SiyasetTürban zincirine öfke

Türban zincirine öfke

13.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türban zincirine öfke

Türban zincirine öfke

       CHP Genel Sekreter Yardımcısı Atila Sav türban eylemlerinin "düşünce özgürlüğünün dışa vurulması değil, Cumhuriyet'i yok etme niyetinin eylemleşmesi" olarak değerlendirirken, FP Grup Başkanvekili Abdüllatif Şener pazar günkü türban zincirinin laik cumhuriyete karşı algılanmaması gerektiğini söyledi.
       CHP Genel Merkezi'ndeki basın toplantısında Sav, türban eylemleri ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki karar ardından Yargıtay Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na yönelen tepkileri de şöyle eleştirdi:
       "Erdoğan'ın bir suçtan mahkumiyeti üzücü. Ama bu nedenle yargıyı hedef göstermenin yanlışlığı ve tehlikesi de ortada. Yargı kararları bilim ve düşünce düzeyinde eleştirilir, sokaklara dökülen kalabalıkların tehdit ve hakaret sloganlarıyla değil. O bir ayaklanma, direnme olur. Cumhuriyetin bu tür sokak eylemleriyle yıkılmasına izin verilemez. Suçlular cezasını görür."

       ANAP Genel Sekreteri Erkan Mumcu da Mumcu da, milletin inanç ve değerleriyle devletin ilkeleri arasında çelişki yaratmanın bölücülük olduğunu savunarak şunları söyledi:
       "İnanç ve ibadet özgürlüğü, evrensel insan hak ve özgürlüklerindendir. Bunun siyasetin gündemine alınması kadar vahim bir yanlış düşünülemez. Zira siyaset gündemine alınacak herşey tartışmaya açık hale getirilir. Bu tartışmayı RP başlattı. Türban konusu kamu düzeni sorunu haline getirildikçe, hükümetin müdahale etmesi kaçınılmazdır. Sorununun çözümü, konunun siyaset dışına çıkarılmasıdır. Herkes, özellikle siyaset adamları sorumlu davranmalı."
       İP Genel Başkan Vekili Hasan Yalçın da "kalkışma" olarak nitelendirdiği türban eylemleriyle ilgili dünkü açıklamasında, "Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini açıklıkla ortaya koyan FP kapatılmalı" dedi.

       FP Grup Başkanvekili Şener ise yurt genelindeki türban zincirinin laik cumhuriyete karşı algılanmasını yanlış bulduğunu belirttiği dünkü basın toplantısında, eylemdeki "Başörtüsü zulmü 75 yaşında" yazılı pankartın anımsatılması üzerine, "Yanlış ifade biçimleri olabiliyor. Bunları kimse istemez. Kalabalıkların içine art niyetli insanlar karışabilir" yanıtı verdi.
       Kılık kıyafet tartışmasının ülkeyi geri bırakmak ve 1940'lara çekmek isteyenlerce ortaya atıldığını iddia eden Şener, "Farklı düşünceleri, farklı yaşama biçimlerini hoşgörüyle karşılamalıyız. İnsanların inançlarının rahatça yaşanabileceği bir ülke istiyoruz" dedi.
     Â
       DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan da eylemin yasaklandığına dikkati çekerek "Yasaların izin vermediği bir şeyin yanında bulunmamız söz konusu olamaz. Genel Başkanımız Tansu Çiller'in bu konuda zaten görüşleri öteden beri ortadadır. İnsan hakları çerçevesinde isteyen dilediği gibi davranabilir. Ancak bu son olayda bir yasak delinmiştir. Buna karşıyız" dedi.
       Gölhan, eylem sırasında, "başörtüsü zulmü 75 yaşında" pankartlarının taşınmasına da sert tepki göstererek, bu tip cumhuriyeti hedef alan hareketleri onaylamanın mümkün olmadığını söyledi.

       ÜNİVERSİTELERDE uygulanan türban yasağını protesto etmek amacıyla "İnanca Saygı, Düşünceye Özgürlük İçin El Ele" sloganıyla İstanbul'dan Hopa ve Diyarbakır'a kadar özgürlük zinciri oluşturmaya çalışan İstanbul Üniversitesi Başörtüsü Mağduru Öğrencileri, amaçlarına tam anlamıyla ulaşamadılar. Zincir, Türkiye'nin bazı yerlerinde kesintiye uğradı. Günler öncesinden eyleme çağrı yapan türbanlı öğrenciler, 2 bin 800 kilometre boyunca el ele tutuşarak kırmayı hedefledikleri Guiness rekorunu da kıramadılar.
       Tıp fakültelerinde okuyan türbanlı öğrencilerden oluşan İstanbul Üniversitesi Başörtüsü Mağduru Öğrencileri'nin Avrasya Maratonu'nuyla aynı zamanda gerçekleştirdikleri insan zinciri eyleminde göstericiler arasında birliktelik sağlanamadı. Saat 11.00'de başlayıp yarım saat sürmesi planlanan eylemde, bazı noktalarda zincir daha erken saatlerde oluşturulup kısa bir süre sonra dağıldı. Daha önce yapılan açıklamalarda yürüyüş yapılmayacağı ve slogan atılmayacağının belirtilmesine rağmen, çoğu yerdeki gösterilerde eylemcilerin tekbir getirdiği ve slogan attığı gözlendi. Bazı yerlerde polisle çatışma noktasına gelen eylemcilerden bazıları da gözaltına alındı.
       İçişleri Bakanlığı'nın gösteri yapılmasına izin vermemesine rağmen, çoğu yerde eyleme müdahale edilmedi.
       İnsan zinciri eylemi ilk olarak Avrasya Maratonu'nun startının ardından Boğaziçi Köprüsü'nün Anadolu yakası ayağında başlatıldı. Buradaki zincir kısa bir süre sonra dağıldı ve Avrupa yakasından gelen zincirle birleşemedi. Anadolu yakası bölümünde Paşa Limanı Caddesi, Üsküdar, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla ve Gebze güzergahı üzerinde insan zinciri kuruldu.
       Avrupa yakası bölümünde ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden başlayan zincir, Aksaray, Laleli, Beyazıt, Sultanahmet, Eminönü, Galata Köprüsü, Karaköy, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy ve Boğaziçi Köprüsü girişine kadar devam etti. Eylem sırasında daha önce güzergahta belirtilmemesine rağmen zincir Çapa ve Topkapı'ya doğru yönlendi. Beşiktaş'tan Boğaziçi Köprüsü'ne katılımda süren pazarlıklar sonucu sadece kadınlar ve çocukların köprüden geçmesine izin verildi. Erkek göstericiler, Beşiktaş'tan geri döndü. Köprüden geçen göstericiler, Anadolu yakasında Üsküdar'daki grupla buluşamadı.
       Gebze, İzmit, Adapazarı, Bolu, Ankara hattında bazı şehirlerarası yollar dışında il merkezlerinde zincir oluşturuldu. Bu arada 200 otobüs Bursa, İstanbul, Ankara arasında zincirin kesintisiz olması için Kütahya, Afyon, Lüleburgaz, Bilecik, Yalova, Konya ve Eskişehir'den insan taşıdı. Çorum -Samsun - Ordu'da zincir kesintiye uğramazken, Giresun'da eyleme izin verilmedi. Zincir, Trabzon - Rize - Hopa yönünde devam etti.
       Eylemin güney hattında Kayseri'den başlayan zincir, Malatya'ya kadar devam etti. Diyarbakır'da sonlanması planlanan insan zinciri Elazığ'da sona erdi.
       Bu arada yurtdışında da sembolik eylemlerle insan zinciri oluşturuldu. Köln, Disburg, Amsterdam, Washington, Londra, Tiran, Medine, Sydney ve Melbourne'da gerçekleştirilen sembolik zincirlerle bu şehirlerde yaşayan bazı Türkler de eyleme katıldı.

