Önümüzdeki on yıllarda kalem de müzelik olursa hiç şaşırmamak gerekir.
Dijital yaşama ve klavyelere öylesine alıştık ki, kalem kâğıt kullananımı her geçen gün azalıyor.
Pandemi döneminde uzaktan eğitimle bu süreç daha da hızlandı!
Peki, bir kitabı ekrandan okumak mı daha keyifli yaksa kâğıt yapraklarını bir bir çevirerek okumak mı?
Bir mesajı sanal ortamda göndermek mi daha pratik yoksa tuşlara dokunarak göndermek mi?
Bir mektup ya da bir bayram kartı göndermeyeli ne kadar oldu?..
Derdimiz elbette nostalji yapmak değil, bir bilimsel çalışmayı sizinle paylaşmak!
Elle yazmak mı yoksa klavye mi, daha iyi öğrenme ve hatırlamayı sağlıyor?
Bu konuda herkes kendi alışkanlıklarına ya da çağın gereklerine göre bir fikir üretebilir. Peki, ama doğrusu hangisi?
Gelin önce şu habere bir göz atalım:
Hangisi daha öğretici?
Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör Audrey van der Meer liderliğinde yapılan araştırmanın sonuçları, “Frontiers in Psychology” dergisinde yayımlandı.
Araştırma çerçevesinde çocuk ve yetişkinin beyin aktiviteleri, ekrandaki yazıları dijital kalemle veya klavye kullanarak not alırken elektroensefalografi (EEG) yöntemiyle izlendi.
Hem çocukların hem de yetişkinlerin beyinlerinde kalemle yazarken, hafıza ve yeni bilgi öğrenmeyle bağlantılı bölgelerde daha fazla hareketlilik tespit edildi.
Van der Meer, şu ifadeleri kullandı:
“Kalem ve kâğıt kullanılması, beynin anılara tutunması için daha çok ‘kanca’ atıyor. Elle yazmak, beynin duyumotor bölümlerinde çok daha fazla hareketlilik yaratıyor. Kalemi kâğıda bastırırken, yazdığınız harfleri gördüğünüzde ve yazarken çıkarken sesi duyduğunuzda birçok duyu faaliyete geçiyor. Bu duyusal deneyimler, beynin farklı bölümleri arasında ilişki sağlıyor ve beyni öğrenmeye açıyor. Hem daha iyi öğreniyor hem de daha iyi hatırlıyoruz.”
Profesör Audrey van der Meer, tüm çocukların el yazısı eğitimi almaları gerektiğine inandığını kaydetti.
El yazısı maceramız!
Prof. Meer gibi tüm pedagoglar, el yazısının eğitimin olmazsa olmazların arasında yer aldığını sık sık dile getirir. Pandemi döneminde, yüz yüze eğitime özellikle birinci sınıf öğrencilerinin başlaması da bu yüzden.
Akıllı telefonlarla bırakın elle yazmayı, klavyeyle yazmak da unutulma noktasına geliyor. Sesli mesajlarınız anında yazıya dökülüyorsa, o halde yazmak için uğraşmaya ne gerek var kolaycılığı, bizi hiçbir koşulda yazmaktan alıkoymamalı.
Bilimsel araştırmanın da ortaya koyduğu gibi öğretici, kalıcı ve doğru olanı bu!..
Bağışıklık sistemi
Koronalı günler tedirgin etmeye devam ediyor. Aşından henüz net bir haber yok. Görünen o ki, daha uzunca bir süre, onunla birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Nasıl ki deprem değil, tedbirsizlik öldürüyorsa, pandemi döneminde de en büyük sorun, açıklanan kurallara titizlikle uyulmamasıdır!..
Pandemi dönemi uzayacağına göre, öncelikle onunla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
Uyulacak kuralların en başında da hijyen koşullarının sağlanması, maske ve sosyal mesafe geliyor.
Koşullar ne olursa olsun, bu kuralları harfiyen yerine getirmek gerekiyor. Özellikle de okullar açıldığında!
Elbette sorunlar olacak ama önceliğimiz, mazeret ve kabahatli arama yerine, çözüm olmalı.
Yapılması gerekenleri önce yerine getirelim, sonra da sorumluluğu bulunanlara, sorumluluklarını hatırlatalım. Amaç, bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olmalı!..
Pandemi döneminde kurallar kadar bağışıklık sistemi de çok önemli.
Bağışıklık sistemi ve vücut direnci ne kadar güçlü olursa, hastalığın seyri o kadar hafif geçiyor.
Peki, bağışıklık sistemini güçlü kılmak için ne gerekiyor?
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eski Rektörü, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Peyami Battal, bu konuda uzunca bir makale yazmış (egitimajansi.com.tr), okumaya değer. Özeti, hijyen koşulları kadar, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için de doğru yönlendirmenin ve gerekenlerin yapılması. Okumakta yarar var!..
Özetin özeti: Yarın önemli bir gün. Okullarda yüz yüze eğitimin ikinci aşaması başlıyor. Bu zor süreçteki performansımız, koronayla mücadelede dönüm noktası olacak!..