05.11.2008 - 10:33 | Son Güncellenme:
Ermeni sorunu ve PKK’ya karşı hamleler Türkiye-ABD ilişkilerinin kaderini belirleyecek. Türkiye’nin atacağı adımlar ve yeni başkanın Ankara politikaları üzerine iyimser düşünenler “Korkulacak bir şey yok, Türkiye cesur olmalı” görüşünü savunuyor.
Can Dündar’ın sunduğu “Neden?” programında ABD başkanlık seçimleri ele alındı. Sosyolog-yazar Can Kozanoğlu ve psikolog-yazar Gündüz Vassaf, eski ABD büyükelçisi Faruk Loğoğlu, AKP Milletvekili Suat Kınıklıoğlu, CHP Milletvekili ve eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ stüdyoda ABD’nin başkan adaylarını ve Türkiye’ye yansımalarını değerlendirdi. Brookings Enstitüsü Türkiye Uzmanı Ömer Taşpınar, Washignton’dan canlı yayına bağlanarak başkan adaylarının Ankara’yla ilgili görüşlerini aktardı.
ABD, ABD’LİLERE BIRAKILMAYACAK KADAR ÖNEMLİ
Psikolog, yazar Gündüz Vassaf
Ön seçimlerde Obama için çalışmış bir genç heyecanını şöyle anlattı: “O kadar seviyoruz ki Obama’yı, o kadar heyecanlandık ki, cuma akşamları partileri iptal edip kampanya yaptık.” ABD’de muazzam bir heyecan var.
ABD Amerikalılar’a bırakılmayacak kadar önemli bir ülke. Cumhuriyetçi aday John McCain, Sarah Palin’i, yani hiç ABD pasaportu almamış ve dünyayı bilmeyen birisini başkan yardımcısı adayı gösterdi. ABD’nin en büyük gücü, kim olursa olsun, hangi sınıftan olursa olsun başarabileceğine inanıyor, zengin olabileceğine, sınıf değiştirebileceğine inanıyor. Ve buna inananları da kendi ülkesine çekiyor. Bu aynı zamanda rahatlıkla başka bir ülkeyi zaptetme hakkını kendilerinde görmelerine neden oluyor.
ABD seçimlerini bir tüketici olarak izliyoruz, beyzbol oynamadığımız halde şapkasını takıyoruz, onlar gibi giyinip onlar gibi yiyoruz vs... Obama mı yoksa McCain mi bize göre daha iyi diye soruyoruz ama Türkiye başkan adaylarından ne istiyor, bunu sormuyoruz ve bilmiyoruz.
OBAMA’NIN İNSANLIK İÇİN SİMGESEL ANLAMI VAR
Sosyolog, gazeteci-yazar Can Kozanoğlu
Obama’nın seçilmesi tüm insanlık açısından simgesel bir anlam taşıyor. 106 yaşında bir siyah kadının tekerlekli sandalyeyle Obama için oy kullanmaya geldiğini gösterdiler televizyonda. Bu kadının yaşadıklarını bir gözümüzün önüne getirelim, bırakın çocukluğunu 60 yaşında bile ırk ayrımı yaşamış bir kadın, 1902 doğumlu... Ve kadının ömrü vefa etmiş, bir siyah başkan adayı için oy kullandı.
Hillary Clinton ve Barack Obama Demokrat Parti’nin başkanlık adayı için yarışırken bir anket yayınlanmıştı. “ABD siyah bir başkan adayına hazır mı?” şeklindeki soruya beyazların çoğunluğu “evet” derken, siyahların çoğunluğu “hayır” cevabını vermiş. Beyazlar siyah başkan seçilebilir diye düşünüyor, siyahlar buna güvenmiyor, böyle ilginç bir ülke...
