DÜNYA nüfusu hızla artıyor. 19. yüzyıla 1 milyarla giren dünya, 2000 yılına 6 milyarla merhaba diyecek.
Cumhuriyet'in onuncu yılını on milyonla kutlayan Türkiye de, 75'inci yılını 65 milyonla kutlamaya hazırlanıyor.
Günde ortalama 225 bin, ayda 6.5 milyon, yılda 80 milyon çocuk dünyaya geliyor.
Türkiye'de ise yılda 1.5 miyon çocuk doğuyor. Tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi on binlercesi, daha bir yaşına gelmeden kötü sağlık koşulları ve yetersiz beslenme yüzünden yaşama veda ediyor...
Dünya nüfusunun üçte biri, Türkiye nüfusunun yarıdan fazlası çocuk ve gençlerden oluşuyor.
Çocuk ve genç, geleceğin simgeleri. Atatürk'ün ulusal bayramlarımızdan birini çocuklara, diğerini de gençlere armağan etmesi boşuna değil.
Ülkelerin zenginlikleri, değişik kıstaslara göre değerlendiriliyor. Bunlardan öne çıkanlardan biri de çocuğa verilen önem. Bebek ölümlerindeki azalmalar, çocukların okul öncesi eğitimden yararlanma oranları, okul çağındaki çocukların aldıkları eğitim süresi, en önemli kalkınma göstergelerinden biri haline geldi.
Bir lokma, bir hırka yani doyurabildiğin, ısıtabildiğin kadar çocuk dönemi artık çok gerilerde kaldı.
Bugünün geçerli kuralı, "en iyi koşullarda okutabildiğin, parlak bir gelecek sunabildiğin kadar çocuk yap" şeklinde. Ama çağdaş dünyanın altın kuralı haline gelen bu anahtar cümle, bizim istismarcı politikacıların hiç umurunda değil.
Bu konularda biraz duyarlı olsalar hala kadın bedenini, çocuk ve gençlerimizi çirkin politikalarına alet ederler miydi?..
100 milyonluk Türkiye hayali dün de vardı, bugün de. Ama çok çocuk isteyenler, nedense gereğini hiç yerine getirmiyorlar.
Türkiye'de hala yeni doğan bebeklerimizin tamamı yaşatılamazken, sadece ve sadece yüzde 7.5'i okul öncesi eğitimden yararlandırabilirken, okuma çağında olmasına rağmen 10 milyondan fazla çocuk ve gencimize öğrenim imkanı sunulamazken, meydanlara çıkıp "çocuk, daha çok çocuk" sloganları atmak, ucuz politikadan başka bir şey değildir.
KA - DER'in bu konudaki açıklaması çok önemli mesajlar taşıyor. Ama anlayan kim?..
"İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, son zamanlarda doğum kontroluna karşı olduğunu sürekli tekrarlamakta, kadın bedenini siyasal malzeme yaparak Türkiye'de suni bir gündem yaratmaya çalışmaktadır. Kendisine kadın bedeni aracılığı ile politika yapmaya hakkı olmadığını hatırlatıyor ve bu açıklamaları kınıyoruz..."
Cehalet, istismarcıları besleyen en önemli kaynak. Onların isteği kendi çocuklarına sundukları olanakları, diğer tüm çocuklara yaygınlaştırmak değil, onun istismarını yapmaktır. Uzağa gitmeye hiç gerek yok. İstanbul'un varoşlarını biraz gezenler, daha çok çocuk isteyenlerin gerçek yüzünü fazlasıyla görür.
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025