Hemen her alanda pek çok sorunumuz var!
Kimin yok ki!
Hele ki pandemi döneminde.
Bazıları derin izler bıraksa da sorunlar gelir, geçer. Asıl önemli olan kaybolan ortak değerlerimiz!
Değerler erozyonu en önemli sorunlardan daha önemli. Ve, ne olur, artık bunun farkına varalım.
Neden mi?
Bizi biz yapan değerlerimiz yok olduğunda, önce sıradanlaşır, sonra da kaotik hayatın içerisinde kaybolup gideriz.
Eğitimin asli görevlerinden biri de bu, yani ortak değerlerimizi pekiştirmek ama uzaktan olmuyor, olmuyor, olmuyor!..
Nedir bu ortak değerler?
Birlikte sevinip, birlikte ağladığımız değerler.
Ayrıştıran değil, birleştiren değerler.
O yoksa, gerisi teferruattır denilen değerler.
Kendimiz kadar, karşımızdakini de düşündürten değerler.
Bencilliği değil, hakkı, hukuku, adaleti, liyakati esas alan değerler.
Bazıları tüm ülkeyi tek yumruk haline getirir, bazıları da iki kişiyi, yüz kişiyi, bin kişiyi bir araya getirir.
Önemli olan, ayrışmak değil, birleşmek olduğunda, yapıcı eleştiriler de dikkate alınır, ayarı kaçan övgüler de normale dönüşür.
Art niyet, kuşku, güvensizlik ve en önemlisi de kinin yerini, saygı, sevgi, hoşgörü, itimat aldığında ortak noktalarda buluşmamız, çok daha kolay olacaktır.
Önce değersizleştir, sonra da parçala, böl, yönet tuzağına tarih boyunca çok düştük, ne olur, artık onlardan biraz dersler çıkartalım.
Uzaktan eğitimde doğru düzgün akademik bir eğitim yapamıyoruz, en acısı da sınav odaklı eğitim sisteminden hâlâ vazgeçmedik, boşa kürek çekmeye devam ediyoruz.
Ortak değerler konusunu da keşke sınavlar kadar ciddiye alıp, gereken önemi verebilsek ama nerdeeee!..
Bilim kadını sayımız?
Bilim kadını sayımız Avrupa’da 35 ülke arasında 17. sıradaymış.
Şaşırdım mı, tam aksine, çok daha iyi bir sıralama bekliyordum. Çünkü Atatürk sayesinde, kadınlarımıza tanınan haklar konusunda, pek çok alanda zaten onlardan hep daha ilerideydik.
Nüfusu 50 milyonun üzerinde olan ülkeler arasında bir değerlendirme yapılsaydı, sıralama eminim ki çok daha sağlıklı olurdu.
İşte o zaman sadece Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkeleri değil, çok daha fazlasını geride bırakabilirdik.
Öğretmen ve öğretim üyesi sayısı açısından Avrupa’nın hep en iyilerinden biri olduk.
Araştırmacı sayısının eksikliği ise araştırma enstitülerinin ya da Ar-Ge merkezlerinin azlığından. Onlar arttıkça, sayılar da artacaktır.
Kız öğrencilerin okula gitmesi konusunda Cumhuriyet tarihi boyunca hep pozitif yönde ilerlemeler oldu.
Kızlarımızın yaptığı meslek çeşitliliği, Cumhuriyet tarihi boyunca hemen her alanda arttı.
Lise ve giriş sınavlarında da birçok puan türünde başarılı olan hep kızlarımız oldu.
Kadınlarımızın hayatın bir parçası olması, Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri olarak tarihe altın harflerle yazıldı.
Peki, bu kadarı yeterli mi?
Elbette değil.
Onların yollarını daha fazla açmalıyız.
Daha doğrusu, hak ettikleri değeri verip, önlerine yeni engeller koymayalım yeter!
Onların istediği, pozitif ayrımcılık değil, eşit koşullarda kariyer olanaklarının sunulması ve liyakate önem verilmesi.
Bunu da fazlasıyla hak ediyorlar.
Milli Mücadele’yi nasıl hep birlikte kazandıysak, Atatürk İnkılaplarını nasıl hep birlikte hayata geçirdiysek, kalkınma hedeflerimizi de yine hep birlikte başaracağız.
Özetin özeti: Ortak değerlerimizden biri de kadınları hemen her alanda hayatın bir parçası haline getirerek yüceltmek olsa, fena mı olur!..