Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün kritik AB ziyaretini gerçekleştirecek. Ziyaret öncesi konuştuğumuz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz, Suriye ile ilgili Avrupa’nın 3 şey yapması gerektiğini söyledi. Yılmaz bunları “ateşkesin bozulmamasına yönelik mutlaka ve mutlaka Türkiye’nin yanında durmak, siyasi çözüme katkı sunmak ve insani yardımları çok daha güçlü bir şekilde gerçekleştirmek” olarak özetledi.
Başta Suriyeli olmak üzere göçmen sorunu her geçen gün büyüyor. Türkiye yeterince yükü sırtladı. Türkiye kapıları açtı ve uzun süredir konuyu görmezden gelen AB panikledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün AB’nin merkezi Belçika’da AB yetkilileriyle bir araya gelecek. Ana gündem Suriye ve insani kriz. Mülteci sorununun nasıl çözüleceği masaya yatırılacak. Türkiye’nin beklentisi; Suriye’de siyasi çözüme destek olunması ve mültecilerle ilgili yükün paylaşılması.
Bu kritik AB ziyareti öncesi AK Parti’nin Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile bu konuları konuştuk.
Görüşmemiz mültecilerle ilgili Yunanistan sınırında yaşanan gelişmelerden sonra geçen hafta gerçekleşti. AB’nin Suriyeli göçmenlerle ilgili iyi imtihan veremediğini belirten Yılmaz, Avrupa’nın aynaya bakmasını ve kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini söyledi. Yılmaz Milliyet’in sorularını AK Parti Genel Merkezi’nde şöyle yanıtladı:
Türkiye Suriyeli göçmenler konusunda yeterli desteği görebildi mi?
Suriye’den 3.7 milyon civarında geçici sığınmacı var. Başka ülkeleri de kattığınızda 5 milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yaptı Türkiye. Uluslararası alanda Türkiye’nin bu çabalarına hem büyük bir saygı duyulmalı hem de herkesin destek olması gerekiyor. Maalesef bu desteği dünyadan yeterince görebildiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye aslında bütün insanlık adına görev icra etti.
‘AB yükü paylaşmalı’
Türkiye’nin kapıları açmasına Avrupa’nın bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bir süredir kapılarını kapalı tutuyordu. Avrupa’da bundan çok büyük fayda gördü açıkçası. Türkiye’nin bu yükü omuzlaması Avrupa’nın da uzun bir süre bu sorunlardan uzak kalmasına imkân sağladı. Türkiye ne kadar fedakârlık yapsa da ne kadar gayret etse de belli bir alt yapısı, kapasitesi var. Yeni bir yük alma durumunda değil. Dünyanın dikkatini çekiyoruz. Ama maalesef bu uyarılarımıza rağmen yine görmezlikten gelindi. Nasıl olsa Türkiye bu işi omuzluyor gibi bir yaklaşım, bir rahatlık sergilendiğini gördük. Son yaşadığımız hadiselerle birlikte bu dönemin artık sonuna gelinmiş oldu. Türkiye kapılarını açtı Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenler için. Türkiye’nin göçmenleri zorla bir yere sevk etmesi söz konusu değil. Ama göçmenlerin gitmek istedikleri bir yere ulaşmaları konusunda engelleme çabası da sergilemesi söz konusu değil. Göçmenler, sığınmacılar nereye gitmek istiyorlarsa oralara doğru kendi iradeleriyle hareketlenmiş durumdalar. Türkiye’den çıkış yapanların her geçen gün sayıları artıyor. Bu çıkışlar Avrupa’yı alarma geçirmiş durumda.
‘Avrupa artık görmeli’
AB ile görüşmelerde beklentimiz ne?
Avrupa Türkiye’nin kıymetini bilemedi. Merkel başta olmak üzere bir takım ülkeler baktığınızda yeniden Türkiye ile bir uzlaşma arayışı içine girdiklerini görüyoruz. Keşke bu olaylar yaşanmadan bunu yapabilselerdi. Ama artık farklı bir döneme geçtik. O eski dönemin şartlarında değiliz. Konuların yeniden ele alınması gerekiyor. Farklı bir işbirliği düzeninin oluşması gerekiyor. Yapılacak müzakerelerin sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz. Ama artık Türkiye açık ve net olarak ‘daha fazla yük alamayız. Mutlaka elinizi taşın altına koymanız lazım’ söylemini ortaya koymuş durumda yaptığı politikalarla, Avrupa’nın da bunu görmesi gerekiyor.
