TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile bir dönem Başbakanlık Konutu olarak kullanılan Çankaya’daki TBMM Başkanlık konutunda biraraya geldik. Bahçesindeki kangal köpeğini sevdik, ağaçlık alanda dolaştık. Sohbetimizde darbe ve erken seçim tartışmalarını, salgın günlerini ve yeni dünya düzeni başta olmak üzere bir çok konuyu değerlendirdik...
Darbe ve erken seçim tartışmaları dönem dönem gündeme gelir.
Özellikle 15 Temmuz’u unutmamak ve unutturmamak gerekir.
Bu darbe girişiminde vatandaş sokaklara dökülerek, canı pahasına Türkiye’ye sahip çıktı.
Uçurumun kenarından dönülmesine rağmen hala dönem dönem darbe tartışmaları yaşanıyor.
Darbe ve erken seçim tartışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop ile değerlendirdik.
Türkiye’de seçim yoluyla iktidara gelme iddiası olmayan ideolojik, siyasi anlayışların aklında zaman zaman darbe ve darbe sevicilik olduğunu belirten Şentop, “15 Temmuz’da vatandaş eski tabirle, vaz’-ı yed etmek (el koymak) suretiyle darbe teşebbüsünü engelledi. Dolayısıyla bundan sonra Türkiye’de bir daha böyle bir teşebbüsün olabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Türkiye’deki siyasi iktidar değişiklikleri ancak sandık yoluyla olabilir. Milletin demokratik anayasal sistemi sahiplenmesi önemli. Millet bunu 15 Temmuz’da canını ortaya koyarak, canı pahasına bunun böyle olacağını gösterdi. Ama Türkiye’deki siyasi aktörlerin de bu anlamda anlaşılabilecek, bu tür çağrışımlara müsait yaklaşımlardan kaçınmaları lazım. Esasen bu yeni durumu, Türkiye’de bir daha darbe olmayacağı, demokratik anayasal düzenin milletimiz tarafından kâmil manada benimsendiğine dair yeni durumu herkesin hazmetmesi, içine sindirmesi, içselleştirmesi lazım. Milletin anladığını, siyasetçilerin anlayamamış olması, hala darbe beklentisini ifade edecek zihniyetlerin siyasette varlığını sürdürüyor olması, demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizin karşısında utanç vericidir” dedi.
Erken seçim ve vekil transferi tartışmalarıyla ilgili olarak da tarihteki ‘Güneş Motel’ olayına gönderme yapan Şentop, “Erken seçimi zorlama adına, geçmiş dönemlerde yaşanan olumsuz tecrübeleri tekrar etmek, Türk siyasetindeki kötü örnekler olarak verdiğimiz değişik ayak oyunlarına girişmek ise millet nezdinde hak ettiği karşılığı bulacak davranışlardır” dedi.
KANGALINI SEVDİK SELFIE ÇEKTİK
Şentop ile bir dönem Başbakanlık Konutu olarak kullanılan Çankaya’daki TBMM Başkanlık Konutunda bir araya geldik. Bahçesindeki kangal köpeğini sevdik, ağaçların içinde sosyal mesafeye dikkat ederek dolaştık. Maskeli yaptığımız sohbetimiz sonrasında sadece fotoğraf çekimi için maskelerimizi çıkardık. Başkan Şentop, ayrıca yılların foto muhabiri Mustafa İstemi ile birlikte üçümüzün selfie çekimini yaptı. Şentop sorularımı şöyle yanıtladı:
SÜREÇ BİTMEDİ, AMAN DİKKAT
- Vatandaşa salgın dönemiyle ilgili uyarılarınız ne olacak?
Salgın süreci bitmedi; bunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Sürecin tam olarak nereye evrileceği ve nasıl gelişme göstereceği konusunda da net bilgiler yok. Bütün devletler kontrollü olarak tedbirlerin esnetilmesi yönünde adımlar atmayı planlıyor. Fakat bu yeni dönemde, vatandaşlarımızın göstereceği dikkat, kurallara uymadaki hassasiyet çok çok önemli. Salgın öncesindeki gibi bir serbest dönem en azından belli bir süre yok. Aksi halde başa döneriz, yeniden daha tehlikeli ve virüsün yayılmasını daha kolaylaştıran bir tablo ortaya çıkabilir. Açıklanan tedbirlere azami dikkat göstererek, kendimizi ve başkalarını koruyup kollayarak, bir sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorundayız. Millet olarak bu hassasiyeti bugüne kadar gösterdik ve başarılı olduk; bundan sonra da birlik ve dayanışma içinde olarak bu süreçten başarı ile çıkacağız.
