18.07.2018 - 16:04 | Son Güncellenme:
DHA
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'ndan açıklamalarda bulundu.
Mahir Ünal, "Türkiye uzunca bir zamandır hayal ettiği yeni yönetim modeline geçti. Türkiye'de uzunca bir süredir, bilinçli olarak sürdürülen 'tek adam, diktatör' tartışmaları da yine aziz milletimiz tarafından elinin tersiyle itildi. Türkiye demokrasi sınavından 24 Haziran'da alnının akıyla çıktı. Dünya liderlerinden Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımıza tebrikler yağdı ve Türkiye yeni dönemde güçlü bir şekilde yoluna kararlılıkla devam ediyor. Türkiye'de maalesef değişmeyenler var. O da Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı zehirli dil. Yine Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran mağlubiyetinin ardından partisinde yaşanan tartışmaları, iç tartışmaları, kaosu, liderlik kavgasını, imza toplanmasını, Cumhurbaşkanımıza ucuz bir dille saldırarak örtbas etmeye, gündemi dağıtmaya çalışıyor" dedi.
"TÜRK SİYASETİNİ ZEHİRLEYEN DİLİNİ YAŞATMAK İSTİYOR"
Ünal, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha siyasetin konusu olmadığını daha önce ifade etmiştik. Kemal Kılıçdaroğlu'nun ruh halinin artık siyasetin konusu olmadığını, ruh halinin artık siyasetin konusu olmadığı defalarca ifade ettik. Biz yeni dönemden Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyaset dilini, kavgacı nefret dilini muhatap almayacağımızı da defalarca ifade ettik. Ama Kemal Kılıçdaroğlu ısrarla bizim geride bırakmak istediğimiz gerilimleri, kavgayı, kendisinin Türk siyasetini zehirleyen dilini yaşatmak istiyor. Kullandığı iftiralar ve yalanlarda kaçınılmaz olarak cevap vermeyi gerektiriyor" şeklinde konuştu.
"SON DERECE AHLAKSIZ VE SEVİYESİZ BİR DURUM OLARAK GÖRÜYORUZ"
Mahir Ünal, "Beni bağışlayın çünkü bir durumu nitelendirmek için o durumu gerçek halini tanımlayan kelimeler kullanmamız gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu durumunu son derece ahlaksız ve seviyesiz bir durum olarak görüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu günden itibaren maalesef kurumları ve kurumların meşruiyetini süreli olarak tartışmalı hale getirerek, kurumlar ve kişiler üzerinden bir itibarsızlaştırma ve meşruiyet tartışması oluşturmaya devam ediyor. Özellikle geçmişte Cumhurbaşkanımız için kullandığı seçmen her defasında onaylamamasına rağmen, Kemal Kılıçdaroğlu aynı şeyleri yaparak, aynı sonuçları almak istiyor" dedi.
"KÜLLİYEN YALANDIR"
Ünal, "Kılıçdaroğlu öyle bir çamura batmış durumda ki 15 Temmuz'da tankların arasından kontrollü bir şekilde kaçıp saklanmasından sıvışmasına rağmen Cumhurbaşkanımızı saklanmakla suçlayabiliyor. Kılıçdaroğlu, terörle mücadelede son derece kritik görevler üstlenen Mili Savunma Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza, MİT Başkanımıza dönük kullandığı yalan ve iftiraları kendisine iade ediyoruz.. Kendisinin dün ifade ettiği şekliyle asla hakikatle örtüşmemekte. Özellikle Milli Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımızla ilgili söylediği ifadeler külliyen yalandır. Bakanımız ve MİT Başkanımız TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na davet edilmemiştir. Kendilerine gönderilen soruları cevaplandırarak komisyona teslim etmişlerdir. Savunma Bakanımız 19 Temmuz 2016'da Genelkurmay Karargahı'nda cumhuriyet savcılarının sorularını cevaplandırmış. Yine 29 Mayıs 2017'de TBMM Komisyon Başkanlığına soruların cevaplarını vermiştir. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'ne müşteki sıfatıyla ifade vermiştir. Dolayısıyla kimsenin herhangi bir yere kaçtığı ya da herhangi bir şeyden kaçırıldığı söz konusu değildir. Sanıyorum şu anda yaşadığı durumdan ve sıkışıklıktan dolayı aklını kaçırmak üzere olan Kemal Kılıçdaroğlu'dur" şeklinde konuştu.
"BU BATAKLIĞA BAŞKALARINI DA ÇEKEREK, TÜRKİYE'Yİ YOLUNDAN ALIKOYMAK İSTEMEKTEDİR"
Mahir Ünal, "Kemal Kılıçdaroğlu, Hitler, Mussolini benzetmelerine devam etmektedir. Hitler de, Mussolini de bir arketip olarak, bir otoriter figür olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun içinde yaşamaktadır çünkü dokuzuncu kez seçim kaybetmesine rağmen Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunu korumanın derdinde, Cumhurbaşkanımıza saldırarak, partisinin içini tahkim etmeye çalışmaktadır" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu kadar gündemimizde olmasından aslında son derece rahatsısız, biz CHP'ye oy veren seçmenlere buradan şunu söylemek istiyoruz, biz yeni dönemde hiçbir şekilde gerilim istemiyoruz, kavga istemiyoruz, biz yeni dönemde Türkiye'nin önemli ve öncelikli görevine odaklanmak istiyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu'nun nefret dilinin, zehirli dilinin, siyaset gündemini rehin almasından son derece rahatsızız. Biz defalarca yalanlanmış bu iftiraların, mahkemelerce defalarca ceza almış ve hukuki olarak yargı tarafından mahkum edilmiş, Kemal Kılıçdaroğlu tarihin çöplüğünde yerini almıştır, Kemal Kılıçdaroğlu artık siyasetin konusu değildir. Yakında öyle inanıyorum ki CHP'nin ve CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarımızın, seçmenlerin, delegelerin Türkiye'de çocuğun geleceğini düşünen, Türkiye'nin güzel günler görmesini isteyen her bir vatandaşımızın bu durumdan rahatsız olduğunu biliyoruz. Özellikle CHP'ye oy veren vatandaşlarımıza şunu söylemek istiyorum, lütfen bu gerilime, kavga oluşturmak isteyen ve yeni dönemde eski dili devam ettirmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu'na lütfen tepki gösterin. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu çirkin ifadelerine ne Genel Başkanımız düzeyinde ne de bakanlarımız düzeyinde cevap verilmeyecektir. Kemal Kılıçdaroğlu bu bataklığa başkalarını da çekerek, Türkiye'yi yolundan alıkoymak istemektedir."
ABD'Lİ DİN ADAMININ YARGILANMASI
Mahir Ünal açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İzmir'de yargılanan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson'un tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin ve ABD maslahatgüzarı açıklamalarının sorulması üzerine, "Bu dava siyasetin değil yargının konusu. Bu konuda yargının vereceği karar esas. Özellikle biz FETÖ'nün iadesi konusunda gerekli bilgileri, belgeleri ilettiğimizde onlar da bize bunun yargının konusu olduğunu ifade ettiler. Yanı Amerika'nın yargısı yargı da Türkiye'deki yargı ve hukuk sisteminin kararını herhangi bir şekilde 'Yok şöyle, böyle değildir' demek doğru değil. Ne biz siyasi olarak bu konuda ihsası reyde bulunabiliriz ne de yargı dışında diğer muhatapların yargının kararlarına dönük bir ihsası reyde bulunması doğru olmaz" dedi.
BEDELLİ ASKERLİK
Mahir Ünal, bedelli askerlikle ilgili son durumun soru üzerine ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimler öncesinde bunun öncelikli gündem olacağını dile getirdiğini, TBMM'deki AK Parti Grubunun da bu konuyu hemen gündeme aldığını, bugün de Genel Başkanvekili Mehmet Muş'un da çalışmalarla ilgili kamuoyunu geniş bir şekilde bilgilendirdiğini, Muş'un verdiği bilgiler doğrultusunda bedelli askerlik konusunun kanun teklifi olarak TBMM'ye iletileceğini söyledi.