‘İyi imtihan veremediler’
Göçmenlere yapılan müdahaleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yunanistan sınırındaki manzaralar başta olmak üzere maalesef göçmenlere karşı Avrupa’nın tavrı da son derece gayri insani ve hukuka aykırı. Uluslararası sözleşmelere uymuyor. Vicdana sığmıyor. İşte gaz bombalarından karakollardaki hadiselere, hayatını kaybeden göçmenlere varıncaya kadar bir çok hadisenin yaşandığını görüyoruz. Bize insanlık dersi verenlerin kendi hallerini ortaya koyuyor açıkçası. Maalesef Avrupa bu anlamda çok iyi bir imtihan veremedi. Yükselen ırkçılık, aşırı sağ ve popülist söylemler, bütün bunların yaşananlarda bir payı olduğunu düşünüyorum. Maalesef Avrupa evrensel standartlarla objektif bakış açısıyla değil bu dar bakış açısıyla hareket ediyor. Ben sınırlarımı korurum geriye kalan dünyada ne olursa olsun gibi bir yaklaşım sergilediğini görüyoruz. Bu kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Uluslararası hukuka da aykırı bir yaklaşım.
‘Avrupa’ya zarar veriyor’
Yunan güvenlik güçlerinin yaptıklarını görünce ne düşündünüz?
Çifte standardı gördük. Avrupa’da baktığınız zaman özellikle Türkiye’ye dönük çok rahat ve acımasız bir dil kullanıldığını biliyoruz. Ama aynı şey bir AB üyesi ülkede yaşandığı zaman adeta mahalli dayanışması içinde tavır sergilendiğini görüyoruz. Bu Avrupa’ya yakışmıyor. Avrupa’nın kendi değerlerini öncelikle kendisinde uygulaması gerekir. Avrupa kendine çeki düzen vermeli. Aynaya bakmalı. Avrupa moral üstünlüğünü bu fotoğraflarla yitiriyor aslında. Bu hadiseler Avrupa’ya zarar veriyor. Avrupa’nın geleceğine büyük zarar veriyor.
‘Kalıcı çözüm sağlanmalı’
Suriye’de sorun nasıl çözülmeli sizce?
Suriye’de sorun siyasi olarak çözülmediği sürece göçmen meselesine kalıcı bir çözüm bulunamaz. İşin özü Suriye’nin istikrarıdır. Bunun ilk adımı ateşkes sağlamaktı. Bunu Cumhurbaşkanımızın Rusya ziyareti ile sağladık. Sonra da güvenli bölgeler oluşturmak. Ama bu yetmez. Bunun ikinci adımı da kalıcı bir siyasi çözümü Suriye’de sağlamaktır. BM çerçevesinde Astana sürecinde Türkiye bu konuda büyük gayretler sarf etti. Rusya ve İran ile çok farklı bakış açılarımız olmasına rağmen oturup bir siyasi çözümü zorladı Türkiye. Bir anayasa komisyonu oluşturuldu.
‘AVRUPA’NIN 3 ŞEY YAPMASI LAZIM’
Şimdi Avrupa ne yapmalı?
Avrupa’nın yapması gereken 3 şey var. Birincisi insani yardımları artırmak. Yani Suriye’de yaşayan Suriyelilere, göçmen potansiyeli olan insanlara yerinde insani desteği artırmak durumunda Avrupa ve dünya. Ateşkesin kalıcı hale gelmesi ve bozulmaması için Türkiye’ye her türlü desteği vermek durumunda Avrupa ve sorumluluk sahibi tüm ülkeler. Üçüncüsü de siyasi çözüm. Suriye’nin siyasi çözüme ulaşmasına ve kalıcı bir istikrarın sağlanmasına destek vermek durumundalar. Bunu yapmadıkları sürece bu işin kaynağını kurutmak mümkün değil. Bu göç akımları olmaya her zaman devam edecektir. Bunu polisiye tedbirlerle, bir takım sınır güvenliği tedbirleriyle engellemek bir yere kadar. Burada yapılması gereken mutlaka ve mutlaka Türkiye’nin yanında durmak, siyasi çözümü katkı sunmak ve insani yardımları çok daha güçlü bir şekilde gerçekleştirmektir. Suriye’de güvenli bölgeler oluşturup, orada insanların emin bir şekilde yaşamalarını sağlamaktır.