Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       EĞİTİMLE toplumsal kalkınma arasındaki etkileşimi, Hakkari gezisinde daha net bir şekilde görebildik.
Hakkari, doğa koşullarının çok çetin olduğu bir kent. Bu doğru. Terörün en fazla etkilediği bir kent, bu da doğru. Ama madalyonun bir de öteki yüzü var: Hakkari'den daha kötü doğa koşullarında olup da kalkınmış pek çok kent görmek mümükün. İkincisi, terör son 15 yıldır var. Oysa Hakkari 3 binlik yıllık bir tarihe sahip.
Hakkari'nin en belirgin özelliği üreten değil, tüketen bir toplumsal yapıya sahip olması. Ne sanayi var, ne de tarım ve hayvancılık. Ne bir meslekleri var, ne de öğreten. Suç onların mı? Kesinlikle hayır. Kabahat onlara hep bu rolü verenlerde...
Türkiye'nin en büyük akarsularından biri olan Zap Suyu'na sahipler. İstense üzerinde en az 10 hidroelektrik santralı kurulabilir ve onbinlerce kilovatsaat elektirik üretilebilir. Ayrıca, on binlerce dönüm arazide sulu tarım yapılabilir. Ama hiçbiri yok. Üstelik elektrik sıkıntısı ve açlık had safhada...
Şu anda dezavantaj gibi görünen kar ve doğa yapısı, kış turizmine o kadar uygun ki, biraz gayretle, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en büyük kayak merkezlerinden biri haline getirilebilir...
İran ve Irak'la yapılan sınır ticaretine köstek yerine, biraz destek sağlansa, yoksulluğun yerini zenginliğin alması işten bile değil.
Türkiye'nin belki de en büyük otlakları bu bölgede. Ama, hayvancılık ölmüş. Canlandıran da yok. Oysa neler yapılmaz!
Van - Hakkari arasında Zernik Barajı ve Zap Suyu'nun yarattığı müthiş bir su potansiyeli var. Güneş var. Toprak var. İş diye inleyen insanlar var. Ama bunu üretime dönüştürecek ne bir motivasyon, ne de bilgi var.
Hakkari'yi gezerken Köy Enstitüleri'ni kapatanlara bir kez daha kızdım. Onlar, bugünkü öğretim kurumları gibi elinden hiçbir iş gelmeyen, her şeyi seyreden tüketiciler değil, Hakkari'yi, Van'ı, Siirt'i kısacası bütün Türkiye'yi kurtaracak üreten insanlar yetiştiriyordu. Eğer, onlar hala açık olsalardı, suyun, toprağın, güneşin, işsizin böylesine sınırsız olduğu ülkemizde, doğa nimetleri böylesine hovardaca harcanmazdı. Ağaç kültürü olur, sebze üretme bilinir, tarım ve hayvancılık bin yıl önceki ilkel yöntemlerle yapılmazdı.
Türkiye'e 30 binden fazla işsiz ziraat mühendisi var. Dernek bile kurdular. Bu ziraat mühendisleri, neden üreten, üretmeyi öğreten, çağdaş yöntemleri bilen, memleketin her köşesine koşa koşa giden insanlar olarak yetiştirilip ülke kalkınmasında lokomatif olarak kullanılmazlar ki?.. Anadolu'nun dört bir yanına dağılıp köylüye, kentliye, daha fazlasını nasıl üretir, nasıl satarızı, üretim tekniklerini nasıl geliştiririzi öğreterek, Ankara'daki üç - beş şaşkın politikacının ağzının içine bakmaktan kurtarsalar daha iyi olmaz mı?..
Öğretmen, asker, polis, vali, kaymakam, Doğu'da, Güneydoğu'da Türkiye'nin her yerinde. Ya doktorlar, mühendisler, mimarlar, profesörler ve diğer teknokratlar nerde?..
Türkiye terörü de, enflasyonu da, işsizliği de çok kolay yenebilir. Yeter ki sorunun çözülmesi gerektiğine herkes inansın ve üzerine düşeni yapsın!..




Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr