“Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” tartışmalarıyla gündemden düşmeyen CHP’nin ‘Altılı Masa’dan ne farkı var? Birinde “Yeter açıklayın şu adayı artık” deniliyordu, şimdikinde “Daha ortada sandık falan yokken, nedir bu acele?” diye sorgulanıyor... Yoksa o zaman da aday belliydi, şimdi de belli gibi, her ikisinde de olanlar sadece kılıfına uydurma durumu... O zamanlarda Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kerhen destek hatta sütre gerisinden tepki veren aynı isimler şimdilerde ise kendi aralarında birbirleriyle çekişme halindeler. Hem de aynı havada bir gün küs, ertesi gün barışık olarak... Mevcut sistem gereği cumhurbaşkanı seçilebilmek için 50 artı bir oy oranını yakalamaya dönük muhalefet bloğundaki diğer partilerin seçmen tabanlarına duyulan ihtiyaç da aynı. Sadece CHP adayını saptamakla sandıkta başarı hesapları tutmuyordu, şimdi de tutmuyor. CHP’nin kendi oylarının üzerine koyması için diğer partilerin seçmen tabanlarına ihtiyacı var… Yine o zaman CHP, adı konulan muhalefet bloğunun lokomotifi konumundaydı, şimdi de aleni olmasa bile hala öyle hissediyor ya da hissettiriyor... Adayını muhaliflere dayatma hesabıyla. Ama görünen kazanma stratejileri de Altılı Masa’yla örtüşen bir şekilde ülke sorunlarına çözüm üretmek, vatandaşa dokunmaktan daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerine kurgulu.. Bu noktada yanıtı kritik olan soru da şu:
Altılı Masa mutabakatına rağmen CHP’li adaya oy vermek istemeyen ya da zorlananlar şimdi sadece CHP’li üyelerin tercihiyle belirlenecek bir adaya oy verme konusunda nasıl bir davranış içinde olacaklar?..
★ ★ ★
Zira CHP’nin açıkladığı aday belirleme yöntemi seçmen odaklı değil delegeye, bir milyon 600 bin partili üyeye oynuyor... Adaylar buna dönük kendi aralarında kampanya da yürütecekler. Kafalarındaki sandık başarısı da ülkenin, vatandaşın derdinden sorunundan ziyade CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olabilmek için üyenin gönlünü hoş etmeye hedefli bir durum... Sonrası da kazanan isimle “Bizim adayımız şudur, herkes gelsin ona oy versin” hesabı. Tutar tutmaz ayrı bir tartışma konusu ama yine bir ters yolda gitme durumu da var gibi… Hatta bu anlamda ters yolda, gittikleri yetmiyormuş gibi bir de yoldaki iki bazen de üç (şimdilik) şeridi işgal ederek birbirlerini sollamak adına taraftarlarını heyecanlandıracak tehlikeli makaslar da atıyorlar... Bunlar da ciddi anlamda CHP seçmenini dahi rahatsız ediyor. Ama buna rağmen de parti içindeki çekişmeleri, krizleri, alevlendiren yeni gelişmeler oluyor. Buna CHP yöneticilerinin yaptığı yorum da malum:
“CHP diğer partilere benzemez, çok seslilik esastır.”
Olabilir, ancak bir de CHP’nin “ağır abilerinden” gelen şu tepkiler de söz konusu:
“Partide tartışma iyi bir şey, siyasi aktörlerin ortaya çıkması doğru ama farklı bir siyaset ortaya koyup buradayım dersen. Ama tartışma siyaset ekseninde devam etmiyor sen mi aday olacaksın ben mi olacağım gibi hizipleşme şeklinde. Belediye başkanları mesela aday olmadıkları, gösterilmedikleri takdirde ne yapacaklar? Başka bir parti arayışı ya da yola girerlerse ne olacak? Hiç kimse samimi ya da sahici değil. Seçmen netlik ister...”
★ ★ ★
Elbette bir partinin cumhurbaşkanı adayını istediği zaman belirleyip, duyurma hakkı var. Ancak bir önceki seçimde “Yıpranır” gerekçesiyle uzatarak herkesin bildiği sır! havasına sokup, şimdi ise konjonktür onu gerektiriyor deyip tam tersini yaparsan vatandaş neye inanacağını da şaşırır. Hele de kendi aralarındaki koltuk kavgası nedeniyle önümüzdeki seçime dönük yine sorunlara çözüm, proje, strateji anlamında ortada bir şey yok havası varsa. Dolayısıyla CHP öncekinin tekrarı ya da inadına otobanda ters yolda, yönde giden bir araç görüntüsü veriyor. Uyaranlar, eleştirinleri de muhalif, eş, dost, yoldaş fark etmeksizin duymazdan geliyor. Hani; otobanda ters yönde giden aracı gören trafik polisi tüm sürücüleri uyarmak için radyodan “Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var” anonsu yapar. Bunu duyan gerçekten ters yöndeki bir başka araç sürücüsü ise “Ne bir tanesi? Hepsi, hepsi” diye kendi kendine bağırır ya, aynen onun gibi sanki!..