Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hem havaların ısınması hem de olumlu rakamların gelmesi rehavet ortamı yaratmaması gerekiyor. Vaka artış hızının yavaşlaması ve bundan sonraki sürecin önemini AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş ile konuştuk.

Hafta sonu sokağa çıkma yasağı vardı. Vaka artış hızının yavaşlaması açısından olumlu rakamlar geliyor ama tedbirleri de elden bırakmamak gerekiyor. Devletin zirvesi gelişmeleri dakika dakika değerlendiriyor. Süreci izliyor ve önlemleri ona göre artıyor.

Vaka artış hızının yavaşlaması ve bundan sonraki sürecin önemini AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ile konuştuk.

Haberin Devamı

Kurtulmuş, “vaka artış hızının yavaşlaması sevindirici bir şeydir, ama her şey bitti manasına gelmez. İşin sonunda değiliz, henüz işin başındayız, doğru, olumlu bir noktada seyrediyor. Henüz bitmedi, sınavın en önemli noktasındayız. Mücadelenin en şiddetli olduğu döneminde olduğumuzu ifade ediyorum. Aman dikkat. Hem hijyen şartlarına uymak hem de herkesin kendisini ve çevresini koruyacak bir izolasyon tedbiri içinde olması gerekiyor” diye uyardı.

AK Parti Genel Merkezi’ndeki görüşmemizde sosyal izolasyon kurallara uyarak, yani mesafeli durarak sohbet ettik. Partiye girişte ateşimiz ölçüldü ve her katta dezenfektanlar gördük.

Mücadelenin en şiddetli dönemindeyiz

Kurtulmuş Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

TOPYEKÛN SEFERBERLİK RUHUYLA MÜCADELE

- Olumluya giden bir tablo var. Bundan sonra neye dikkat etmemiz gerekiyor?

Tabii Türkiye bu hastalığın, bu krizin Türkiye’ye sirayet etmesini aldığı tedbirlerle geciktirmiş oldu. Ama sonuçta küresel büyük bir salgınla karşı karşıyayız. Yani bununla ilgili de topyekûn hep beraber birlikte tam manasıyla bir seferberlik ruhuyla hareket ederek mücadele etmemiz gerekir. Hatta Türkiye’nin içerisinde böyle olduğu gibi bütün insanlık âlemi olarak da ortak bir anlayışla, bir mücadele ruhuyla mücadele etmemiz gerekir.

Çok şükür Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ilk andan itibaren Türkiye son derece etkin tedbirler alarak Sağlık Bakanlığımızın yapmış olduğu fedakârca çalışmalarla ve oluşturulan Bilim Kurulu’nun tavsiyeleriyle Türkiye gerekli adımları, gerekli tedbirleri aldı, adımlarını attı ve bu tedbirlerin dozajını da zaman içerisinde artırarak, çoğaltarak bu tedbirleri uygulamaya koydu. Sonuçta 4. hafta itibariyle vaka artış hızında bir azalma var. Bu sevindirici bir şeydir, ama her şey bitti manasına gelmez. Burada özellikle ifade etmek istiyoruz ki işin sonunda değiliz, henüz işin başındayız, doğru, olumlu bir noktada seyrediyor. Sağlık ve tedbirler açısından Türkiye’nin özellikle bu süreçte hastane altyapısı doktorlarımızın bilgi ve becerilerindeki mükemmellik dolayısıyla bu süreçlerde çok şükür çok iyi bir sınav veriyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün ve dünyanın birçok ülkesinin, gelişmiş ülkesinin takdirle bahsettiği bir mücadele sürecinden geçiyoruz.

Haberin Devamı

BUGÜN YİNE SOKAKLAR DOLMASIN

- Nasıl bir mücadele olmalı?

Bu sadece bir tıbbi mücadele değil aynı zamanda da bu salgının yayılmasını önleyecek bir mücadeleyi de gerektiriyor. Burada kamu kurum ve kuruluşları her türlü tedbiri alacak, ama sonuçta bunu uygulamak vatandaşlarımıza düşüyor. İşin henüz bitmediğini, sınavın en önemli noktasında olduğumuzu ve bunun için de tedbirlere mutlaka sonuna kadar riayet edilmesi gerektiğini bir kere daha ifade etmek istiyorum. Özellikle işte geçen hafta sonu sokağa çıkma yasağından sonra sanki Pazartesi-Salı her şey eskiye dönmüş gibi bazı şehirlerimizde caddelerin, sokakların dolu olması gerçekten çok güzel görüntüler değildi. Vatandaşlarımızdan ricamız, istirhamımız şudur: zorunlu olarak sokağa çıkmak durumunda olanlar dışında herkesin evinde oturması, evinde kalması, kendisini izole etmesi, kendisine ve ailesine bu mikrobun sıçramasını önlemesi, çevresine sıçramasını önlemesi için hayati bir tedbirdir. Bu tedbire herkesin uyması lazım.

Haberin Devamı

HER VATANDAŞIN İSTEĞİ KARŞILANIR

- Pazartesi (bugün) için uyarınız nedir?

Artık baharın da gelmesi, çiçeklerin açması, havanın güzelleşmesi, insanlar iki gün evlerinde hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması içerisinde evlerinde oldular. Ama Pazartesi her şey bitti, normale döndü değil. Pazartesi de yine kısıtlama devam ediyor ve özellikle zorunlu olarak çalışmak durumunda olanlar var, onların dışında olan herkes evinde otursun. Çok şükür sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu geçen hafta sonunda da gördük ki vatandaşlarımızın her türlü isteği de ayaklarına geliyor. Yani herhangi bir gıda maddesinde zorluk yok. Hatta öyle güzel manzaralar gördük ki, yani dağ başındaki bir köyde bizim Vefa Destek Programlarımızdaki kardeşlerimiz gidiyorlar oradaki yaşlı bir teyzenin tarlasını sürüyorlar ya da işte yaşlı bir amcanın yine ta uzaktaki evine, tek başına olduğu evine ilaçları götürülüyor. Dolayısıyla bu kadar güzel hizmetler verilirken, fedakârca bu mücadeleyi sürdüren ekiplerimiz varken Allah rızası için vatandaşlarımız evlerinde kalsınlar. Devlet her vatandaşımızın bütün isteklerini karşılayabilecek güçtedir, imkândadır ve organizasyon kabiliyeti içerisinde hareket etmektedir.

Mücadelenin en şiddetli dönemindeyiz

DÜNYA KRİZİN ALTINDA KALDI

- Dünya bu sınavı nasıl geçirdi, geçiriyor?

Dünya açıkçası çok hazırlıksız yakalandı ve küresel ölçekte baktığımız zaman dünyanın bu ağır krizin altında kaldığını ifade etmek mümkündür. Burada maalesef bizim yıllardır söylediğimiz dünyanın sorunlarını aşabilmek için, insanların problemlerini ortadan kaldırabilmek için kurulmuş olan, kurumların hemen hemen tamamının iflas ettiğini, çöktüğünü, hiçbir fonksiyonunun olmadığını görmüş olduk. Mesela İtalya’da, İspanya’da vatandaşlar artık şu soruyu soruyorlar: AB ne işe yarar, NATO ne işe yarar? BM Güvenlik Konseyi ne işe yarar? Yani dünyanın bütün kurum ve kuruluşları savaşlar, darplar, terör, uluslararası terör, uluslararası yasa dışı göç meselesi, açlık meselesi, eğitimsizlik meselesi, bütün bu alanlarla ilgili kurulmuş olan kurumların hepsinin zaten iflas ettiğini biliyorduk, ama bir kere daha gördük ki dünya sisteminin kurum ve kuruluşları çökmüştür. Bu pandemiden sonra şimdiden kesin olan bir sonuç var ki, bu kurumların hiçbirisi dünyada istenilen insanlığa hizmet edebilecek, insanlığın sorunlarını çözebilecek bir yapıda olmadıkları aşikârdır ve insanlık için küresel ölçekte bir arayış kitabının kapağı açılmıştır.

DÜNYA EKONOMİSİNDE BORÇ YÜKÜ VAR

- Ekonomi de etkilendi. Hem dünya, hem bizim açımızdan bakarsak nasıl bir ekonomi olacak bundan sonra?

Dünya ekonomisi borç yükü gibi bir sorunla zaten karşı karşıya. Yapılan tahminler gösteriyor ki, 2020 yılı yani bu yıl için dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 4.2 ile 5 arasında küresel ölçekte bir küçülme yaşayacağı ve bu küçülmenin de daha çok gelişmekte olan ülkeleri Amerika ve Çin başta olmak üzere İspanya, İtalya gibi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere İngiltere gibi bunları daha yakından etkileyeceği ve gelişmekte olan ülkelerin mesela yaklaşık yüzde 6,5 civarında gelişmiş ülkelerde bir daralma bekleniyor, gelişmekte olan ülkelerde de yüzde 2.4 civarında bir daralma bekleniyor. Hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri Almanya’ya karşı borçlu durumdalar. Almanya bu kadar ağır bir yükü nasıl karşılayacak, nasıl toparlayacak?

HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ

- Ekonomik ve toplumsal seferberlik mi diyorsunuz?

Burada toplumsal psikolojiyi ilgilendiren üçüncü bir alan var. Bu konuların hiçbirisi politik tartışma konusu değildir. 83 milyonun ortak menfaatleriyle yakından ilgili olan bir süreçtir. Yani bizim toplumsal dayanışma ruhumuzu en yüksek seviyeye çıkaracak, tabiri caizse eksikleri, gedikleri kapayarak topyekûn bu mücadeleyi yapmamız. Dayanışmayı, yardımlaşmayı, vefayı, dostluğu, efendim iş birliğini ve metanet gibi, sabır gibi temel insani değerleri çoğaltacak bir toplumsal seferberlik ruhu içerisinde de olmamız lazım. Bunun için de üçüncü alan da toplumsal psikolojinin diri ve canlı tutulmasıdır ve her şerden bir hayır doğar. Nasıl bu şer inşallah bir şekilde bu süreç bittikten sonra yeni bir dünya, adil bir dünya nasıl kurulacak bunun çalışmaları olacaksa da ümit ederiz ve temenni ederiz ki bu inşallah milletimiz de bu işten kurtulduktan sonra daha yakın temas içerisinde olan, daha sıkı sıkıya geçmiş bir toplumsal dokuya sahip olan bir Türkiye oluruz. Bu üç alanı yani sağlık, ekonomi ve toplumsal psikolojinin bir şekilde yönlendirilmesi üçü birden bizim bir milli seferberlik ruhuyla hareket etmemizi zorunlu kılıyor. Bu iktidar, muhalefet mücadelesi değil, topyekûn bizim aziz milletimizin ve topyekûn insanlığın görünmez bir düşmana karşı verdiği mücadeledir. Hep birlikte olalım, beraber olalım, dayanışma içerisinde olalım, saflarımızı sıklaştıralım. Hepimiz aynı gemideyiz. İnşallah eninde sonunda bu belayı def edeceğiz.

EKONOMİK FATURAYI EN AZA İNDİRMEYE ÇALIŞIYORUZ

- Türkiye açısından bakarsak...

Türkiye olarak biz ekonomi alanında önemli tedbirler alarak yolumuza devam ediyoruz. Bu salgınla birlikte ortaya çıkan krizi üç ana alanda değerlendiriyoruz. Birincisi, sağlıkla ilgili alandır. Bizim sağlık personelimizin, doktorlarımızın yetkinliği, sağlık sistemimizin güçlülüğü, altyapımızın hazır olması dolayısıyla şehir hastaneleri ve diğer hastaneler, ilave yeni hastaneler Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yapılıyor. Dolayısıyla, Türkiye altyapı ve insan gücü kaynakları itibariyle bu salgınla mücadele etmekte oldukça başarılı. Bu sürdürülmesi gereken ve halkın da yürekten destek vermesi gereken bir mücadele.

İkinci alansa, bu salgınla uğraşırken ekonomi tarafının da güçlendirilmesini sağlamaktır. Esnaf ve sanatkârımızın desteklenmesi. Bununla ilgili Hazine ve Maliye Bakanımızın açıkladığı destek programları başarılı bir şekilde uygulanıyor, yani tezgâhı dağıttırmamamız lazım, dükkânların kapanmamasını, sanayicilerimizin, iş adamlarımızın, esnaf ve sanatkârımızın mümkün olduğunca ayakta kalmasını sağlayacak tedbirlerin alınması. Sanayicilerimiz için iş destek programları bunlar uygulanmaya konuldu. Ayrıca 2.1 milyona bu desteğe aileye verildi toplamda 5,5 milyon aileye 1000 liralık bir yardım yapılacak. Yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın gözetiminde yürüyen kısa çalışma ödeneklerinin verilmesi. Yani biz esnaf sanatkârımızı bir şekilde ayakta tutmak, sanayicimizi ayakta tutmak, bu anlamda işsizliğin ortaya çıkmaması için çalıştırdıkları işçilerin ve üretim yapmasalar bile onlara bir şekilde destek sağlamak. Yoksul yardıma muhtaç kitlelere destek vermek gibi bir politikayı izliyoruz. Böylece karşımıza zorunlu olarak çıkacak bu sürecin ortaya çıkardığı ekonomik faturayı da en aza indirmek, minimuma indirmek buradan en az zayiatla çıkmak gibi bir alanı kontrol etmeye çalışıyoruz.