"YALANLARINDAN İFTİRALARINDAN BİZ SIKILDIK, TÜRKİYE'DE SIKILDI, CHP'LİLER DE SIKILDI"
Ünal bir gazetecinin, "CHP Genel Başkanı'nın Man Adası ile ilgili aldığı cezayı nasıl değerlendireceksiniz?" şeklindeki sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup başkan vekilliğinden bu güne kadar yalanları her defasında gitti, Türk yargısına çarptı. Her defasında yalanları ortaya çıkmasına rağmen, destansı bir pişkinlikle sanki hiçbir şey olmamış gibi yeni yalanlarını söylemeye devam etti. Şu anda yine Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın avukatı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yalanları ve iftiralarıyla ilgili yargıya dönük gerekli şikayetlerde bulundu. Ve bir süreç başladı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yalanlarından iftiralarından biz sıkıldık, Türkiye'de sıkıldı, CHP'liler de sıkıldı. Özellikle TBMM'de basın toplantısı düzenleyen CHP'li milletvekillerinin, basın toplantısında kullandıkları ifadeleri dinlediğiniz durumun vahameti ortaya çıkmakta."
OHAL AÇIKLAMASI
Ünal, OHAL'in kaldırılmasının sorulması üzerine, "OHAL'in kaldırılmasından sonraki süreçte, Türkiye'nin güvenliğinin sağlanması, terörle mücadelede gerekli enstrümanların ve mekanizmalarının oluşturulması başka bir şeydir. OHAL başka bir şeydir. Bu sadece Türkiye'de olan bir şey değil. Fransa'da da, İngiltere'de de devletin terörle mücadelede ve vatandaşların güvenliğinde sağlamada ihtiyaç duyduğu enstrümanların parlamento tarafından onlara sunulması kaçınılmaz olarak bir gereklilik. Ayrıca, terörle mücadele temelde ne için yapılmaktadır? Demokrasinin güvenliğini, kamunun düzenini korumak, temek hak ve özgürlükleri güvence altına almak için yapılmaktadır. Her ne kadar ana muhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörün ve teröristin yanında yer alsa da; biz 'HDP Meclise girmemelidir. Çünkü HDP Meclis'te Türkiye'nin terörle mücadelesini sekteye uğratmak için çaba sarf etmektedir. Kandil'den emir almaktadır, terörle arasına mesafe koymamaktadır. Demokratik siyaset silahların ve terörün yanında olmaz' dediğimizde, Kılıçdaroğlu'nun ısrarla 'PKK'lı arkadaşlar hendekleri kapatın', 'PYD'ye bizim gibi bir siyasi bir partidir' diyen ve DHKP/C'li militanları koruyan bir anlayış sergileyen, TBMM'de, terörle mücadeleye, demokrasinin güvenliği ve kamu düzeninin sağlanmasına dönük alınan tedbirlerle ilgili vaveyla koparması doğal. Burada kim rahatsız olacaktır bu düzenlemeden, diye sorduğunuzda karşınıza Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si ve HDP çıkacaktır. HDP'nin rahatsızlığı ortadadır çünkü Kandil'den emir almaktadır. Asıl, CHP'nin terörle mücadeleden neden rahatsız olduğu sorusunu burada sormak gerekiyor. Tıpkı Fransa'da olduğu gibi Türkiye'de de, ama Fransa'da olduğu kadar katı olmayan düzenlemeler yapılacaktır. Bu düzenlemeler özgürlük ve güvenlik dengesi dikkate alınarak yapılacaktır. Geçtiğimiz süreçte 15 Temmuz'dan sonra OHAL uygulaması vatandaşlarımızın günlük hayatını herhangi bir şekilde en ufak bir kısıtlamaya uğratmamış tam tersine vatandaşlarımızın terörden ve terör örgütlerinin saldırısından korunması, güvenliklerinin sağlanmasına hizmet etmiştir. Yaklaşık 1300 kilometre kare Türkiye'ye sınırı olan Suriye ve Irak'ta terör konusunda neler yaşadığının görüldüğünü dile getiren Ünal, "Özellikle Suriye'nin hangi terör örgütlerinin alanı haline geldiğini, sınır güvenliğinin ne kadar önemli olduğu, DEAŞ'ın, FETÖ'nün, PKK'nın, PYD'nin Türkiye'ye dönük saldırılarını biliyoruz. Bu durumda tabii ki Türkiye, demokrasisinin güvenliğini sağlamak, kamu düzenini korumak, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak için bazı düzenlemeler yapacaktır ama bu düzenlemeler kesinlikle vatandaşımızın özgürlüğünü, temel hak ve özgürlüklerine dönük bir kısıtlama içermeyecektir" diye konuştu.