Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       OKULLAR kapandı ama dertler bitmedi. Şu günlerde on binlerce evde matem var.
Sevinç kaynağı olması gereken eğitim, maalesef üzüntü ve karamsarlık saçıyor. Çocuğu ve genci, kazanmaktan çok, harcamaya yönelik eğitim sistemimiz, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da on binlerce aileye hayatı zehir ediyor. On binlerce öğrenci yine sokağa atılacak, on binlercesi de yıl tekararı yapacak.
İsterseniz önce 8 yıla çıkartılan ilköğretim kurumlarına bir göz atalım:
Yönetmeliğe göre, öğrencinin yıl tekrarı yapıp yapmayacağına, yani sınıfta kalıp kalmayacağına, "velinin de görüşü alınarak sınıf öğretmenler kurulunca karar verilir" deniliyor. Ama uygulamada ya velinin hiç görüşü alınmıyor ya da sorulsa da dikkate alınmıyor. Bu yüzden bütünleme sınavları da kaldırıldığı için on binlerce, belki de yüz binlerce öğrenci sınıfta kaldı.
Eskiden bütünleme sınavları vardı. Birkaç dersten kalan öğrenci yaz aylarında çalışıp, eksiklerini tamamlıyor ve eylül ayında yapılan sınavları da başararak sınıf geçiyordu. Şimdi ise bazı okul 5 dersten kalanı geçiriyor, bazı okul ise 2 dersten kalanı sınıfta bırakıyor. Tam anlamıyla keyfi bir durum söz konusu. Ayrıca torpillilerin ve sınıf geçme garantisiyle başka okullara nakil yaptıranların sayısı da o kadar çok ki! Olan garibana oluyor...
Liselerde de durum farklı değil. On binlerce öğrenci, bazı kaprisli öğretmenlerin elinde oyuncak oldu. Beğenmediklerini alıp sokağa atıyorlar. Hiç kimse de ne yapıyorsunuz diye sormuyor.
Geçen hafta cuma günü okullar kapandı. Bu hafta da not yükseltme sınavları vardı. Öğrencilerden bir yılda başaramadıkları dersleri, bir hafta içinde geçmeleri istendi. Tabii ki sonuç yine fiyasko.
Okullardan birinde Matematik'ten not yükseltme sınavına giren 23 öğrenciden, sadece üçü geçer not aldı. Bu konuda kabahatli kim, öğretmen mi, öğrenci mi, yoksa sistem mi? Bence en masumu öğrenciler.
Eğer bir sınıftaki öğrencilerin tamamına yakını A ya da B dersinden sınıfta kalıyorsa, bence önce o öğretmen kapının önüne konmalı. Eğer, yıl boyunca hiçbir şey öğretemiyorsa, onların öğretmenliğinden şüphe edilmelidir. Notu bir silah gibi kullanıp, öğrencileri süründüren kompleksli öğretmenleri, alıp kendi branşlarında bir yeterlilik sınavına soksanız eminim çoğu dökülecektir.
Önceki bakanlar ek sınav, şartsız kurul gibi ek kararlarla, en azından sınavları kazanan öğrencilere bir fırsat daha tanıyordu. Ama Uluğbay'ın bu konularda kesin tavrı var. Özal'ın "ben zenginleri severim" dediği gibi o da "ben sınıfını geçenleri severim, kalanlar başının çaresine baksın" yaklaşımında.
Özetin özeti: Büyükler her hatayı yapıp, bütün hataları görmemezlikten gelinirken, gençlere bu kadar yüklenilmesi hiç de adil değil!
Gençler arasında giderek artan intiharların, şiddetin, terörürün ve içine kapanıklığın arkasında biraz da bu itilip, kakılmışlık yok mu?..



Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr