Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       AYLARCA süren Güneydoğu turlarından sonra, minik bir tatil için Ege'ye gittik. İstanbul'a döndüğümüzde ise derin bir oh çektik...
Diyarbakır, Sirit, Batman, Şınak, Hakkari'de silahların gölgesinde yolculuklar yaptık. Dörtbir yanımız güvenlik güçlerinin koruması altında olmasına rağmen tedirgin olduğumuz anlar oldu. Ama, İstanbul - İzmir - Bodrum hattında yaşadığımız tedirginlik, Doğu'dakinden kat be kat fazlaydı.
Sadece pazar gününün trafik blançosu 22 ölü ve yüzlerce yaralı. Bir yılda trafik terörüne verdiğimiz can, günümüz savaşlarında ölenlerden de çok fazla. Ama konuya gösterilen duyarlılık yok gibi.
Bir günde 22, bir haftada 122, bir ayda 322 ve bir yılda binlerce kişi trafik canavarına kurban ediliyor. Ankara ve medya ise olayı sadece seyrediyor... Yollar bir felaket. Karayolları, eskiden Türkiye'nin en gözde kurumlarından biriydi. Yaz - kış demeden sağlıklı hizmet verirdi. Oysa şimdi, onlar da Ankara gibi duyarsızlaşmış. Otoyollarda ne ciddi bir trafik ışıklandırması, ne levhalandırma, ne tehlikelere karşı ciddi uyarılar var.
Sık sık karşılaştığınız yol genişletme ya da asfaltlama çalışmaları, tam bir ölüm tuzağı. Tek şeride düşen yollarda ya mıcırlara saplanacaksınız ya da karşıdan gelen araçlarla yüz yüze geleceksiniz. Bu arada zift batağına düşerseniz, hiç hayıflanmayacaksınız. Yoksa yolun sonrası zor biter...
İzmir ve çevresi tam bir rezalet. Trafik levhası ya hiç yok. Ya da anlamını yitirmiş. Levhaları izleyerek yol bulmak imkansız. Güzelim İzmir'i adeta köye dönüştürmüşler...
Otoyollarda ne ararsanız var. Tek şeritli yolda saatte 10 km. hızla giden biçerdöver, traktör, tanker, kamyon, TIR, hatta ve hatta at arabaları. Bazen bir traktörün, bazen de bir biçerdöver ya da tankerin arkasında saatlerce konvoy oluşturduğumuz oldu. Neden Allah'ın bir kulu çıkıp da, bayramlarda olduğu gibi belli araçlara, belli saatlerde trafik kısıtlaması getiremez ki!..
Ege ve Akdeniz'deki bu trafik terörü yüzünden, yabancı turistlerden sonra, yerli turistler de bölgeden kaçarsa hiç şaşırmamak gerekir. En azından ben bir daha oralara zor giderim...
Cumartesi akşamı bir panel için Bodrum'daki tatili noktalayıp İzmir Aliağa'ya gitik. Saatlerce süren bir cambazlıktan sonra Aliağa'yı gördüğümüzde kazasız, belasız varmanın sevincini yaşıyorduk ki, ne olup bittiğini anlamadan bir kamyonetle yüz yüze geldik.
Aliağa güya Türkiye'nin en gelişmiş kentlerinden biri ama, vızır vızır akan İzmir - Çanakkale otoyolundan Aliağa merkezine girişi gösteren ne bir tek levha vardı, ne de dörtyol ağızlarında geçişleri sağlayacak bir trafik ışığı!
Türkiye'nin en büyük rafinerisinin de bulunduğu bu kenti gördüğümüz andan itibaren hız keserek dönecek bir yol aradık. Bu arada sık sık iyice sağa çekip, dörtlüleri de yakarak, ilçeye nasıl gireceğimizi sorduk. "Tamam burdan inebilirsiniz" dedikleri bir anda, karşıya geçmek için fırsat kollarken de, gücü gücüne yetenin yola hakim olduğu noktada, büyük bir sarsıntıyla kendimize geldik...
Özetin özeti: Siz siz olun benim gibi Ege'ye otomobille tatile gitme gafletine düşmeyin!!!



Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr