Hastalanan sağlık personeli sayısı hızla artıyor.
Konu ne zaman koronaya ve doktorlara gelse, hemen herkesin anlattığı bir hikâyesi var.
Bugüne kadar bu zor süreci çok iyi idare eden Sağlık Bakanlığı’nda eminiz ki çok daha sağlıklı bilgiler vardır ama ben yine de yaşananların tam da göbeğinde olan bir Hocamıza son durumu sordum. Anlattıkları ilginçti:
“Hastalık, aktif hastalık döneminde çok bulaştırıcı. ‘Aktif hastalık döneminde’ herkes sağlık çalışanlarına koştuğu için doğal olarak sağlıkçılar ne kadar korunsalar da viral yükleri fazla oluyor. Viral yük: Bir kişinin sizi dövdüğünü düşünün; normal vatandaş ya da 10 kişinin birden birini dövdüğünü düşünün (sağlıkçılar).
Bağışıklıkları biraz düşmeye görsün, hemen semptomları ortaya çıkıyor. Çin’de halihazırda aktif salgın boyunca 4 saat mesai var. Bizde 24 saat ve hatta 36-48 saatlere kadar çıkabiliyor.
Bu zor süreç şu anda ancak bu şekilde yönetiliyor. Bunlar da bir şekilde geçecek. Her 100 yılda bir olan salgınlar bu dönem yaşanıyor. Hepsi bitti. Bu da bitecek...”
Fedakârca hizmet veren tüm sağlık personelimizi çok iyi koruyup, kollamalıyız. Önümüzde daha nelerin olduğunu bilmiyoruz. Maç uzatmaya giderse, onların her zamankinden çok daha zinde olmaları gerekir.
Eminiz ki tüm ayrıntılar biliniyor ve gereği düşünülüyordur ama alışkanlıklar kolay değişmiyor!..
Bakan Koca’nın şahsında, aylardır, gece gündüz demeden, cansiperane çalışan tüm sağlık personelimize şükranlarımızı sunuyor, sağlıklı günler diliyoruz.
Bencillik!..
Eğitim sektörünün ve öğrencisinden öğretmenine, velisinden bürokratına, eğitim paydaşlarının sorunları saymakla bitmez. Yaşananlar herkesi öylesine bencilleşirdi ki benim sorunum çözülsün de diğerleri ne olursa olsun noktasına geldik.
Bütün bunlar halen kuyruğuna takılıp gittiğimiz saçma sapan sınav sisteminin bir sonucu!
Benim, başarım, benim geleceğim, diğerlerinin başarısızlığına bağlı olduğu için herkesin, hatta en yakın arkadaşımızın başarısızlığı bile maalesef bizi sevindiriyor.
Şimdi onun sonucu olarak, her konuda ben, ben, ben diyen insanlar olduk. Hani, Cem Karaca’nın “Beni siz delirttiniz” diye bir şarkısı vardı, tıpkı onda olduğu gibi bizi bencilleştiren de dayatılan sistemler oldu.
Liyakate dayalı daha adil, daha güvenilir, daha seçici ve en önemlisi de doğru insan gücü planlaması ve doğru istihdam politikaları üretilmediği takdirde, yarın bugünden de beter olabilir!
İşte bu yüzden, şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanı geldi de geçiyor!
Şu soruyu samimiyetle kendimize soralım:
Eğitimin amacı ne?
Bugünkü bu saçma sapan sınav sistemi bu amaca hizmet ediyor mu?..
Bugün için herkes istediği okula ve işe girse, istediği maaşı alsa, sorun bitecek mi? Fazla değil, 10 yıl sonra aynı noktaya gelinir!
Peki, bu nereye kadar böyle devam edecek?
Çözüm mü?
En kolay olan o!
Bu saçma sistemi bize dayatan bürokratlardan, günü kurtarma anlayışından ve ben, ben, ben demekten vazgeçelim yeter!..
Özetin özeti: Şu günlerde düşünmek için çok zamanımız var! Ne olur biraz da yarını düşünelim!..