       İÇİŞLERİ Bakanı Kutlu Aktaş, üniversitedeki türban yasağını protesto amacıyla önceki gün yurt genelinde düzenlenen zincir eylemine katılanlardan 267 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.
       Polis Akademisi'nin 1998 - 99 eğitim öğretim yılına başlaması nedeniyle dün akademide düzenlenen törende gazetecilerin sorularını yanıtlayan Aktaş, kanuna göre karayollarında gösteri ve toplantı yapılamayacağını, ancak mülki amirin izin verdiği yerlerde önceden haber verilerek gösteri yapılabileceğini belirterek, "Bu eylem, kanunun ihlali anlamındadır" dedi.
       Aktaş "Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında, İçişleri Bakanlığı'nın bir fezleke hazırladığı, bu fezlekenin Ankara Valiliği'ne gönderileceği" yönündeki bir soruyu da şöyle yanıtladı:
       "Herhangi bir şekilde suç işlendiğinde, kanunları ihlal ettiğinde, herkes kanun önünde eşittir. Fezleke hazırlanmışsa mutlaka gönderilir. Mülki müfettişlerin inceleme yaptığını biliyorum. Fezleke hazırlandıktan sonra bir hafta içinde ilgili kuruluşlarda görüşülmesi lazım."
       Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün uzun zamandır aradığı "Mikail Sarı" kod adlı Cemal Kulaksızoğlu'yla irtibatlı olan Nafiz Karacan'ın yakalanıp yakalanmadığı konusundaki soruya, "Soruşturma yapılacaktır" yanıtı verdi.
       Açılışta, İçişleri Eski Bakanı Murat Başesgioğlu, Emniyet Genel Müdürü Necati, Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş da hazır bulundu.

       YÜKSEK Öğretim Kurumu (YÖK), öğrencilerle birlikte, pazar günü yurt genelinde yapılan türban eylemine katılan Van 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dursun Odabaş'ı açığa alarak hakkında soruşturma başlattı.
       YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, Odabaş'ın meslekten ihraç talebiyle açığa alındığını belirterek şunları söyledi:
       "Odabaş'ın izinsiz eyleme katıldığına ilişkin basında çıkan haberleri ihbar kabul ettik. Anayasa Mahkemesi'nin kılık - kıyafet konusundaki kararları açıktır. Herkes yasalara uymak zorunda. Bu işin sonu atılmaya kadar gider."
       Yükseköğretim Kurumları Yönetici Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'ne göre, türban eylemlerine destek veren üniversite elemanları ihraç ediliyor. "İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylem yapmak veya destekleyenler kamu görevinden çıkarılır" hükmü getiren yönetmeliğe göre, YÖK hakkında başlatılan soruşturma ardından Odabaş'ı üniversiteden ihraç edilebilecek.

       ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın hakkında
       partisinin 6 Ekim'de yapılan grup toplantısındaki "sapık Alevi anlayışı" ifadeleri nedeniyle soruşturma başlattı.
       Ankara Barosu'na bağlı üç avukatın geçen hafta yaptıkları suç duyurusu üzerine Kutan'ın sözlerini incelemeye alan Başsavcılık, sözlerin Alevilere hakaret niteliğinde olabileceği görüşüyle başlattığı soruşturmayı, Türk Ceza Kanunu'nun "din hürriyeti aleyhinde cürümler" kısmında yer alan ve "dini faaliyeti men ve bozma" başlığını taşıyan 175. maddenin "mezheplerden birine hakaret etmek" hükmünü içeren 3. fıkrasına göre yürütüyor. Bu fıkra 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını öngörüyor.
       Soruşturma sonunda Kutan'ın Aleviliğe hakaret ettiği kanaatine varıldığı takdirde soruşturma maddesine göre yargılanabilmesi amacıyla dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle fezleke hazırlanacak, aksi durumda ise takipsizlik kararı verilecek.

       Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması devam ederken, Kutan hakkında yeni suç duyuruları da yapılıyor. Dün 44 Alevi dernek ve vakıf temsilcisi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
       Tek tek verilen ortak dilekçede, Kutan'ın, söz konusu açıklamasıyla Alevilik ile sapıklığı yan yana getirerek Türkiye'de yaşayan 25 milyona yakın Alevi'ye karşı bilinç altında yaşattığı kini ve husumeti yansıttığı öne sürüldü. Dilekçelerde, "Bu ülkede yaşayan bir Alevi yurttaş olarak ben de ciddi bir biçimde incindim. Şiddetli gazap ve elem içine düştüm. Telafisi imkansız manevi üzüntü içindeyim" denildi.
       Dilekçelerinin son bölümünde Kutan'ın, konuşmasında, "halkı, mezhep ayırımı yaparak kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" ve kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle, TCK'nın 312 / 2 ve 480 / 4. maddeleri uyarınca 1.5 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanabilmesi amacıyla dokunulmazlığının kaldırılması ve 100'er milyon lira manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi istendi.
       Türkiye genelinde aynı konuyla ilgili yapılan suç duyurularının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında birleştirileceği belirtildi.