Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       MİLLİ Eğitim Bakanlığı'nda yanlışa "dur" diyecek tek bir Allah'ın kulu yok mu? Haydi onlar duyarsız, TBMM'de mağdur öğrenci ve velilerin sorunlarını dinleyecek, onlara çözüm getirecek bir tek siyasi partide mi yok?..
Bu satırları okurken, "Onlar ne zaman eğitim sorunlarına karşı duyarlıydılar ki, şimdi duyarsızlaştı" diyenleriniz çıkabilir. Haklı, hem de çok haklılar.
Peki "baba"lığı hiç kimseye bırakmayan, Türkiye'nin neresinde en ufak bir sorun olsa, benim haberim olur diyen en büyük baba nerede? O da, söz konusu eğitim olunca ortalar yok. Hani bütün çocuklar onun çocuğuydu!
Şu anda on binlerce öğrenci ve aile perişan. Çoğu ya sınıf tekrarı yapacak ya da okuldan atıldı. Kabahatli sadece onlar mı? Kesinlikle hayır. Asıl kabahat sistemin ama, ortalıkta onu sorgulayacak, yanlışa dur diyecek kimse yok.
Örneğin liseleri ele alalım. Birkaç yıl öncesine kadar eylülde bütünleme sınavları vardı. Bütünlemeye kalan yaz tatilini zehir edercesine geceli gündüzlü çalışır, eylülde sınavlara girerek bir üst sınıfa geçerdi. Çalışmayan da kalırdı.
Oysa şimdiki sistem tam bir saçmalık. Haziranda okullar kapanıyor ve hemen ardından not yükseltme sınavları yapılıyor. Yani öğrenciden bir yıl boyunca başaramadığı dersleri, bir hafta içerisinde başarmaları isteniyor. Amaç öğretmenler daha uzun ve kesintisiz yaz tatili yapsın. Onca öğrenci yıl kaybetmiş, aileler perişan olmuş kimsenin umrunda değil...
Bir başka yanlış da eskiden ortaokul dediğimiz ilköğretim okullarının 6, 7 ve 8'inci sınıflarında gerçekleşiyor. Bunlarda bütünleme sınavları tamamıyla kaldırıldığı için yıl sonunda sınıf öğretmenler kurulu kararıyla öğrencinin geçip kalmasına karar veriliyor. Her ne kadar, yönetmeliklerde velinin görüşü alınır diye bir ifade bulunsa da bugüne kadar dikkate alındığını pek göremedik.
Öylesine farklı uygulamalar oluyor ki şaşırmamak elde değil. Örneğin bazı okullarda 4, 5 dersten kalan bir üst sınıfa geçerken, bazılarında iki dersten kalan sınıf tekrarı yapıyor. Daha da komiği, aynı sınıfı paylaşan öğrencilere yapılan farklı uygulamalar.
Öylesine ilginç durumlar yaşanıyor ki, sinirlenmemek elde değil. Öğrencileri böylesine bunalıma düşüren, aileleri böylesine perişan eden kişilere eğitimci, hele hele öğretmen demek içimizden gelmiyor.
Gerçek anlamda öğretmenlik öğrenciyi harcamak, sokağa atmak, sınıfta bırakmak, üzmek değil, onu her şeye rağmen kazanmaktır. Pedagoji eğitimi işte bu aşamada devreye giriyor. Ama siz önünüze geleni öğretmen yapar sınıfa sokarsanız, sonuç bu olur...
Ortalama 2'yle sınıf geçildiği bir ortamda 1.98'le öğrenci bırakılır mı? 8. sınıfa kadar takdirle sınıf geçen, ilk yarıda hiç zayıfı olmayan, ikinci yarıda bazı problemler nedeniyle iki zayıfı olan bir öğrenciye karşı bu kadar insafsızca davranılır mı?..
Özetin özeti: Kimseye bedavadan sınıf geçirmesinler. Ama eğer onları kazanmak istiyorlarsa, kendilerine fazlasıyla önerilerimiz olur!..



Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr