1997/98 öğretim yılı, 8 yıllık kesintisiz eğitimin uygulandığı ilk yıl olarak tarihe geçti. Dinci gazetelere bakılırsa, 8 yılın ilk yılı tam bir fiyasko. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın açıklamaları ise dünya eğitim tarihine geçecek bir başarı performansının gerçekleştiği yönünde.
Bizim görebildiğimiz kadarıyla ise her iki taraf da olayı abartıyor. Baştan beri olduğu gibi, olaya sadece ideolojik açıdan yaklaşan dinci yayın organları bu önyargıdan hala kurtulabilmiş değiller. Kırk yıllık eğitim sorunlarını sanki bütün kabahat 8 yılınmış gibi ona yüklemişler. Bırakın gazetecilik objektifliğini, inanırlıklarını da yitirmişler...
Başbakan ve bakanının açıklamaları ise fazlasıyla pembe. 8 yıl yasasının olumlu ya da olumsuz sonuçlarını en erken 5 yıl sonra görebiliriz. Uygulamanın kesin sonuçları ise en erken 10 yıl sonra alınır. Ama onlar çoktan karar verdi.
Bin yıl ötelerden gelen bir Çin atasözü var. Aynen şöyle:
"Bir yıl sonrayı düşünüyorsan: Tohum ek.
Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın.
Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini,
Halkı eğit o zaman!
Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın,
Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın,
Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti!..
Birisine bir balık verirsen, doyar bir defalık,
Balık tutmasını öğret, doysun ömür boyunca!.."
Eğitim ve öğretimin önemi bundan daha güzel anlatılmaz. Eğitim adına yapılan yanlışlar da, doğrular da nesiller sonra ortaya çıkar.
Türkiye, eğer onca soruna rağmen bugün hala dimdik ayakta ise bunu Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki idealist, üretken, çağdaş ve laik eğitime borçludur. 1950'den sonra başlayan eğitimdeki bozulmanın etkileri hissedilmeye başlandı ama net olanak daha sonuçlarını vermedi. Bu açıdan 8 yıl için iyi ya da kötü demek için çok erken. Ama görebildiğimiz kadar çok olumlu gelişmeler de oluyor, tıkanmalar da var.
Türkiye bir yıl önce 8 yıl yasasıyla, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki heyacanı, coşkuyu yaşadı. Bir kez daha eğitimin önemini keşfetti. Ama maalesef arkası gelmedi. Hükümet eğer eleştirilecekse, bu yüzden eleştirilmeli. İkinci eleştirilmesi gereken nokta: Üç yıl için verdikleri hayali sözlerde hala ısrar etmeleri. 3 yıl içinde sınıf mevcutlarını 30'a indirip, bütün öğrencilere bilgisayar, yabancı dil öğretecekler, ikili öğretimden gün boyu eğitime geçeceklerdi. Bir yılı geçti, ne söz verdikleri 50 bin öğretmenin bir bölümünü alıp öğretmen açığını kapatabildiler, ne de diğer konularda ümit verici gelişmeler elde ettiler. Ancak olumlu gelişmeler de olmadı değil. Özellikle ekonomik açıdan rahatlık sağlandı. Taşımalı eğitim ve yatılı bölge okulları ile on binlece çocuğa daha eğitim olanağı sağlandı. Pek çok temel atıldı. Ama yapılabilecekken yapılmayan da o kadar çok ki...
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025