SON günlerde sık sık hastanedeyiz. Hastanelerden birinde kayınpeder yaşam mücadelesi verirken diğerinde Fikret yoğun bakım şokundan kurtulmaya çalışıyordu. Zor günler geçirdik. Ama artık hepsi geride kaldı. Her ikisi de hızla sağlığına kavuşuyor...
Son 10 günde, insan hayatının pamuk ipliği gibi her an kopmaya hazır olduğunu yaşadık, gördük. Geçirdiğimiz trafik kazasının şokunu atmadan kayınpederin astımdan komaya girişi ve Fikret'in akıl almaz eskort faciası...
Her üç olayı da geriye dönüp biraz irdelediğimizde alınacak öylesine çok ders var ki!..
Örneğin bizim kaza. Karayolları ve belediye, üzerlerine düşen görevi yerine getirip Aliağa'ya girişte gerekli levhalandırma ve ışıklandırmayı yaptırsaydı, bizim kaza olmazdı. Başbakan'ın Makedonyalı eskortları, tıpkı bizim eskortlar gibi kazaya davet çıkartacak şuursuzca hareketlerden kaçınsalardı Fikret onca acıyı çekmezdi...
Olanlar olup bittikten sonra, polis - hastane - sigorta üçgeninde yaşananlar ise "Allah yokluklarını hissettirmesin ama ellerine de düşürmesin" sözlerini öylesine sık tekrarlatıyor ki!..
Siz kaza şoku yaşarken, yaşam mücalesi verirken, en ufak bir umut ışığı ararken, içlerinde duyarlı olan birkaçı dışında, ne bir polis, ne de bir sağlık görevlisi bulmak mümkün.
Türkiye gibi her şeyin bozulduğu ve enflasyonunun olduğu bir ülkede, ne sizin için çok önemli bir trafik kazası, ne de yoğun bakımda verilen yaşam mücadelesi, polisleri, doktorları, sigortacıları duyarlı hale getirmiyor. Bu kervana gazetecileri de ekleyebilirsiniz. Onlar için de trafik canavarının her gün 30, 35 can alması sıradan bir vaka haline geldi.
Devlet hastaneleri tam bir felaket. Gece yarısından sonra onların yoğun bakımlarından birinin eline düşerseniz yandınız. Sizi yaşama döndürmek için değil, adeta durumu daha da ağırlaştırmak için çaba gösterdiklerine kahrolarak şahit olursunuz.
Birileri trafik şoku yaşarken, birileri yaşam mücadelesi verirken, ne kaza şoku yaşayan yanınızdaki çocuklarınızın durumu, ne de yoğun bakım kapısında kendini yiyip bitiren hasta yakınları, artık çökme noktasına gelen sağlık bürokrasisinin umurunda değil.
Eğitimde pedagoji ne kadar önemliyse, sağlıkta da psikoloji o kadar önemli. Ama sağlık personelimizin galiba en uzak olduğu konu bu...
Ne devlet sağlık kuruluşlarındaki bir - iki duyarlı doktorun çabası, ne de özel sağlık kurumlarındaki anında milyarlara dönüşen önemli iyileşmeler, Türk insanının sağlık sorununu çözecek gibi değil.
"Eğitim sektörü çökmüş" diye hep yakınıp duruyoruz. Ama sağlık sektörünün biraz içine girince, beterin de beteri varmış demekten kendinizi alamıyorsunuz...
Sağlıklı bir eğitim için sağlıklı insanlar gerekiyor. Bu yüzden bundan böyle sağlık konuları da yakın takibimizde. Umarız elbirliği ile daha sağlıklı günlere kavuşuruz.
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025