Geçtiğimiz hafta Japonya’nın Osaka kentinde yapılan G-20 liderler zirvesinden hem küresel piyasaları, hem de bizim piyasalarımızı rahatlatacağı “düşünülen” haberler geldi. Düşünülen diyorum, zira bu haberlerin ete - kemiğe bürünmesini görmek gerekiyor.
Küresel anlamda ABD ile Çin arasında iki ay kadar önce duran “ticaret savaşı görüşmelerine” yeniden başlanması konusunda mutabakata varıldığı açıklandı.
Her ne kadar bir anlaşma olana kadar köprülerin altından çok su akacak olsa da en azından tarafların masaya geri dönmeleri piyasaları bir nebze de olsa rahatlatacaktır.
Erdoğan - Trump zirvesi sonrasında Trump’ın yaptığı basın toplantısında Obama döneminde Türkiye’nin, ABD’den Patriot füze savunma sistemini defalarca almak istediğini ancak Obama yönetiminin bir NATO müttefikine bunu satmadığını, Türkiye’nin de güvenliği için S-400 sistemini Rusya’dan almak zorunda kaldığını açıkladı.
Konu henüz daha çözüme kavuşmamış olmakla birlikte bu konuda da görüşmelerin sürdüğünü açıklaması bizim piyasalarımız açısından da olumlu olarak algılanacaktır. Ancak bu olumlu havayı bir ralliye dönüştürecek bir durum olmadığını da belirtmekte fayda var. Zira Trump tek başına ABD’nin dış politikası konusunda karar verici değil. Bir yandan Trump’ın olumlu söylemleri piyasa tarafından satın alınırken, başta Pentagon olmak üzere “diğer Amerika’nın” da ne diyeceği önemli olacak.
İran’la yeni sayfa
Hafta sonunun önemli gelişmelerinden bir diğeri de Almanya, Fransa ve İngiltere’nin (Avusturya, Belçika, Finlandiya, Hollanda, Slovenya, İspanya ve İsveç’in de desteklediği); İran ile yapılan nükleer anlaşmanın devamı adına; ABD yaptırımlarından kaçınmak amacıyla kurdukları INSTEX’i (Instrument in Support of Trade Exchanges) hayata geçirdiklerini ve ilk işlemlerin yapılmaya başlandığını duyurmaları oldu.
INSTEX ilk başta AB’nin İran’a gıda, ilaç ve tıbbi malzeme satışına imkân veren, ABD yaptırımlarının etkisini en aza indirecek (etrafından dolaşacak) ve karşılıklı ticaretin netleşmesine (takasına) dayalı bir sistem olacak. Amaç İran ile yapılacak ticaretteki parasal hareketleri en aza indirerek taraflarca ABD yaptırımlarına maruz kalmamak.
Paris merkezli, eski bir Commerzbank’lı Alman Per Fischer’in başkanlığını, İngilizlerin denetimini yapacağı kuruluşa, diğer AB üyesi ülkeler de yakın zamanda katılabilecekler. Çin’in de sıcak baktığı bu sistemin yakında üçüncü taraflara da açılması düşünülüyormuş. Sanırım Türkiye de bu grupta ilk sıralarda yerini almak için adım atacaktır.
ABD’nin ilk yorumu doğal olarak kendi yaptırımlarının delinmesi endişesi ile olumsuz oldu. Şimdilik Trump’ın Çin ticaret müzakereleri nedeniyle bir kenarda beklettiği ABD - AB ilişkilerinin yeniden gerilmesine yol açacak bu gelişmeyi, önümüzdeki günlerde daha da fazla tartışacağa benziyoruz.
Kurlar iyimserliği mi ‘temkin’i mi fiyatlar?
Hafta sonu G-20’den gelen iyimser/karışık haberler bizim piyasalarımızda ilk aşamada “en azından kötü haber” gelmedi saikiyle olumlu fiyatlanacaktır diye tahmin ediyorum.
Geçtiğimiz haftayı 5.7920 seviyesinden kapatan dolar/TL kurunda; paritede INSTEX nedeniyle euro negatif bir gelişme yaşanmadığı takdirde; ilk aşamada 5.7065 (100 günlük Basit Hareketli Ortalama-BHO) test edilebilecek.
Eğer bu seviye hızlı bir şekilde aşağı kırılacak olur ise 5.5925’teki 200 günlük BHO oldukça önemli bir direnç olacaktır.
Diğer yandan piyasa Trump’ın söylediklerini tam da teyit etmeyen resmi açıklamalar duymaya başlar ise olumlu hava kısa sürede dağılabilir. Ancak bunun kurları bu aşamada hızlı bir şekilde yukarı götürmesini beklemem.
Piyasalar Fed’e konsantre olduklarından dolayı “Fed’den çıkar, bize de uğrar” beklentisi ile gelişen ülkelere fon girişi olacağı beklentisini satın almayı tercih etmeye devam edeceğe benziyorlar.
Borsa beklentisi
Trump’ın olumlu mesaj geldiği algısının güçlü olması durumunda geçtiğimiz cuma günü 96.485’lik kapanışıyla, 95.475’ten geçen 200 günlük BHO’nın üzerinde haftayı kapatmayı başaran BIST 100 endeksinin 97.375 seviyelerine ilk aşamada gitme ihtimali yüksek.
Yine bu seviye aşılacak olur ve yükseliş hızlı olur ise bir sonraki seviye 98.350-750 bandı olacak gibi görünüyor.
Ancak bu seviyelere doğru yaşanabilecek hareketin geride “boşluk” bırakması, cuma günkü kapanış seviyelerinin yeniden (hatta 26-27 Haziran arasında geride bırakılan 94.832 - 95.256 arasındaki boşluğu dahi kapatabilecek) test edilmesi ihtimalini bünyesinde barındıracaktır.
Enflasyonda düşüş ve faiz indirimi...
Geçtiğimiz yılın haziran ayında yüzde 2.61 artmış olan TÜFE’nin bu yıl haziranda daha yumuşak bir artış göstermesi bekleniyor.
Beklenti yüzde 0.8 artış yönünde. Eğer bu rakam gelecek olur ise son bir yıllık enflasyonun yüzde 16.61’e gerilemesi bekleniyor. Geçtiğimiz ayın yüzde 18.71’lik enflasyonunun daha da gerilemesi söz konusu.
Yaza girmiş olmamız, taze meyve sebze fiyatlarının geçtiğimiz yıla göre daha “mutedil” seyretmesi bu gerilemeyi getirebilir.
Kur seviyelerinde de önemli artışların olmadığını göz önüne aldığımızda üretici fiyatlarındaki gerileme de enflasyondaki yavaşlamayı destekler ise, piyasalar 25 Temmuz’da yapılacak PPK toplantısından bir faiz indirimi beklemeye başlayacaklardır.
Eğer Rusya-ABD-Türkiye üçgeninde o tarihe kadar yeni sorunlar yaşanacak olur ise PPK’dan faiz indirimi beklentisi kısa sürede buhar olup uçar gider. Tersine bir yumuşama yaşanır ise bu PPK’nın elini güçlendirecektir. Yine de Fed’in iyice güvercin bir tona büründüğü, piyasaların 31 Temmuz’da Fed’den 25 baz puan da olsa faiz indirimi beklediği bir ortamda; PPK’nın hızlı bir faiz indirimine gideceğini beklememek lazım.
Belki 50, belki 100 puanlık bir indirim gelse bile bunun piyasalarda önemli bir iyimserlik yaratmayacağını, bu beklentinin toplantı öncesinde önemli oranda fiyatlara yansımış olacağını tahmin ediyorum.