Türkiye için büyük bir yatırım olan Yusufeli Barajı’nı gezdik. Köstebek gibi dağlara açılan tünelleri gördük, 860 rakımlı çalışma alanından barajı seyrettik. Yüzde 70’i biten barajda özellikle yetişmeleri için kadın mühendisler de çalıştırılıyor.
24 saat çalışmanın sürdüğü inşaat ile ilgili olarak Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, “Zor bir coğrafyada çalışıyoruz. Ama canımızı dişimize takıp, hiç durmadan Türkiye için çalışmaya devam ediyoruz” diyor.
Artvin Yusufeli
Daha inşaat alanına girer girmez insanı etkiliyor. İki dağ arasında 100 katlı binanın altında gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yusufeli Barajı’ndan bahsediyorum.
Cumartesi günü Limak’ın davetlisi olarak barajı gezdim. Barajı yapan ve yurtdışındaki projeleriyle de Türkiye’nin gurur kaynağı olan Limak yeni mühendislik teknolojileri uygulayarak dünya baraj literatürüne girmiş.
Çoruh nehri üzerindeyiz. Etraf dağlık ve dar vadilerle dolu. Yani coğrafya çok zor. Buraya ulaşım bile zorken bu kadar araç ve gerecin nasıl geldiği, dağların nasıl bu şekilde delindiği insanı düşündürüyor.
275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek barajı yapılıyor. Ayrıca çift eğrilikli ince kemer beton kategorisinde ise dünyanın 3. yüksek barajı olacakmış.
Limak Holding Başkanvekili Sezai Bacaksız, Yönetim Kurulu üyeleri Ebru Özdemir ve Batuhan Özdemir ile barajın bir çok alanına gittik. Barajın bir bölümünü de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gezdik. Özellikle 500 ve 860 metrelerdeki seyir terasları muhteşem bir baraj yapıldığını gözler önüne seriyordu zaten. Cumhurbaşkanı Erdoğan da gelinen noktayı çok beğendi.
Yeni teknikler icat ediyoruz
Limak Holding bu inşaatı tümüyle öz kaynaklar kullanılarak Türk mühendisler ile hayata geçiriyormuş.
Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ile baraj inşaatını gezerken yaşadığı zorlukları konuşuyoruz. Özdemir, “Canımızı dişimize takıp, hiç durmadan Türkiye için çalışmaya devam ediyoruz. Zor bir coğrafya, çalışması zor. Çünkü makine ve ekipman koyacak yer yok. Hep dolayısıyla yeni teknikler icat etmeniz lazım. Beton bile yukardan aşağı iniyor. Makine ekipmanlar yukarıdan aşağı iniyor. Köstebek gibi ulaşım yolları kazdık. Baraj mühendisliğinde ilk defa kullanılan teknikler hayata geçiriliyor. Bununla ilgili birçok uluslararası kongrelerde sunumlarda yapıyoruz.
Gece gündüz 3 vardiya çalışıyoruz” diyor.
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için bu gibi projelerin hayata geçmesi gerektiğini belirten Özdemir şunları söylüyor:
“Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanmasını gerektiğine, yerel kaynakları kullanması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü yurtdışına olan enerji bağımlılığımız minimuma düşmesi gerekiyor. Dolayısıyla da bu barajların yapılması çok önemli. Kendi kendine yetmemiz için çok önemli. Bu baraj yıllık 1 milyar 888 milyon kWh enerji üretecek. Yukardaki barajların da elektrik üretimini artıracak. Mansabında yer alan diğer barajlarla da dikkate alındığı bu değer 2 milyar 250 milyon kWh değerine ulaşacak. Toplam 2 milyar 130 milyon metreküp depolama hacmi ile ülke ekonomisine yılda 250 milyon dolar katkı sağlayacak. Barajların ömrü de 100 yılın üzerinde. Dolayısıyla milli bütçeye çok büyük bir katkısı olacak. Bunun yanında sulama ve taşkın kontrolü gibi faydaları da var. Biz de büyük bir hidroelektrik santral yatırımcısıyız ama burada DSİ’nin müteahhidiyiz.”
18 km tünel açılmış
Barajın iki tarafındaki dağların içinde kazılan tünelleri de Limak Alt Yapı Genel Müdürü Mustafa Baştürk ile geziyoruz. Barajın çevresindeki dağın içinde 18 km tünel açılmış. Bu büyük bir rakam. İçinden araçlar geçiriliyor. Baraj yolları için ise toplam 82 km tünel açılmış. Yuvarlaklar çizerek dağın üstüne doğru tünellerden gitmekte etkileyiciydi.
