Hayattan beklentiniz nedir?
Arada bir bu soruyu kendinize sorduğunuz oluyor mu?
Oluyorsa, verdiğiniz cevaplar sizi tatmin ediyor mu?
Sağlık, huzur, iyi bir meslek, iyi bir kazanç ve mutluluk pek çoğumuzun aradığı şeyler.
Peki, üretken ve mutlu insan yetiştirmek o kadar zor mu?
Elbette değil ama önce bunu istemek, sonra da bunu etkileyici bir şekilde, hayatımıza yön verenlere duyurmak gerek...
Yani kader deyip olanla yetinmek, bizi sadece mutsuz eder.
Türklerin yüzde 93’ü işini sevmiyormuş!
Böyle bir araştırma sonucu sizi şaşırttı mı bilmem ama beni hiç şaşırtmadı.
Bugünkü sınav sistemiyle, zaten çok daha farklı bir sonuç beklenemezdi!
Lise ve üniversitelere giriş sistemleri ilgi ve yetenekleri ölçme konusunda çok yetersiz.
Bu yüzden de gençleri meslek seçiminde dar bir alana sıkıştırıyor.
Yine aynı şekilde, meslek yelpazemiz de gelişmiş ülkelere göre onda bir oranında.
Buna bir de anne babaların olmak isteyip de olamadıkları meslekleri çocuklarına dayatması eklenince, doğru meslek seçimi hayal oluyor.
Öğrenim gördüğü meslek alanında çalışanların sayısı yüzde 20’den biraz fazla.
Bunun iki nedeni var. İlki, kendi meslek alanlarıyla ilgili iş bulamıyorlar, ikincisi de zaten o bölüme çok da isteyerek girmedikleri için ille de o alanda çalışmak istemiyorlar.
Nereden bakarsanız bakın, kaynak ve enerji israfında sınıfta kalıyoruz.
İşte bu yüzden, eğitim sisteminin A’dan Z’ye değişmesi gerekiyor.
Çocuklarımızı ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, severek öğrenim görecekleri alanlara yönlendirelim ki mezun olduklarında, bu birikimlerini yine severek çalışacakları bir işte değerlendirebilsinler.
Bunu yapmadığımız sürece, hem memnun olmayacaklar hem de çalıştıkları iş ve iş yerine karşı hiçbir şekilde aidiyet hisset meyecekler.
Bunun sonucu ise mutsuzluk ve verim düşüklüğü olacaktır ki bu da kabul edilebilir bir şey değil.
Ama gelinen son nokta maalesef bu. Araştırmaların ortaya koyduğu da zaten bundan başka bir şey değil!
Keşke biraz da lise ve üniversitelere nasıl öğrenci alacağımız kadar, mezunları nasıl mutlu ve verimli hale getiririz onu düşünsek ama nerdeeee...
Çözüm ne olabilir?
Akademik alanda kendisini daha çok geliştirmek isteyenlerin önü elbette sonuna kadar açık olmalı. Ama aynı şekilde, bir an önce hayata atılıp, iş güç sahibi olmak isteyenlere de ayakta kalmalarını sağlayacak bir donanım sağlanmalıdır.
Yani her birinin bir mesleği ve üretime katkıda bulunmak istediklerinde, bir sermayeleri olmalı ki mutsuz işsizler kervanı yerine, üretim kervanına katılsınlar.
Bu o kadar zor mu?
Kesinlikle değil. Yeter ki istensin, yeter ki ona göre bir iş gücü planlaması yapılsın ve ona yönelik bir eğitim verilsin.
Böyle bir düzenleme hem üretimi artırır hem de yaşam kalitemizi yüksektir.
Örneğin, aynı mahallede, haksız rekabet yaratmamak koşuluyla, kendi işini kuran ve yanında en fazla iki kişi çalıştıranlardan hiç vergi alınmasa, sigorta primleri devlet tarafından yatırılsa, yine aynı şekilde ürettiği ürüne katma değer katana farklı destekler sağlayıp, tüketenler safından üretenler arasına katsak fena mı olur?
BM’nin farklı ülkelerde uyguladığı ve başarılı sonuçlar aldığı Küçük Aile Çiftlikleri de topraktan kaçışa değil, toprağa dönüşe olanak sağlayacaktır.
Organize sanayi bölgeleri, KOSGEB’ler yeterince başarılı oldular ama tıkandılar. Yeni açılımlar gerekiyor!
Özetin özeti: Eğitimin ve siyasetin amacı, mutsuz nesiller değil, keyifli ve üretken insan yetiştirmektir!