Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öğretmenliğin ne kadar kutsal meslek olduğunu,onların ne kadar zor koşullarda çalıştıklarını ve onlara ne kadar büyük haksızlıklar yapıldığını bir kez daha hatırlatarak, duygu sömürüsü yapmayacağım.Her şey alenen ortada. Daha önceki iktidarlar gibi bu hükümetin de ne eğitime saygısı var ne de öğretmene. Bu yüzden, bugün hükümet tarafından yapılacak ağdalı açıklamaların hiçbir inandırıcılığı olmayacak.Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmenler, bugünkünden çok daha zor koşullarda çalışıyorlardı. Ama mutluydular. Çünkü saygı görüyorlardı. İdealistlerdi. Çünkü önlerinde Atatürkün çizdiği çağdaş uygarlık yolu ve gerçekleştirmeye çalıştıkları hedefleri vardı.Oysa şimdi ne idealizm var ne de hedef. Bunun sorumlusu da öğretmenler değil, hiçbir vizyonu ve karizması olmayan yöneticilerdir. Öğretmenlerin, geleceğin mimarları olduğunun farkında bile değiller. Onlar mutsuz olursa, zincirleme olarak çocuklar, gençler, anne babalar, dedeler, nineler tüm toplum mutsuz olur, bunu bile düşünemiyorlar. Bugün Öğretmenler Günü. Görev yapan, emekli olan, atama bekleyen tüm öğretmenlerimizin, bu çok özel günlerini, canı gönülden kutluyoruz. Nüfusun dörtte biri öğrenci, dörtte ikisi de veli. Ve tüm bu insanların mutluluğu, öğretmenlerin mutluluğuna bağlı. Sadece iktidarlar değil, anne babalar da öğretmenin mutluluğu için çok daha fazla çaba harcamalıdır...Nilgün Sözveren, İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat mezunu. Aklında öğretmenlik olmasına rağmen, başarılı öğrenci olduğu için yakın çevresi, İngilizce İktisata yönlendirmiş. Altı yıl önce mezun olmuş. Beş yıl büyük bir bankada görev yapmış...İçindeki öğretmenlik aşkı bir türlü sönmeyince, 32 kredilik öğretmenlik formasyon kursuna gitmiş. Ardından da atama için MEBe başvurmuş. Mart 2004te de anadolu ticaret lisesine muhasebe öğretmeni olarak atanmış. Bu nasıl icraat! Öylesine sevinmiş ki, bankadaki 5 yıllık tazminatını ve kariyerini bir kalemde silip istifasını vermiş ve öğretmenliğe başlamış.Aradan altı ay geçtikten sonra Eylül 2004te şokların en büyüğünü yaşamış. Bakanlık, atamasının yanlışlıkla yapıldığını, mevzuata göre, atamasının mümkün olmayacağını, dolayısıyla görevine son verildiği bildirilmiş ve hemen o gün kapı önüne konmuş.Muhasebe öğretmeni olamıyorsam, İngilizce öğretmeni olayım dese de muhatap bulamamış. Şu anda ne işi var ne de morali. Yaşadığı kabustan kurtulmanın yollarını arıyor...Sezai Özçelik, 1996da, devlet bursuyla doktora için yurtdışına gönderilen başarılı gençlerden biri. Amerikaya giderken doktora süresi altı yıl olarak belirlenmiş. O da her şeyini ona göre ayarlamış. Ama Başbakan Erdoğanın deyimiyle maç başladıktan sonra kurallar değiştirilip doktora süresi beş yıla indirilmiş. Son yılda bursu da kesilince çok büyük zorluklar içerisinde doktorasını tamamlayıp büyük hayallerle yurda dönmüş. Ama onun hayatı da Sözvereninki gibi tam bir kabusa dönüşmüş.Şimdi kendisini hiçbir üniversite kabul etmiyor. Bu durum, ne YÖKün umurunda ne de MEBin. Tam bir bilim insanı. Arkadaşlarının kimi orada kalırken, kimi doktorasını henüz bitirmemişken, kimi aldığı bursu har vurup harman savururken o 5 bin kitapla dönmüş. Tek sermayesi onlar.Çalışmak istiyor, iş verilmiyor. Daha da komiği, kendisine 80 milyar liralık borç çıkarılmış ve geri ödemesi başlatılmış. aguclu@milliyet.com.tr Daha da vahimi var