Gezimizde yeraltındaki santral binasını da gezdik. Santral binasında 3 ünite gördük. Proje toplamda 558 MW kurulu güce sahipmiş.
Ve suların geçeceği dev boruları incelerken ‘olay sadece elektrik düğmesine basmak değilmiş’ diye sohbetler ettik dağın derinliklerinde.
Gezimizde ayrıca 860 rakımdaki seyir terasından yapılanları da Kaçkar manzarasıyla seyrettik. Kendi açımdan söyleyeyim bu yükseklikten aşağı bakmaya bir hayli zorlandım. Bir de bu yükseklikte nasıl inşaat yapıldığını düşünün.
Türkiye’de 1500 baraj varmış. Yusufeli Barajı bittiğinde iki büyük şehri aydınlatacak enerji üretecekmiş. Bu Limak’ın yaptığı 26. barajıymış.
Barajın gövde beton hacmi 4 milyon m2. Günlük ortalama beton döküm miktarı ise 7 bin m2 olarak söylendi. Bu da bir rekormuş.
Kret kotunda kurulu olan ana beton santralinden alınan betonun transferi kablolu vinçler yardımıyla sağlanıyor. Kablolu vinçler 3 hat ile çalışıyor ve her bir hattın taşıma kapasitesi 28 ton. Her kova ise 9 m2 beton taşıyabilecek kapasiteymiş.
Yusufeli Barajı projesi Türkiye için büyük yatırım ve prestij. Bunun yapılışını görerek de tarihi bir ana tanıklık ettik...
6 bin kişi çalışıyor
Bitirmek için çok hızlı çalıştıklarını belirten Özdemir, “Çok hızlı çalışıyoruz. Bir dahaki sene 2021’de Eylül ayında su tutması bekleniyor. Su tutunca da elektrik üretimine başlayacak. Bu bölgedeki 7. baraj olacak. 6 bin kişi çalışıyor. Bölgede de çok ciddi bir istihdam yaratıyor. Bizim amacımız aynı zamanda Türkiye’nin en yüksek barajı, dünyanın da 3. büyük barajı olan burada çok sayıda genç mühendis yetiştirmek ve yetiştiriyoruz da” vurgusu yaptı.
24 saat beton dökülüyor
Bacaksız, 24 saat beton döküldüğünü anlatıyor. Çünkü beton dökmenin hiç durmaması gerekiyormuş.
Kullanılan teknikler dünyada ilk kez kullanılıyor.
İki dağ arasına yapılan baraja beton yukardan taşınıyor. Bunun içinde iki tarafındaki dağ köstebek gibi kazılmış ve araçların çıkacağı tüneller yapılmış. Büyük dozerler ve vinçler de yukardan baraj üstüne ve çevresine indiriliyor.
Kadın mühendisleri burada yetiştiriyoruz
Baraj inşaatında çalışan 170 mühendisin 17’si kadın mühendislerden oluştuğunu belirten Özdemir, “Bizim Türkiye’nin mühendis kızlar projesinden de bir çok mezun kızımız burada çalışıyor. Elektrik, endüstri, inşaat, çevre ve makine mühendisi kızlarımız. Burada iş verdik ve onları yetiştiriyoruz” diyor.
Türkiye ekonomisine senelik 250 milyon dolarlık katkı verecek olan barajın kendini 7 yılda amorti edeceğini belirten Özdemir şunları dile getirdi:
“Yerine doğalgaz aldığınızda zaten ne doğalgazı satın alabileceğimizi biliyoruz ne de fiyatını biliyoruz. Kontrolümüzde bir enerji değil. Dolayısıyla hidroelektrik santrallerin güneşin rüzgârın ve yerli kömür gibi Türkiye’nin tüm milli kaynaklarının kullanılması ve Türkiye’nin kendi kendine yetebilir bir hale gelmesi için çok önemli bir. Biz hep bir şey diyoruz: Türkiye 3 konuda kuvvetli. Biri tarım biri turizm diğeri de yurtdışı müteahhitlik hizmetleri. Biz bu işi yapınca yurtdışında başka işleri yapmaya da aday olacağız. Yurtdışına bununla ilgili çok ciddi teklifler veriyoruz.”