04.03.2021 - 17:20 | Son Güncellenme:
Standartların üzerinde eğitim vermesi nedeniyle birçok yabancı öğrenci yüksek öğrenim için buraya geliyor.
Her beş kişiden biri öğrencidir. Bu yüzden hayat şartları burada daha uygundur.
Şehir, Polonya kültürüne daha yakındır. Mimari ve tarihsel dokusunu bu ülkeden almıştır. İkinci Dünya Savaşı’na kadar bu şehirde Polonyalılar yaşamıştır.
Kiliseleri, müzeleri ve opera binasıyla Ukrayna’nın kültür başkentidir. Bu tarihi ve kültürel şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.
Şehir farklı kültürleri ve ırkları bir arada bulundurduğu için “Küçük Viyana,” “Küçük Paris”, “Müzeler kenti”, “Ukrayna’nın Piyemonte’u”, “Ukrayna’nın Prag’ı” gibi birçok farklı şekillerde anılıyor.
Ukrayna’nın genelinde olduğu gibi Lviv’de de kışlar çok sert ve dondurucu geçiyor. Bu nedenle tatilciler ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ağırlıklı olarak geliyorlar.
Yaz döneminde güneş battıktan sonra renkli gece hayatı başlıyor. Ukrayna halkı eğlenmeyi sevdiği için, eğlenceler sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyor.
Meydan için şehrin kalbi denilebilir. Çünkü bütün yollar buraya çıkıyor. Meydan da şehir gibi eski bir tarihe sahip. Meydanda bolca tarihi binaya ve heykellere rastlıyorsunuz.
Bu özelliğiyle meydan doğal bir açık hava müzesi gibi duruyor. Meydanın ortasında bulunan tarihi belediye binasını ziyaret edip, 3000 basamaklı kulesine çıkabilirsiniz. Buradan şehri panoramik olarak seyredebilirsiniz.
Bina 1901 yılında Neo-Rönesans tarzında inşa edilmiştir. Avrupa’nın en güzel opera binalarından biri olarak kabul ediliyor. Bina kent merkezinde bulunuyor. Özel işlemelere sahip bina, görenlerin ilgisini çekiyor. Binanın önünde fıskiyeli havuz, turistlerin ve yerel halkın dinlenme ve buluşma noktasıdır.
1735’de inşa edilen binada, o dönemde sağlık malzemeleri satılıyormuş. Bina 1966’da koruma altına alınmış. Müzede geçmiş döneme ait araçları ve eşyaları görebilirsiniz.Müzede, ilaç satımı hala devam ediyor. İşletmenin giriş kısmı müze haline getirilmiş. Burada ilk gazyağı modelini, tıbbi tedavi tanrısı tanrısı Aesculapius ve kızı Hygeia’yı tasvir eden figürlerle bezeli ilaç ölçeğini görebilirsiniz
Lviv’in ünlü Shevchenka Bulvarında yürüdükten sonra karşınıza Potocki Sarayı çıkıyor. Saray 1880 yılında inşa edilmiş ve Orta Çağ dönemin Lviv tarihi eserleri sergileniyor.Sarayın içinde ayrıca Avrupa Sanat Müzesi bulunuyor. Sarayı gezerken giriş katta 16. yüzyıldan kalma Meryem Ana heykelini görebilirsiniz.
Özellikle çocuklu ailelerin ve çikolata düşkünlerinin ilgisini çeken bir yapıdır. Burada çikolata ile ilgili her türlü bilgiye ve görsele ulaşabiliyorsunuz. Farklı tatları tatma ve nasıl yapıldıklarını görebiliyorsunuz. İsterseniz hediyelik alıp, sevdiklerinize götürebilirsiniz.edebilirsiniz. Kırmızı bir tramvayda, birçok eski eşyayı ve araçları bulabilirsiniz.
Bu müze, sıradan müze kavramını tamamen ortadan kaldırıyor. Müze, 60 hektarlık devasa bir alana yayılmış vaziyettedir. Burada Ukrayna’nın yerel kültürünü yansıtan yapılar sergileniyor. 6 kilise ve 100’den fazla köy evi Ukrayna’nın geçmişini gözler önüne seriyor.
Rynok Meydanı’na 2 kilometre uzaklıktaki bu yer, seyir tepesi olarak kullanılıyor. 413 metre yüksekliğe sahip bu tepe 360 derece panoramik görüntü sunuyor. Özellikle gün batımı şehri izlemek için birçok turist buraya geliyor. Fotoğraf için de harika kareler sunuyor.Tepeye çıkarken yamaçta tepeye adını veren kale kalıntılarını görebilirsiniz. 1250 yılında inşa edilen kale, savaş sonunda tamamen yıkılmış. Kalenin yerinde şimdi Lublin Birliği Höyüğü bulunuyor.
Park, Lystopadovoho Chynu ve Krushelnytskoi sokakları arasında yer alıyor. Ukrayna’nın en eski parkıdır. 8. yüzyılın sonunda Roma İmparatoru II. Joseph’in emriyle yapılmış. Parkta 50’den fazla ağaç türü bulunuyor. Modern bir tasarıma sahip parkta, günün yorgunluğunu atabilirsiniz.
Dönemin üç cephane binasından biridir. 17. yüzyılda bölge savunma binası olarak kullanılıyormuş. Şehir Savunmasında kullanılmak üzere silah imalatı, cephane üretimi ve depolama işlemleri için inşa edilmiş.Bina Rönesans Döneminin izlerini taşıyor. Odalardan biri işkence odası olarak kullanılıyormuş. Ayrıca şehir cellâdı burada kalıyormuş. Bine 1981’de müzeye çevrilerek, geçmişten günümüze silah ve eşyalar sergileniyor.
Şehrin en büyük ve en eski dini yapısıdır. Tarihi 1700’lü yıllara kadar dayanıyor. Mimarisi ile görenleri kendine hayran bırakan bir azameti bulunuyor.Kilisenin hemen arkasında bit pazarı kuruluyor. Kiliseyi gezdikten sonra burayı ziyaret