03.07.2016 - 15:53 | Son Güncellenme:
Milliyet Kıbrıs yazarımız Tevfik Aytekin'in yazısı...
...Hasır sandalyeli,
Makilik bir feveran.
Köylüsü;
Marketçi, hayvancı, çiftçi, turizmci.
Kadro yok, atama yok…
İhale yok, fabrika yok.
***
Bungalovcu, restorancı, iki küçük Akdeniz kahvehanesi.
O köylülük ile veranda bile yapmışlar.
Hani şu tiril tiril, kahvaltınızı yapabileceğiniz cinsten.
Özenmişler işte…
***
Kalantor mücadele mi olur?
Mücadele dediğin,
Kumlar gibi ateş pare, bir Karpaz meselesi.
***
Şu eşek ne gariban hayvan.
Aç ve biilaç…
***
Orman içi parlak, kayran kum tepeleri.
Zifirî gökyüzü parlak, kayran yıldız kümeleri.
***
Manastırı geçince, havai bir plaj.
Turkuaz ayyuka çıkmış…
Şezlong olmuş yirmi lira, her yer çöp.
Ne manastırı koruyabilmişiz, ne de çöplerin hesabını soran var.
***
Sözü de alınca siyasilerden;
Kahve gibi pişmek,
Kum gibi kızarmak,
Buğday gibi sararmak,
Balık gibi avlanmak
Eşek gibi, aç ve biilaç kalmak istememişler işte.
***
Mesela, arkasında durabileceğiniz masal kahramanları var mı?
Pinokyo ile aynı yolu yürüyebilir misiniz?
O zaman aynı yolu yürüdüğünüz siyasetçileri iyi seçeceksiniz.
***
Ne çok düşlüyoruz şu devleti, aslında çok avutuyoruz kendimizi.
Ne yapsak; kendi amacına aykırı sayıyor devlet.
***
Toprağı ekerek kazanamıyoruz.
Süt sağarak kazanamıyoruz.
Balığı tutarak kazanamıyoruz.
Tabakta servis edince ‘hiç’ kazanamıyoruz.
Butik otelden,
Bungalov’dan kazanamıyoruz.
***
Devlet eşeğini, doğasını, tarihini koruyamıyor, çöpler toplatılmıyor.
Dalış turizm’i hak getire.
Ne turizm politikası, master plan var ne de pazarlaması.
Zaten bir tek getirisi var, bunca verdiğimiz vergiye.
Ancak burnumuzdan getiriyorlar.