ABD’de de tıpkı Türkiye’de olduğu gibi yıllardır gençlerin apolitik olduğu söyleniyordu ama Obama ile birlikte ön seçimlerde bile katılım rekoru kırıldı. Erken oy kullananların sayısı da bir rekor kırıldı. Obama’nın topladığı bağış miktarı da en üst limitte, bağış yapan kişi sayısı da rekor olarak kayıtlara geçti.
Amerikalılar başkan adaylarının TV’deki tartışmalarına çok önem vermiyorlar bana göre. Ekonomiye göre oy veriyorlar genelde. Sempatikliğiyle öne çıkan Barack Obama neden yardımcılığına antipatikliğiyle tanınan Joe Biden gibi bir ismi seçti? Şu yüzden: Biden beyaz, katolik, dış politika konusunda tecrübeli, Demokrat Parti’nin sağ kanadından... Obama dengeleri gözetti ve Biden gibi tecrübeli birisini yanına aldı.
ABD toplumunun çok muhafazakar olduğunu görüyoruz, genelde cinsellik ve resmi görevdeki insanların yalan söylediğinin ortaya çıkması konusunda... Bill Clinton’ın oval ofisteki seks skandalı ve ardından bunu inkar ederken yalan söylemesi normalde bir başkanı koltuğundan götürebilirdi ancak Clinton iktidara geldiğinde Dow Jones endeksi 3 binin üzerindeydi, skandal patladığında ise 10 bini geçmişti. Bu ekonomik performans ABD’lilerin skandalı kaldırmasını sağladı.
ABD toplumu cehaletten yana diplerdedir diye bilinir. Ancak dünyada en çok bilimsel makale yayınlayan ülke de ABD’dir. Bununla birlikte cezaevindeki insan nüfusundan yana, en yüksek oran da onlarda. Oradaki nüsuf 2 milyon 300 bini geçti.
TÜRKİYE’NİN BİR ADAY TERCİHİ YOK
Eski ABD Büyükelçisi Faruk Loğoğlu
Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında Türkiye’ye bakış açısından fazla bir fark yok. Cumhuriyetçiler’le Ankara’nın daha iyi geçinmesinin nedeni Cumhuriyetçiler insan hakları konusunda daha az hassastır ve savunma konusuna önem verirler. Türkiye bakımından bir aday tercihi yok.
Ermeni lobisi en uygun fırsatı kollamaya çalışacaktır, 24 Nisan tarihi var önümüzde, yeni başkan 20 Ocak’ta yemin edecek, bu dönemde Ermeni lobisi yeni başkanın 24 Nisan’da yayınlayacağı bildiriye “soykırım” ifadesini sokmaya çalışabilirler, Türkiye’nin bu konuya dikkat etmesi gerekiyor.
Türkiye’de insan haklarına ilişkin, Lozan’daki azınlık haklarına ilişkin veya Kürt sorunundaki sorunlar çözülmedikçe ABD’nin gündeminden de düşmeyecektir.
PKK’YA BAKIŞ NET, ERMENİ KONUSU NET DEĞİL
AKP milletvekili Suat Kınıklıoğlu
Ermeni konusunun ilk altı ayda Kongre’ye gelme olasılığı düşük. Ancak bizi endişelendiren Obama’nın daha entelektüel olan Chicago’dan gelmesi, ekibinde “soykırım” konusunda uzman birkaç ismin bulunması. Obama’nın kazanması halinde Ermeni lobisi tabi ki bastıracaktır ancak Obama ve ekibinin böyle bir maceraya atılacağını düşünmüyorum, çünkü Türkiye ile tüm ilişkilerin altüst olmasını göze alamazlar, stratejik ortaklığa zarar vermez.
Ermeni konusunda daha net ve önümüzü göremeyeceğimiz bir tablo var, PKK konusunda ise Obama ve Biden’ın seçim bildirgesinde açıkladıkları gibi “Türk ve Iraklı liderlerle görüşürek bu sorunun çözülmesini istiyorlar”, burada tablo daha net.