ERTELEDİĞİMİZ İŞLERİ YAPMA FIRSATI BULDUK
- Koronavirüs günleriniz nasıl geçiyor?
Salgın döneminde, sanırım herkes için, yeni bir mesai planı ortaya çıktı. Ramazan da gelince, gün içindeki çalışma saatleri değişti, çalışma süresi arttı ve esnek hale geldi. Bu süreçte her gün Meclis’e gidiyorum; oradaki işlerin bir rutini var. Kurallara riayet ederek görüşmeler ve toplantılar da yapıyoruz. Görüşme ve toplantılar için daha çok uzaktan görüntülü programları kullanıyoruz. Onun dışında, yoğunluktan vakit bulamayıp biriktirdiğim, daha sonra çalışırım diye düşündüğüm işler vardı, özellikle okumak için ayırdığım birçok kitap vardı. Bu dönem bir fırsat oldu. Okuma ve yazma bakımından verimli bir dönem geçirmiş olduk.
BAŞARIMIZ ÜLKELERE ÖRNEK OLDU
- Türkiye’nin salgınla mücadelesi büyük takdir topladı. Siz neler söyleyeceksiniz?
Herkes ‘salgın sonrasında dünyada önemli değişiklikler olacak’ diye hemfikir. Ama bunların neler olacağı, hangi boyutta olacağı biraz da gidişata bağlı. Salgının ne kadar süreceği, bu süreçte devletlerin aldıkları tedbirler ve elde edecekleri sonuçlar belirleyici olacak. Bu aşamada bazı temel şeyler söyleyebiliriz. Birincisi insanın, devletin, insan-devlet ilişkisinin önemi daha anlaşılır hale geldi. Devletlerin büyüklüğüne dair tespitlerde, insan faktörünü arka plana atan daha çok askeri, ekonomik, teknolojik güç unsurları ön plandaydı. Bu süreç, insanı ve toplumu önceleyen bir devlet anlayışının önemini ortaya koydu. Maddi ve manevi anlamda sağlığın toplumsal güvenliğin önemli bir unsuru olduğu fark edildi. Özellikle kriz yönetimi, kriz zamanlarında toplumla karşılıklı iletişim etkileşim içinde yönetim devletin büyüklüğü bakımından kıymetli bir ölçü haline geldi, gelecek. Bu açıdan Türkiye, bütün dünya için çok önemli bir örneklik ortaya koydu. Bir taraftan sağlık sisteminin, altyapısının gücü ve yaygınlığı, öbür taraftan sosyal güvenlik sistemi, sağlık politikalarının geçmişte ve bu süreçteki isabeti, gerek sağlık gerek ekonomi alanında soğukkanlı ve dikkatli tedbirler Türkiye’yi öne çıkardı. Küresel salgınla mücadelede uluslararası dayanışmanın zarureti de görüldü. Bu bakımdan da Türkiye’nin başka ülkelerle yürüttüğü temaslar, diğer ülkelere tıbbi malzeme yardımlar çok önemli. Kriz yönetimi konusunda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kurumlarımızın göstermiş olduğu başarı ile dünyaya örnek olarak gösterilecek bir tablo ortaya koyduk. Şüphesiz çok zor bir süreçten geçiyoruz; bazı aksamalar olur, olacaktır; ama bu genel ve büyük tabloyu görmek ve hakkı teslim etmek gerekir.
KİMSE AKLINDAN DARBE GEÇİREMEZ
- Siyasette darbe söylemleri tartışılıyor. Bazı siyasetçilerin tepki çeken tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bu kadar büyük mesafeler almışken, büyük ve ağır bedellerle elde edilmiş siyasi tecrübelerden sonra hala darbe çağrışımları üzerinden yürütülen tartışmaları üzüntü ile izliyorum. Darbeler konusunda siyasi tarihimizde, çok vahim tablolarla karşılaştık. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz… Arada kayda geçmiş geçmemiş kalkışmalar.
Türkiye, bu acı geçmişten büyük ve çok sağlam dersler çıkardı. Milletimiz bu endişeli süreçleri doğru okudu. Nitekim 15 Temmuz’da canını ortaya koyarak sokaklara çıkan vatandaşlarımız hain darbe teşebbüsüne dur, dedi. Siyaset dışı müdahaleye geçit vermeyeceğini, demokrasi dışı arayışları bertaraf edeceğini gösterdi. 15 Temmuz demokratik anayasal düzenin tam anlamıyla Türkiye’de yerleştiğini ve bunun milletimiz tarafından da tam olarak benimsendiğini göstermiştir. Bundan sonra bir daha Türkiye’de darbe fikrinin kimsenin aklından geçmeyeceği, geçiremeyeceği bir noktaya gelmiş olmamız gerekiyor.
YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ AVANTAJIMIZDI
- Salgın ile mücadelede sanki bazı devletlerin çöküşünü mü gördük?
Daha çok, parası olanlara hizmet veren sağlık sektörüne sahip devletler, “sosyal devlet” anlayışından uzaklaşmış devletler büyük sıkıntı yaşadı bu süreçte. Sağlık sadece para ile ölçülebilir bir alan değilmiş devletler ve toplumlar için, bu görüldü. Bir taraftan yönetim sistemleri ile ilgili hususlarda da bazı değerlendirmeler yapılacaktır muhakkak. ABD’de krizin yönetiminde yaşanan sıkıntının önemli sebeplerinden biri federal hükümetle, federe hükümetler arasındaki koordinasyonda, birlikte çalışma kabiliyetindeki zaaflarla ortaya çıktı. Yine İtalya gibi hükümet kurmada sıkıntı yaşayan, zayıf hükümetlerle yönetilen, İspanya gibi arka arkaya seçimlerle bir hükümet çıkarma süreci içerisinde bulunan ülkeler sürecin yönetiminde sıkıntılar yaşadı. Ama Almanya gibi daha disiplin bir federasyon sistemi olan ve istikrarlı hükümet bulunan bir ülke daha başarılı bir yönetim ortaya koydu. Siyasi istikrarın, güçlü hükümetlerin, uzun vadeli politikalarla icraat üretebilmenin ne kadar kıymetli olduğu görüldü. Bu bakımdan şahsen Türkiye’deki hükümet sistemi değişikliğinin bu sürecin yönetilmesinde avantajlar sağladığını, Türkiye’nin bu süreci yönetmedeki başarısının sebeplerinden birinin de yeni hükümet sistemi olduğu kanaatindeyim. Bu minvalde değerlendirmelere yerli ve yabancı bazı analizlerde de rastlıyoruz. Salgın süreci, uluslararası sistemden devletlerin kendi iç yapılarına, toplum devlet ilişkilerinden ekonomi, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerine kadar bazı temel hususların yeniden gözden geçirileceği, restore edileceği bir dönemin önünü açacak.
ERKEN SEÇİME GÜNEŞ MOTEL GÖNDERMESİ
- Erken seçim tartışmaları için ne diyorsunuz? Böyle bir ihtimal var mı?
Anayasa değişikliği sonrası yeni sistem, erken seçimi esasen devre dışı bırakmıştır. Bunun farkında olmayanlar var maalesef. Eskiden erken seçim kararı Meclis’te basit çoğunlukla alınabiliyordu. Şimdi böyle bir kararı almak için Meclis’te beşte üç oranında nitelikli çoğunluk gerekiyor; erken seçim kararı almak çok zor. Ayrıca Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alabiliyor; ancak bu durumda süresinden taviz vermesi, süresini kısaltmayı kabul etmesi gerekiyor. Bu ise çok çok istisnai durumlarda mümkün olabilecek bir şey. Bu sebeple erken seçim tartışmalarını eski sistemdeki tartışmaların bir kalıntısı olarak görüyorum. Erken seçimi zorlama adına, geçmiş dönemlerde yaşanan olumsuz tecrübeleri tekrar etmek, Türk siyasetindeki kötü örnekler olarak verdiğimiz değişik ayak oyunlarına girişmek ise millet nezdinde hak ettiği karşılığı bulacak davranışlardır.
DEMOKRASİYİ MİLLET SAHİPLENDİ
- Neden darbe tartışmaları yaşanıyor?
Türkiye’de seçim yoluyla iktidara gelme iddiası olmayan bazı marjinal ideoloji sahiplerinde ve seçimle iktidar olmaktan ümidini kesen bazı çevrelerde zaman zaman patolojik bir darbe sevicilik olduğunu söyleyebiliriz. İçlerindeki bu habis uru saklamakta zorlananlar oluyor. Şükür ki bunların sayısı ihmal edilecek kadar az. Ancak bu türden açıklamalar kanlı ve acılı siyasi tarihimize ve milletimize saygısızlık olması bakımından küçümsenmeden ciddi bir tepkiyi hak ediyor. Demokrasiyi millet sahiplendi. Milletin anladığını, siyasetçilerin anlayamamış olması, hâlâ darbe beklentisini ifade edecek zihniyetlerin siyasette varlığını sürdürüyor olması, demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizin karşısında utanç vericidir.