'Pazar idi uyuyacaklardı'

Kaymakamlığın anonsları cenaze namazlarının saatlerini duyururken eşlerinin, çocuklarının cesetlerine ulaşamamış olanlar cenaze namazına hazırlananlara bile gıpta ediyor...


"Oy sular verin oğlanımı; babandan izin aldık oğlanım oğlanım; seni de yolladık oğlanım oğlanım; çiftçim, tüccarım oğlanım oğlanım; aradık bulamadık; oğlanım oğlanım, sulara karışanım; bugün pazar idi, uyuyacaktın oğlanım; oğlanım oğlanım hangi dalgalardasın?"
Sefer Alışkan'ın ninesi kıyıda, bir kayanın üzerinde torununa ağıt yakıyor. Çevreden gelen kadınların sorularını da ağıtının akışı içinde yanıtlıyor:
"Sabahtan geldik, geceden kalanımız da var."
Bu içli ağıt diyalogları büyüyüp önceki gün bir deniz faciasına sahne olan Beşikdüzü kıyılarındaki "ızdırap senfonisine" ekleniyor:
"Hey gidi Karadeniz, suların ne karedir, aman Alim, senin de benim gibi yüreğin yare midir?"
18 saatin sonunda denizden 21 kadın, dokuz erkek ve üç çocuk cesedi çıkarılırken, kıyıdaki yüzlerce kişilik tragedyanın korosu hep olduğu gibi eleştirel:
"Bir deprem felaketi gördük. Kurtarma çalışmaları yine de yetersiz."

Sabaha kadar gözyaşı

Mehmet Yaylı sabaha karşı saat 02.00'de kumsalda kayıpları için ağlıyor: Samsun'dan izinli gelen uzman çavuş oğlu Muhammed (25), gelini Zekiye (20), torunu Gamze (4), kızkardeşi Meryem (66), akraba çocukları Okan ve Burcu. Bir saat sonra Erzurum'dan yine asker olan oğlu Metin Yaylı hıçkırıklara boğularak geliyor.
Ölenler Vakfıkebir Devlet Hastanesi'nin morgundan alınıp köylere taşınırken, otopsiler Beşikdüzü Sağlık Ocağı'nda yapılıyor. Dakika başı sağlık ocağının kapısına gelenler korku ve umutla karışık bir yüz ifadesiyle içerdekinin adını soruyor.

Bir halat 5 can kurtardı

Yaralılarsa Vakfıkebir Devlet Hastanesi, Trabzon Numune Hastanesi ve Farabi Hastanesi'nde. Nursel Çetinkaya (20), yüzerek kurtulmuş, kendini kurtarırken çektiği halatla da beş kişiyi daha kıyıya çıkarmış. Teknenin tahtaları arasına sıkışan küçük bir kızı ise kurtarmak mümkün olmamış. Nursel şimdi şokta.
MHP Milletvekili Orhan Bıçakçı geceden beri kıyıda. ANAP Milletveki Eyüp Aşık da sabah geliyor. Aşık'a bilgi veren yetkililer şöyle diyor:
"Yüzme bilmeyen kadınlar eşlerine sarılıp onları da aşağıya çekmiş. Tabii elbiseleri de ağırlaşmış."

'Geç buldum tez kaybettim'

Akça pakça Mehmet Gören ikinci evliliğini 7 - 8 yıl önce yapmış. "Geç buldum, tez kaybettim" diyor. Kaybettikleri genç eşi Sevim (39) ve oğlu Mehmet (7). Sabahleyin otopsisi tamamlanan oğlu ceset torbasında baba Gören'e teslim ediliyor.
Kaymakamlığın anonsları cenaze namazlarının saatlerini duyururken eşlerinin, çocuklarının cesetlerini hala bulamamış olanlar cenaze namazına hazırlananlara bile gıpta ediyor.
Sefer Alışkan'ın ninesinin ağıtı sürüyor:
"Oğlanım oğlanım pazar idi uyuyacaktın."

50 milyon için

Beşikdüzülü balıkçılar facianın yaşandığı önceki gün öğleden sonra Poyraz bekledikleri için açılmayacaklarını söylüyorlar. Bunun üzerine çevre ilçelerden iki balıkçı, adam başı bir milyon alıp 7 - 8 kişilik teknelere 20 - 25'er kişiyi tıka basa dolduruyor. Felaketin davetiyesi 50 milyonluk bir vurgun oluyor.
Beşikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Kalay, eğlencesi için görmezden gelinen tehlikelerin, paragöz kayıkçıların hırsıyla birleşince faciaya dönüşen 'Mayıs Yedisi Bayramı'nı şöyle anlatıyor:
"Mayıs Yedisi, bir Rum geleneğidir. Bizdeki Hıdrellez'e tekabül eder. Mayıs Yedisi denmesinin nedeni de eski takvimin bizimkinden 13 gün geri olmasıdır. Beşikdüzü - Giresun arasında Mayıs'ın 20 - 21'inde kutlanır."
Mayıs Yedisi'ni sadece dağ köylüleri kutluyor. Kıyıdakiler zaten her gün denizle haşır neşir oldukları için "Deniz Bayramı" da denilen bu gelenek umurlarında değil. Hatta bir Rum geleneği olması sebebiyle bu kutlamalara karşı çıkanlar da var.

Delikli taştan umut

Kutlama dedikleri de Beşikdüzü burnundaki delikli taşa kadar gidip dönmekten ibaret. Bununla sakatların iyileşeceğine, çocuğu olmayan kadınların çocuk sahibi olacağına inanılıyor. Bu yüzden ölenlerin çoğu hasta ya da kadın. Bu kadınlar, bu çocuklar, bu adamlar önceki gün umutla Şalpazarı ilçesinin Doğancı, Kalegüney, Duygulu gibi köylerinden kıyıya iniyorlar.