Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TÜRKİYE, dünya bilimine katkı sıralamasında 32 ile 40. sıra arasında gidip geliyor. Dünya bilim üretiminin yüzde 90'ını ABD, Kanada, Japonya, Almanya, Hindistan gibi ilk 10'a giren ülkeler gerçekleştirse de, Türkiye'nin 20'li sıralara yükselmesi, moral açısından büyük önem taşıyor. Peki mümkün mü? Eğitimde olduğu gibi, bilimsel konularda da gerek ulusal, gerekse evrensel bir politikanın olmaması, işimizin zor olduğunu gösteriyor. Ama son yıllardaki gelişmeler, ümit verici. Fazla değil, 10 yıl içinde dünya bilimine katkı sıralamasında 20'li rakamlara inersek, hiç şaşırtıcı olmaz.
Fizik Vakfı'nca geçtiğimiz ay Çukurova Üniversitesi'nde düzenlenen Fen ve Matematik Eğitimi Sempozyumu'nun bir benzeri cuma - cumartesi Kültür Fen Lisesi'nin ev sahipliğinde gerçekleşti.
Sempozyumda birbirinden ilginç tebliğler sunuldu. Ama daha ilginç olan Türkiye'nin dört bir yanından hatta KKTC'den gelen öğretmenlerdi. İki gün boyunca bilimsel konulara duydukları açlığı gidermeye çalıştılar. Daha fazlasını istediler...
Evet, Türkiye'de eğitime, bilime, teknolojiye karşı müthiş bir istek doğuyor. İşte bu istek bizi 2000'li yılların hemen beşında çok farklı noktalara götürecek...
Benim de konuşmacı olarak katıldığım panelde verilen rakamlar, gelen sorular çarpıcıydı:
Sizleri şaşırtacak ama gerçek! Eğitimin, bilimin horlandığı Türkiye'de en fazla satan dergi; TÜBİTAK'ın çıkardığı Bilim ve Teknik. Tirajı 60 binden fazla. Yayın Yönetmeni Zafer Karaca, iyi bir dağıtım ve tanıtımla tirajın 100 binin üzerine çıkmasının işten bile olmayacağını söylüyor. Birkaç bin satmaz denilen bilim serisinin ilk kitabının 32 bin sattığını ve hala satmaya devam ettiğini gururla açıkladı. Kitap okumanın eziyet sayıldığı bir ortamda, zoru başardıkları için gerçekten bravo kendilerine...
Sevindirici gelişmelerden gurur duyan bir başka isim de iki yıldır Bilim Şenliği düzenleyen Bilim Merkezi Vakfı Genel Sekreteri İzzettin Silier'di. Bu yıl Bilim Şenliği'ni 10 günde 72 bin kişi ziyaret etmiş. Zamanını, servetini bilimin sevdirilmesine, geliştirilmesine adayan Silier ile bilim arasındaki iletişim, dede ile torun arasındaki sevgi bağı kadar güçlü. Onlar sayesinde Türkiye'de bilimin spor, ekonomi, politika gibi günlük sohbet konuları arasına girmesi çok uzak değil...
Yaptığı işten, ürettiği hizmetten gurur duyanlardan biri de Eğitim Fakültesi'nden hocam Yurdanur Atlıoğlu'ydu. Şu anda MEB Araştırma ve Projeler Geliştirme Dairesi Başkanı. Panelde uzun uzun MİLO Okulları olarak bilinen Dünya Bankası desteğindeki Müfredat Labaratuvar Okulları'nı anlattı. 200'ü aşkın okulda elde edilen gelişmeler müthişti. Devlet okullarında, kolejleri kıskandıracak sonuçlar alınmış. Soran, sorgulayan, araştıran, üreten gençler yetiştiren programlar geliştirilmiş ve sıra yaygınlaştırma aşamasına gelmiş...
Panel öncesi ve sonrasında pek çok bilim adamı ve öğretmenle sohbet ettik. Hepsinin ortak tepkisi, medyanın eğitime ve bilime olan ilgisizliğiydi. Her ne kadar "söz meclisten dışarı" diyerek, Milliyet'i bu eleştiri bombardımanının dışında bıraksalar da medyaya kırgınlardı.
Evet, Türkiye'de güzel gelişmeler oluyor. Yıllardır eğitimin, bilimin en azından konuşulur hale gelmesi için az çaba sarfetmedik. Ama hepsi geride kaldı. Eğitim, bilim ve teknoloji, yani çağdaşlık artık Türkiye'nin öncelikli konuları arasına girdi. Suyun akışını bundan sonra kimse geriye döndüremez...
Bu güzel duyguları bize yaşattığı için Kültür Fen Lisesi'nin eğitim ve kültür aşığı yönetici, öğretmen ve öğrencilerine sonsuz teşekkürler...



Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr