya da görevde kalsaydı 200 baz puanlık bir indirim zaten bekleniyordu. Uysal’ın göreve gelmesi ile birlikte daha radikal bir indirim beklentisi artmıştı.
Ilımlı toparlanma
Karar sonrasındaki uzun metinde PPK ekonomik faaliyetlerde ılımlı bir toparlanma görüldüğünü, mal ve hizmet ihracatındaki artış eğiliminin devam ettiğini ve turizmdeki güçlü seyrin iktisadi faaliyeti desteklediğini belirtmiş.
TCMB küresel ekonomik aktivitede süregelen zayıflamanın ve küresel enflasyon dinamiklerinde aşağı yönlü risklerin altını çizerken bu durumun gelişmiş ülke merkez bankalarından genişleyici para politikası adımları gelme olasılığını artırdığını da ekleyerek bu hamlelerin gelişen ülkelere yönelik talebi ve risk iştahını destekleyeceğini de eklenmiş.
Merkez Bankası enflasyondaki düşüşün hedeflenen patika ile uyumlu şekilde gerçekleşmesi için para politikasında temkinli duruşun sürdürülmesi gerektiğini ifade etse de metinden önümüzdeki toplantı(lar)da yeni indirimlerin gelebileceği bir dili tercih etmiş görünüyor. Bu hafta içinde açıklanacak Enflasyon Raporu’nda bu konudaki görüşlerini biraz daha net olarak anlama fırsatımız olacak.
İndirim miktarı
Merkez Bankası Başkanı’nın sürpriz bir şekilde değişmesi sonrası 250 - 300 baz puan arasında yoğunlaşan beklentilerin de üzerinde gelen indirim miktarının arkasında biraz da psikolojik sebepler olduğunu düşünüyorum.
Bunun başında da yüzde 20 nominal seviyenin altına inilmek istenmesi, son 625 baz puanlık faiz artışının önemli bir kısmının “geri alınması” gibi sebepleri sayabiliriz.
Dost sohbetlerinde böylesi bir indirim oranını beklediğimi paylaşmıştım, ancak geçtiğimiz hafta yazma fırsatım olmadığından siz okurlarla paylaşma fırsatım olmamıştı.
Yine aynı sohbetlerde böylesi bir faiz indirimi sonrasında dolar/TL kurunun 5.7750 - 5.85 bandına kadar çıkabileceğini ancak daha fazla bir yükseliş beklemediğimi, 5.9250 seviyesinin üzerine çıkılmasının da hayli zor olacağından dem vurmuştum. (Yükselişin sınırlı olacağı beklentimin ardında ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) gelecek faiz indirimi vardı, bu konuya aşağıda değineceğim!)
Fed sayesinde ötelendi
TCMB kararı sonrasında dolar/TL kuru ilk tepki olarak 5.7680’e tırmanırken daha sonra çok da beklenmedik bir şekilde 5.65’li rakamlara, sonrasında da geçtiğimiz cuma günü 5.62’nin altına kadar geriledi.
Bu düşüşün çok da anlamlı olduğunu düşünmeyenler - ki aralarında ben de vardım - düşüşe ilk aşamada bir anlam veremediler.
Faiz indirimi kurlarda oynaklığı artıracağı beklentisi, Fed’den de gelecek bir faiz indirimi nedeniyle bir anlamda dengelenmiş oldu. Ya da biz bu kırılganlık olasılığını Fed sayesinde bir süre daha ötelemeyi başarmış olduk!
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faizleri önümüzdeki yılın ilk yarısına kadar aynı düzeyde ve hatta altında tutabileceği söylemi, eylül ayında yeni ‘genişlemeci’ kararların açıklanabileceği bu amaçla komitelerin görevlendirildiğinin açıklanması AB cephesinde de gevşek para politikasının süreceği beklentisini iyiden iyiye güçlendirdi.
Bu hafta içinde toplanacak olan Bank of England’dan her ne kadar faizlerde bir değişiklik beklenmese de, ‘onlar da indirecek mi’ sorusuna piyasaların neredeyse yarısı ‘evet, indirecek’ diyor.
‘25 baz puan plase 50 puan (hoş) sürpriz’
1854’ten bu yana tutulan kayıtlar içindeki en uzun büyüme dönemini, hisse senedi endekslerinin tarihi rekor yükseliş seviyelerini gördüğü, son 50 yılın en düşük işsizlik oranlarının görüldüğü Amerikan ekonomisinde yeni bir parasal genişleme döneminin gelip gelmeyeceği bu hafta belli olacak.
Piyasalar en azından 2008 krizinden sonraki dönemdeki ilk faiz indiriminin 25 baz puan olacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyorlar. Bahisçilerin deyimiyle ’25 baz puan plase, 50 baz puan (hoş) sürpriz’ olacak!
ABD ekonomisinden karışık sinyaller geliyor. Henüz sinyallerin tamamı faiz indirimini gerektirir gibi görünmüyor. Ama yine Wall Street’in “istediği” olacak ve 25 baz puanlık indirim bu toplantıda gelecek gibi. 17 - 18 Eylül’deki toplantıdan da 25 baz puan indirim beklentisi ısrarla devam ediyor. Fed başkanı Powell’ın da Trump ve Wall Street’in baskılarına direnmesi zor görünüyor.
İşin ilginç yanı Fed’in olası faiz indirimi beklentisine, ABD 10 tahvil getirilerinin yeniden yüzde 2.10’un altına gerilemesine rağmen dolar endeksi (DXY) mayıs sonundan sonra ilk kez yeniden 98’in üzerine çıkmayı başardı. Bunda büyük oranda doların gücünden çok, karşısındaki hemen her para biriminin değer kaybediyor olmasının payı daha büyük.
Dolar/TL daha düşer mi?
Dolar karşısında hemen her para birimi gerilerken, TL’nin değer kazanmasının ne kadar devam edeceğini kestirmek bu aralar hayli zor.
Turizm gelirlerin arttığı, hemen tüm Kuzey yarıkürenin yaz tatilinde olduğu bu aylarda TL’nin değer kazanması az çok anlaşılabilir. Ancak geçtiğimiz yılı 5.29’lu seviyelerden kapatan, arada yüzde 25 ortalama fonlamanın üzerine eklendiği dolar/TL kurunun 5.60’lı seviyelerini koruyor olması ayrı bir başarı.
Teknik olarak 5.6250 önemli bir destek. Bu seviye aşağı kırılacak olur ise 5.5650 seviyesi önem kazanacak!
İlkinin dahi altına inilmesini zor görüyorum, ikincinin altına inilmesini daha da zor görüyorum. İnilecek olur ise geçen yıl sonu, yılın başından bu yana yaşanan faiz ortamını da göz önüne aldığımızda bahsetmiş olduğum seviyelerin altına inilmesi yeni “enerji birikimlerine” sebep olacaktır.
Bunun önüne geçebilmek adına, Merkez Bankası rezervi güçlendirmek ve ihracatçıları kollama adına döviz alım ihalelerine başlayabilir. Tabii ki burada Merkez Bankası’nın ne kadar rezerv biriktirme hevesi olduğu da önemli olacaktır!