27.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ercüment İŞLEYEN - Şule ÇİZMECİ
ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın Meclis Araştırma Komisyonu'na vereceğini açıkladığı belgeler arasında uyuşturucu kaçakçılığından Türkiye tarafından aranan, önceki gün yatmakta olduğu Hollanda'daki cezaevinden salıverilen Hüseyin Baybaşin'e ait 90'ar dakikalık iki video kasetle ses bantları bulunuyor.
Baybaşin, Hollanda'da kendisiyle görüşenlere yaptığı itiraflarda, 1980'den itibaren eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın kendisine verdiğini öne sürdüğü polis kimlikleriyle, polise ait silahlarla ve yeşil pasaportlarla nasıl rahat dolaştığını anlatıyor. Baybaşin itiraflarında Türk yetkililere ifade vermek istediğini, ancak bugüne kadarki tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını iddia ediyor.
İtiraflarında "1976'dan beri tanırım" dediği Ağar'a yönelik ağır suçlamaları bulunan Baybaşin, video kasetlerde Ağar'ın uyuşturucu trafiğine bilerek göz yumduğunu öne sürerek şöyle diyor:
"Bakın, Mehmet Ağar'ın babası polis emeklisidir. Dayısı Yalçın'ın hiçbir serveti yoktu. Şimdi ise araştırılsın Mehmet Ağar ve ailesinin serveti nereden geliyor? Mehmet Ağar, bütün servetini açıklasın."
Baybaşin'in Ağar'a yönelik açıklamaları şöyle:
"Kardeşi Yunus Ağar, Mehmet Ağar'ın dayısı Yalçın Akçadağ petrol ticareti yapıyor. Petrol ticareti görünümünde ancak uyuşturucu kaçakçılığına karışıyorlar. Marina açıklarına demir atan bu gemileri kimse arayamazdı, çünkü kime ait olduğunu biliyorlardı. Gemilere mal yükleme işlemi genellikle Lübnan çıkışında gerçekleşiyordu.
Gemiye çuvallarla doldurulurdu. Çuvalların üzerinde Arapça yazı yazardı, ancak biz bunun esrar mı eroin mi olduğunu bilirdik. Polis de orada geminin olduğu yeri kesecek şekilde nöbet bekliyordu ve gemiye yaklaşan olmamasına dikkat ediyordu. Buna defalarca şahit oldum. Süleyman Başgör de oradaydı, o dönemde Emniyet Müdürlüğü yapıyordu, defalarca benim gördüklerimi o da gördü."
Baybaşin, uyuşturucu ticaretine karıştığı yıllarda polis arabalarıyla gezdiğini, polis kimliğiyle dolaştığını, polisler adına kayıtlı silahlar kullandığını da öne sürüyor. Kendisi gibi yüzlerce kişiye "polis kimliklerini" Mehmet Ağar'ın verdiğini iddia ediyor:
"O dönemlerde bizim adamlarımızdan resmi sıfatı olmayan herkese vermişti. Bana kimlik veren bizzat Mehmet Ağar'ın kendisidir. Mesela yurtdışına çıktığımda diplomat pasaportu kullanıyordum. Benim elime kaç kez Mehmet Ağar'ın kendisi verdi pasaportu. Devlet görevlisi yazardı pasaportlarda. Bir defasında pasaportta `eşi' yazıyordu. Ben de kızmıştım, neden beni tanımadığım kadınların eşi yapıyorlar diye. Veya `subay' yazardı pasaportlarda, ama benim size anlattığım dönemlerde 1983'lerde İstanbul'da en üst Şükrü Balcı'ydı. Balcı, Ağar'a söylerdi, o da bize getirirdi."
Baybaşin bir zamanlar yakın dostu olduğunu öne sürdüğü Ağar'ın kendisine özel çağrı cihazını verdiğini de ileri sürüyor:
"Bir dönemde İstanbul'da yakalanmıştım. Yakalanmıştım derken Harika Avcı'nın evinde kardeşine silah sıkılmıştı. Onun erkek kardeşi ayağından yaralanmıştı. Sözde sıkan Diyarbakırlıymış. Hüseyin bunu bilmelidir, Hüseyin bunun hesabını vermelidir diye gelip beni almışlar. Halbuki Ağar İstanbul Emniyet Müdürü. Onunla anlaşmamız var. Benimle ilgili bir şey olursa Ağar önce benimle konuşacak. Ondan sonra ben ne yapılması gerektiğini ondan dinleyeceğim. Bir olay olduğu zaman da bana çağrı cihazını vermiş. Özel çağrı cihazı. Onunla haber edeceğim."
Baybaşin'in itirafları arasında 1992'de batırılan Kısmetim - 1 gemisine dair ilginç açıklamalar yer alıyor. Kısmetim 1'de uyuşturucu olmadığını savunan Baybaşin'in bu konuya dair açıklaması şöyle:
"Kısmetim - 1, Luck - S gemisini, içindeki malı kurtarmak için ortaya atılıyor. Gemi batırılıyor ve sonra Luck - S yakalanıyor. Buradaki malın bir kısmı yakalanmış gibi gösteriliyor, ancak büyük bir bölümü Avrupa'ya kaçırılıyor. Şimdi batırılan Kısmetim - 1'de üç bin 100 kilo malım olduğu iddia ediliyor. Soruyorum o zaman bu malın üç bin 100 kilo olduğuna nasıl karar veriyorsunuz? Ağar benimle ilişkisini saklıyor, ama gemideki malın miktarını nereden biliyor açıklasın. Bu tamamen yalan. Birtakım düzmece ifadeler düzenleyerek bunu tezgahladılar."
Baybaşin, olaydan sonra neden hakkında tutuklama ve arama kararı çıkarılmadığını da soruyor:
"İfademin alınması için çağrı yapılmadı. Şimdi Osman Ayanoğlu, Şehmus Daş ve Behçet Cantürk'ün vurulmasından ben suçlanıyorum. Ama kanuni hiçbir işlem yapılmıyor. İfademe bile başvurulmuyor. Osman Ayanoğlu'nun öldürüldüğü yer ve öldüren bellidir. Katil Kürşat Yılmaz olay yerinde yakalanıyor. Hal böyleyken İkinci Şube, Cinayet Masası Amiri Sarı Celal gazetecilere Baybaşin öldürttü diyor."
Baybaşin'e göre eğer Daş öldürülmeseydi Lucky - S'teki uyuşturucunun ne kadarının Ağar'a ait olduğunu söyleyecekti. Bu konudaki iddiaları ise şöyle: "Şimdi benim ortaklıktaki yüzdelerle ilgili bir bilgim yok. Bunun dağıtımını Mestan Şener'le (dönemin İstanbul Narkotik Şube Müdürü) Daş yapacaktı."