27.08.2014 - 19:25 | Son Güncellenme:
AK Parti'nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde gözler ilk kez uzun soluklu bir etkinlikte, eşiyle birlikte basın karşısına çıkan Sare Davutoğlu'nun üzerindeydi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kongrede sahneye eşi Sare Davutoğlu ile çıktı, partilileri selamladı. Beyaz ve sade bir kıyafet tercih eden Sare Davutoğlu, sonuç açıklandıktan sonra da eşiyle birlikte platformda yer aldı, partililere çiçek attı.
KADIN DOĞUM UZMANI
Sare Davutoğlu yeni cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'ın doğumunu da yaptıran bir kadın doğum uzmanı.
Ahmet Davutoğlu ile tıp fakültesinde okurken tanışan Sare Davutoğlu, 30 yıllık evlilikleri boyunca en büyük destekçisinin eşi olduğunu söylüyor. Sare Hanım, “Yıllardır İstanbul Bahçelievler'de, aynı evde oturuyoruz ama çok az uğrayabiliyor evine. Çocuklar da zaman zaman buna sitem ediyor” diyor. Hatta küçük kızı Hacer Bike'nin 5 yıl önce Başbakan Erdoğan'a, “Galiba babam belinde silahlı, kulağında kulaklık olan adamları daha çok görür. Bunu ona söylediğimde hiç sevemediğim bir şey söyler. Ne mi? Senin geleceğin için, der ve güler. Neyse yatacam, güle güle” diye bir mektup yazdığını anlatıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olan Sare Davutoğlu, Bahçelievler'de çalışıyor. Başbakan Erdoğan'ın kız kardeşi Vesile İlden'in yakın arkadaşı olan Sare Hanım, Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'ın doğumunu da yaptıran doktor. Davutoğlu çiftinin, Sefure, Meymune, Hacer Bike ve Mehmet adında dört çocuğu var. En büyük kızı Sefure, Yıldız Holding'in kurucusu Sabri Ülker'in 3. torunu Ahmet Özokur ile ortanca kızı Meymune ise İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Dursun Topçu'nun oğlu Talha Topçu ile evli.
YAŞADIĞI EN ZOR DÖNEMİ ANLATMIŞTI
Sare Hanım, verdiği bir röportajda bir eş ve anne olarak yaşadığı en zor dönemin, 1988’de Ahmet Davutoğlu’nun doktora tezi için Mısır ve Ürdün’e gittiği dönemler olduğunu söylemiş, ikinci kızının dünyaya gelmesinden 3,5 ay sonra yaşanan ayrılığı şöyle anlatmıştı: “En zor dönem oydu aslında bizim için. Henüz yolun başındaydık. Ben, mecburi hizmetimi yapıyordum. İki küçük kızımız vardı ve babalarına ihtiyaç duyuyorlardı. Büyük kızımız her akşam iki saat: ‘Anne! Babam neden gitti?’ diye sorardı. O zaman, şimdiki gibi telefon ve internet imkanı yoktu. Haftada ya da 15 günde bir konuşurduk. Kızımız Sefure, her geçen uçağı gördüğünde ‘Babam bu uçakla geliyor’ derdi.”