Ermeni konusunda psikolojik üstünlük bizde, bunu unutmayalım. Ana hedefimiz Ermeni diasporası değil Erivan olmalı. Obama ile Suriye ve İran konusunda Türkiye aynı çizgide. Bush’un ilk iktidara geldiği dönemden bu yana dengeler değişti, bugün Kafkasya ve Ortadoğu’da ağırlığını ortaya koymuş ve liderliği benimsenmiş bir Türkiye var. PKK konusunda da Obama yönetimiyle sorun yaşanacağını sanmıyorum.
İLİŞKİLERİN KADERİNİ PKK BELİRLEYECEK
CHP milletvekili ve eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ
Türk ABD ilişkilerini tayin edecek unsun Amerika’nın PKK sorununa nasıl bakacağıdır. ABD, Mart 2003’teki tezkereden sonra Türkiye’ye karşı bir cezalandırma politikası uyguladı. Tezkerenin geçmemesi üzerine ABD PKK’yı listesinden çıkardı ve terör örgütüne can üfledi. 4 yıl boyunca bu durum devam etti. ABD, Irak’ı işgal eden ülke olarak PKK’ya karşı son derece önemli sorumlulukları olmasına rağmen kılını kıpırdatmadı. Bütün bu süre zarfında ilişkiler üzerindeki esas olumsuz etken, PKK’yı Barzani’nin kullanmasına göz yummuştur. Yeni başkan PKK’ya bakışını değiştirir ve terör örgütüne karşı Türkiye’ye operasyon izni verirse ilişkiler değişir. Ermeni konusunda da Türkiye’nin yeni başkan seçilmesinden sonra ilk 3-4 ayda çok dikkatli olması gerekiyor.
Türkiye yeni gelecek yönetime “ya Türkiye ya Barzani” tercihini yaptırmalı. Türkiye bugüne kadar ABD’ye karşı son derece ezik bir politika izledi, ABD’ye bazı hususları anlatmalıyız açık bir şekilde. Türkiye-ABD ilişkilerini Irak’ın kaderini belirleyecektir.
OBAMA TÜRKİYE’Yİ DAHA İYİ TANIYOR
Ömer Taşpınar Brookings Enstitüsü Türkiye uzmanı
Obama’nın ekibindeki Türkiye uzmanları Bush ve McCain’in ekibindeki Türkiye uzmanlarından ülkemizi daha iyi tanıyorlar. Obama ile ilgili hep Ermeni konusu gündeme getiriliyor ancak tabloya daha geniş açıdan bakıp sakin olmalıyız. Çünkü Obama’nın Türkiye uzmanları Clinton’ın uzmanlarıyla aynı neredeyse. Korkulacak bir şey yok, Türkiye kendine güvenmeli. Yapılması gereken Erivan’la ilişkileri daha da geliştirmeli, yeni adımlarla ABD’deki Ermeni lobisi marjinalize edilmelidir. Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı olarak Ermeni “soykırım” tasarısı gündeme gelmeyecektir. Sınırın açılması ve diğer doğru adımları atmasıyla kozları eline geçirecektir, Türkiye Obama iktidarından korkmasın. Ortadoğu ve AB politikalarında da aynı değerlendirme geçerli, Obama Türkiye için AB’de lobi yapacaktır mutlaka.
Türkiye Kuzey Irak’ta Barzani ile masaya oturarak korkmadığını gösterdi ve bu adım Washington’da takdir ediliyor. Obama seçilirse Türkiye ve Barzani arasında diyalog kapısını zorlayacaktır. ABD her zaman iki gücün birbiriyle konuşmasını isteyecektir. Çatışmacı olmak yerine Kuzey Irak yönetimiyle PKK, petrol ve bölgesel dengeler konusunda nasıl anlaşmalar yapılabilir, Türkiye bu konulara yönelmeli. Demokrat yönetimle Türkiye ilişkileri daha iyi bir çizgiye geçecektir, Türkiye daha cesur olmalı.