İngiltere’ye ve Londra’ya birçok kez gitmişliğim var, ama Hüseyin Özer’in sahibi olduğu ve müşterilerine sağlıklı yemekler servis ettiği Sofra Restoran’a hiç yolum düşmedi.
Film gibi hayat hikâyesini ve başarı öyküsünü medyadan ilgiyle takip ettiğim ünlü şef Hüseyin Özer’le hakkındaki ‘Husin’ belgeselinin tanıtımı için geldiği İstanbul’da bir araya geldik.
Tokat, Reşadiye’nin Doğantepe Köyü’nde doğan, babasından boşanınca başka bir evlilik yapan annesinin okul yerine, “Git para kazan ve babanı vurmak için silah al” diye Ankara’ya gönderdiği Hüseyin Özer’in öyküsünü bu kez bizzat kendisinden dinledim. İşte Özer’in Tokat’ta başlayıp Londra’da süren 76 yılının özeti:
“Ankara’da ilk olarak çakmaklara gaz doldurarak kazandığım parayla ancak karnımı doyurdum. Umumi tuvaletlerde, kömürlüklerde yattım. Tuvalette bekçilik yaptım.
Öldüreceklerimin listesini yaptığım bir dönemde Namaz Hocası ve ilmihal kitaplarıyla dini keşfedince, intikam almaktan vazgeçtim, insan olmaya karar verdim.
Askerliğimi yaptıktan sonra İstanbul’da çalıştım. İlkokula dahi gitmemiş biri olarak lokantadan aldığım ilk maaşla İngilizce hocası tuttum, İngiltere’ye de dil öğrenmek için gittim. Amacım dinimizden olmayan insanları cehennemden kurtarmak için onlarla kendi dillerinden konuşarak ikna etmekti.
Londra’ya para kazanmaya değil, İngilizce öğrenmeye gidiyorum dediğimde, o güne kadar beni ‘Akıllı oğlum’ diye seven annem bana ilk kez ‘Vay deli’ dedi.
Londra’da bir kebapçıda iş buldum.
Kazandığım parayı kendimi yetiştirmeye harcadım. İngilizce öğrenmek için okula gittim. Yıllar sonra bir restoranı devraldım, bankadan kredi alıp işyerini yeniledim. İki diyetisyen tutup sağlıklı Osmanlı coğrafyasının en lezzetli yemeklerini yapmaya başladım. Sofra Restoran, marka oldu ve büyüdü.”
‘Kitabı ben yazmadım’
Vikipedi’ye göre “Londra’da sahip olduğu lokanta zincirleriyle bilinen Türk asıllı Britanyalı şef”, Discovery Channel’a göre, “Dünyanın en zengin üçüncü Türk’ü’ olan Özer, birçok dile çevrilen ‘Sofra Cookbook / Modern Turkish & Middle-Eastern Cookery’ adlı kitabı için de şunları söyledi:
“Dünyanın en büyük kitabevi benden kitap yazmamı istedi. Yazamam, bir restoran, üç kafem var, sağlıklı yemekler yaptığım için kuyruklar oluşuyor, çok yoğunum dedim. Birkaç gölge yazar gönderdiler, kimi beni sevmedi, kimini de ben sevmedim. Sonra kitabımın gölge yazarı iki kat fazla para alan bir kadın oyuncu oldu. Ben anlattım, o yazdı.”
Türk ve İngiliz pasaportu sahibi olan Hüseyin Özer’in adına kurduğu iki vakıf var. Bunlardan biri Londra’da diğeri Tokat Reşadiye’de.
Reşadiye’de satın aldığı tarihi bir binada vakfı adına açacağı okulda sadece garson, şef, aşçı değil, işletmeci ve patron hatta adam yetiştireceklerini söyleyen Özer’in epeydir bölücü terör örgütüyle başı dertte. İşyerine saldırıp hasar veren PKK’lıları polisin adeta görmezden geldiğini anlatan Özer, “Büyükelçimiz bile devreye girdi, ama polis bir şey yapmadı” dedi.
Özer, PKK saldırıları ve tehditlerine rağmen Londra’dan kazanacağı parayı Reşadiye’deki vakfa aktaracağını söyledi. Özer, terör saldırılarına karşı tedbir olarak restoranlarına kurşun geçirmez cam taktırdığını anlattı.
GÜNÜN SÖZÜ
“Kadınlar, korkularını yendiklerinde erkeklerden çok daha cesur olurlar.” (Jules Verne)