52’nci doğum yıldönümünü Haliç/Sütlüce’de kutladı o’nu sevenler, o’ndan bir parça olduğunu düşünenler… Onlara kısaca “Fatih’in torunları, Kanuni’nin doğduğu şehrin çocukları” da diyorlar…
“ Haliç’i kim yaktı diye soran olursa?” Trabzonspor’un çocukları yaktı dersiniz” diye de haber saldılar dünyanın dört bir yanına!
***
Pazar günü sıcak asfaltta yumurta pişiren cinstendi!
Nem tavan yapmış… Yaprak kıpırdamıyor; rüzgâr senelik izinde!
Yumurta pişiren sıcağa ve bunaltan neme rağmen binlerce Trabzonsporlu akın etti Sütlüce’ye…
Yediden yetmişe herkes tarihi güne tanıklık etmek, horon tepmek, meşale yakmak, coşmak ve de coşturmak için oradaydı…
Nüfus kağıdına Trabzon yazmayan Trabzonsporluların da mutluluğu gözlerinden okunuyordu…
Araçların arka camlarına yapıştırılan oyuncak plastik eller, araç yol almaya başladığında bir sağa-bir sola aheste aheste sallandığı yıllar; Trabzonspor’un şampiyonluklara ambargo koyduğu, bordo-mavili oyuncuların şampiyonluk kutlamalarında Trabzonsporlulara el sallayan, tüm dünyaya selam yollayan takım arkadaşlarının önünde gururla ve de onurla yürüyenlerden biriydi namı-diğer “Dozer Cemil...”
O yıllar yayladan dönen kamyonların kasalarına çam dalları bağlanırdı, dalların ucundaki kozalaklar nazar boncuğu gibi parlardı…
O yıllar gelinlik çağındaki kızlarımızın el emeği, göz nuru çeyizlerini koyduğu sandık büyüklüğünde radyolar vardı… Radyolardan Nuri Sesigüzel ve Erkan Ocaklı’nın türküleri dinlenirdi…
Maçlar o radyolardan takip edilirdi, “ mikrofonlarımız Avni Aker’de” denildiğinde, radyo başında olan onlarca Trabzonsporlu ilk anda Trabzonspor’un gol attığını düşünürlerdi...
O yıllar akşamları evlerinde canı sıkılanlar soluğu en yakın komşusunda alırdı, bu zorunlu komşuluk sayesinde güçlü dostluklar kurulurdu; gece vakti el fenerini eline alanlar ve bir şişenin içindeki üstüpü parçasını tutuşturup karanlığı aydınlığa çevirenlerin dostluğunu anlatmaya kelimeler yetmez…
Telefonlar
Transferlerde genç oyuncuların isimleri gündeme geldiğinde, bir başka ifadeyle genç oyuncular bilhassa büyük takımlara imza attığında, futbolseverler ( oyuncuları tanımayanlar) önce geriye bir yaslanıyor, sonra derin bir nefes alıyor ve doğal olarak soruyorlar:
“ Bu da kim?”
