Kırk yıldır yazıyorum hiçbir yazıma böylesi bir başlık atmadım!
Ülke gündemine damga vuran çok yazılar ve çok programlar yapsam da hiç bu kadar önemsemedim.
Bugün ele alacağım konu ne bir şehir efsanesi ne de senaryo!
40 yıllık gazeteciliğin kazandırdığı birikim ve öngörüler çerçevesinde, çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum!..
Koronayla dünya düzenimiz değişti. Daha da değişecek. Böylesi bir felakete çok hazırlıksız yakalandık. Yaşam tarzımızdan çalışma hayatımıza kadar her şey değişti.
Aylardır evden çıkmıyoruz ve daha ne kadar süreceği belli değil!
Evde yaşam düzeni kurduk, eğitimi, işi, ticareti, hatta sağlık kontrollerini sanal ortamda, uzaktan yapıyoruz!
Dijital yaşama öylesine alıştık ki, bir süre sonra, sanki daha öncesi yokmuşçasına, geri dönüşü olmayan bir yaşam tarzı olarak kabulleneceğiz!..
İşte bu noktada, bir ya da birkaç sonraki felakette, dijital yaşam, sosyal medya, bilişim dünyası, dijital bir virüsle yerle bir olursa, hiç şaşırmayın.
Bunun denemeleri ara ara yapılıyor. Sistemler çökertiliyor.
Koronavirüs konusunda, önlemler alındığında yaşam yine bir şekilde devam ediyor.
Bilgisayar virüsleri söz konusu olduğunda yani elinizdeki akıllı telefonlar, bilgisayar, kısacası sanal dünya çöktüğünde, özellikle gençlerin içine düştükleri durumu düşünün!
İnternet yavaşladığında yaşadıkları kriz, tümüyle kesildiğinde neye dönüşür, nasıl bir tablo oluşur, düşünmek bile istemiyorum.
Sistemi tümüyle dijitalleştirip hayatı tümüyle ona göre dizayn ederken, korona benzeri bir virüsün yaratacağı etkiler asla gözden ırak tutulmamalıdır!..
Büyük yarış!
Birkaç ay önce katıldığım konferanslardan birinde, Putin’in Bilişim Baş Danışmanı bir profesör de vardı.
Söz dijital güvenliğe geldiğinde, “Bütün gücümüzü bu alana yönelttik, kendimizi koruyalım yeter! Asıl büyük yarış, açık ara Çin ile Amerika arasında sürüyor ve korkunç boyutlarda...” demişti!
Hindistan ve Pakistan da dijital her yarışta ön saflarda, çünkü ucuz iş gücü ve taşeron olarak, kodlamayla çok erken tanıştılar ve çok şeyler öğrendiler...
Peki, Avrupa ya da biz bu yarışın neresindeyiz?
Hâlâ akıllı bir telefon üretemeyen Avrupa nal toplamasa da rol dağıtan konumunda olmayacaktır!..
Biyolojik savaş
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gültekin Yıldız’ın gönderdiği iletiden ufak bir bölüm: “Asurlulardan 1995’teki Japonya metrosundaki sarin gazı saldırılarına kadar, 2001 ABD Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırılardan bugüne kadar yıllarca patojen mikroorganizmalar ve virüslerin insan, hayvan ve bitkilerde hastalık yapan türleri ve biyolojik ajan dediğimiz yan ürünleriyle biyolojik saldırılar gerçekleştirilmiştir.
Bu nedenle, biyolojik ajanların silah olarak kullanılmasına yönelik Türkiye’nin acilen bir mücadele içine girmesi, bir eylem planı oluşturması ve bu alanda dünyanın kabul gösterdiği meslek grubu olan veteriner hekimlerin yetiştiği fakültelerin eğitim kalitelerini artırıcı tedbirleri alarak bu meslek mensuplarına ikinci bir alan oluşturup savunma projelerinde görev vermesi şarttır.
İHA ve SİHA ile silah savunma sanayiimizin geliştirilmesi ve desteklenmesi ne kadar önemli ise yeni dünya düzeninde olası virüslerle savaşta görev alacak veteriner hekimlik eğitiminin süratle yeniden kurgulanması da o kadar önemlidir.”
Cumhurbaşkanı uyardı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında hafta içinde videokonferans yoluyla yapılan kabine toplantısında koronavirüsle savaşta biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliği ana gündem maddesi oldu.
Toplantıda üç kritik alanın milli güvenlik meselesi olduğuna dikkat çeken Erdoğan, bu üç alanda Türkiye’nin imkân ve kabiliyetlerinin artırılması için yeni projeleri gündeme getirdiği öğrenildi. Çalışmalar kapsamında dünyada en fazla siber saldırıya uğrayan ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin iletişim altyapısı güçlendirilecek. Siber saldırıların önlenmesi, verinin yurt içinde kalması, yüksek hızlı geniş bandın yaygınlaştırılması, kritik uygulamaların yerli imkânlarla geliştirilmesi için yeni teşvik ve destek mekanizmaları uygulamaya geçirilecek.
Özetin özeti: Allah beterinden korusun ama her şeye de hazırlıklı olmalıyız!..