Aslında “bu da kim?” diye sorulan/merak edilen oyuncular o seviyelere gelene, kendilerini kabul ettirene dek neler çekiyorlar neler… Öyle hayat hikayeleri/futbol yaşamları vardır ki…
Misal…
Trabzonspor gençlere yönelme konusunda ligde açık ara lider… Altınordu’dan alınan Salih ve Atakan mesela… Dememiz o, her oyuncunun hayat hikayesi farklıdır… Kısaca kolay futbolcu olmuyorlar/olunmuyor… Yıllarca izleniyorlar, adeta iğne deliğinden geçiriliyorlar…
Onlardan biri de Trabzonspor’un yeni transferi Taha Tunç…
Taha, küçük yaşlardan itibaren büyük kulüplerin takip ettiği ve transfer etmek için çaba harcadığı bir oyuncu idi. Atletik yeteneği, tekniği, oyun bilgisi, top kullanma becerisi ve gol vuruşları yaşıtlarından farklılık gösterdiği için Milli takıma çağrıldı, o seviyede de kendini ispatlaması kolay olmadı…
En önemli özelliği gelişime açık olması, verileni alması ve de çalışkan olması…
Karadeniz’in sadece yağmuru meşhur değildir, fırtınası da serttir…
Dün Rize’de hem yağmur vardı hem de fırtına…
İzleyenlere yeni demlenmiş çay kıvamında keyif veren bir derbiydi…
Hızlı başlayan taraf Çaykur Rizespor’du…
Trabzonspor’un yediği gol sezonun kısa bir özeti gibiydi; yine bir defans hatası… Hazır konu açılmışken, kalan bölümlerde pek de hata yapmadı bordo-mavili takımın defansı…
Trabzonspor’un yediği ilk gol sezonun kısa özeti gibiydi tamam da, Nwakaeme ve Rodallega’nın da yaptıkları da ( attıkları) farklı değildi hani; ona da geniş özeti diyelim hem de üçboyutlu… Hatta maça damga vuran oyuncuların başında gelen Trabzonspor’un beyni Nwakaeme’nin, Abdülkadir Ömür’e üçüncü gol öncesi kâğıt helva kıvamındaki asisti de ekleyelim gari…
Trabzonsporluların “ ayağının içi canımızın içi” dedikleri Nwakaeme’nin, Rodallega’nın kafasına paraşütle indirdiği top, Trabzonspor rüzgârının esmeye başladığı dakikalardı, yağmurla karışık…
Trabzonspor, Konya’da iki puan bırakmamış olsaydı, dünkü maçın seyri, rengi ve stresi çok daha farklı olabilirdi; yurdun çeşitli yerlerinde ikamet eden Trabzonsporlular, 41 bin kişilik statta yerlerini alabilmek için havadan ve karadan Trabzon’a çıkarma yapabilirlerdi mesela…
Ligin bitimine iki hafta kala, Beşiktaş ile Trabzonspor arasında beş puan fark olunca, insan “nerede o eski ramazanlar” dercesine “nerede o eski derbiler!” diye de sormuyor değil kendi kendine… Ramazan olmasına rağmen tribünlerin coşkulu ve dolu olması, Trabzonsporluların futbolu ve Trabzonspor’u ne kadar çok sevdiklerinin en büyük göstergesiydi; 41 bin kişilik statta karşılaşmanın 41 dakikası Trabzon’da iftar vaktiydi. (Allah kabul etsin!)
Hal böyle olunca, oyuncular da, hocalar da rahat, stres-sıkıntı yok, hatta hakemler de… Merak edilen; iki ezeli ve ebedi rakibin, bir başka ifadeyle iki devin alacağı skorun, tarih sayfalarında yerini nasıl alacağıydı? Bazı filmler vardır, bitmesini hiç istemediğiniz, keyifle izlediğiniz… Dün de Trabzon’da öyle bir karşılaşma izledik… Çağdaş futbolan kesitler sundu bordo-mavili ekip, oyunu kanatlara yaydılar, iyi alan daraltılar, merkezden hücum ettiler, ayağa hızlı ve
En son söyleyeceğimizi başta söyleyelim:
Şartlar ne olursa olsun; Trabzonspor yönetimi ne yapıp ne edip, her hava topunda rakibe pozisyon veren, yerde ikramda kusur etmeyen, adam ve alan savunmasında hatalar yapan, topla çıkamayan defansa bir çare bulmalı, yarından tezi yok gelecek sezonla ilgili transfer çalışmalarına bir an evvel başlanmalı!
Tamam, direkler bu sezon Trabzonspor’un başının tatlı belası, onu anladık da, ya atağa çıkarken kaptırılan toplara ne demeli? Bir maç değil, iki maç değil… Trabzonspor gibi bir takım bu kadar basit goller yememeli…
Son dakikalarda yenilen gollerle, defans hatalarıyla kaybedilen puanları hesaplayın, kaçan balığın ne kadar büyük olduğunu anlarsınız!
Forvet ve orta saha gol için canını dişine takacak, bunlar yetmezmiş gibi direkleri de geçerek mutlu ana ulaşacak, rakip kalene geldiğinde eli boş dönmediği için “ göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür” edercesine, moral bulacak, oynama iştahı artacak… Dememiz o, Trabzonspor defansı bu kadar basit hatalar yapmamalı…
A.Konyaspor kolay gol yemeyen, zor gol atan, attığında da oyunu tutan bir ekip…
Dün A. Konyaspor, iki golle kalmışsa, yeşil-beyazlı oyuncuların beceriksizliği, bir başka ifadeyle
Tribünlerde taraftarın az olması; maçın iftar saatine denk gelmesiydi. Zira Trabzon’da “ bir oruç bir de Trabzonspor tutulur” der Trabzonsporlular…
Sosa’nın mükemmel frikik golü ( golde kaleci Lung’un da hatası var) Rodallega’nın birçok maçta olduğu gibi direkten dönen topuna Yusuf o sihirli dokunuşu yaparak takımını 2-0 öne geçirdikten sonra Trabzonspor’un farka koşacağını düşünenler yanıldılar desek yeridir…
İnsanları bu yanılgıya sürükleyen oyuncu İM Kayserisporlu Hasan Hüseyin idi… Öyle ki bordo-mavili takım birkaç maçta yaptığı-yapacağı hatayı bir gecede yaptı bordo-mavili oyuncular… Doğal olarak defans ve forvetin zincirleme yaptığı hataların faturasını kesmek de Hasan Hüseyin’e düştü…
Maçın en büyük kırılma anı; Trabzonspor adına gecenin en zayıf halkası Amiri’nin oyundan alındığı dakikaydı…
O dakikadan sonra çocukluğundan bu yana oynadığı gerçek mevkisine geçen Abdülkadir aldı sazı eline; çaldı ve oynattı… Trabzonspor’un Ömür’ünü izlemek hakikaten büyük keyif; mükemmel işler yaptı dün… Attığı gol ve Novak’a attırdığı gol izlenmeye, görülmeye değerdi…
Netice itibariyle..
Dün Trabzonspor’u iki kez yakalayan İM. Kayserispor’a “dur” diyen, oynadığı futbolla
Adına yakışır, fırtına gibi başlayan taraf Trabzonspor’du...
12. dakika Rodallega’nın vurduğu ve direkte patlayan top, rüzgarın ne derece sert eseceğinin en büyük göstergesiydi aslında, gök gürültüsüyle karışık! Hazır konu açılmışken; Trabzonspor bu sene sakatlıklardan ve direklerden çektiğini hiçbir şeyden çekmediğini de söyleyelim... Valbuena’nın da bir topunun direkten döndüğünü not düşelim.
Ligdeki konumları itibariyle sarı-lacivertli oyuncular gergin... Son haftalar uzun farları yakarak yoluna devam eden Trabzonsporlu oyuncular, Fenerbahçe 10 kişi kalana dek çok rahattılar...
Keçiboynuzu tadında olan derbide Fenerbahçe defansına zor anlar yaşatan oyuncuların başında Abdülkadir Ömür ve Abdülkadir Parmak vardı. 16. dakikada Ömür’den kağıt helva kıvamında aldığı topu filelere gönderen Yusuf da gecenin iyilerindendi...
Dümende kaptan Sosa başta olmak üzere zaman zaman çok iyi oynadı bordo-mavili takım. Girdiğiniz pozisyonları atamazsanız, işi son dakikalara bırakırsanız hele rakip bir kişi eksik kalmışken...
Rakip bir eksik kaldıktan sonra Trabzonsporlu oyuncular panik yapmayıp, zamana ve topla biraz daha oynayabilseydi; skor çok daha farklı olabilirdi.
Fenerbahçe’nin