SiyasetO iddialar Meclis’e taşındı

O iddialar Meclis’e taşındı

24.06.2013 - 19:00 | Son Güncellenme:

CHP Manisa Milletvekili Sakine ÖZ, basında Anadolu Ajansı’nın şirket sermayesi artırımı kararı sonrasında, ajansın yaklaşık yüzde 25’inin mevcut Genel Müdür Kemal ÖZTÜRK tarafından alındığı iddialarını araştırma önergesiyle Meclis’e taşıdı... Sakine ÖZ, bağımsız ve tarafsız kamusal haberciliğin adresi olarak kurulan Anadolu Ajansı’nda AKP kadrolarının ticari ve siyasi yollarla yuvalanmaya çalıştığını, ajansın özellikle Gezi Parkı direnişi sırasındaki taraflı habercilik anlayışının anayasaya ve temel haklara aykırı olduğunu savundu, Genel Müdür’ün hükümete açıkça yandaş duran twitter açıklamalarının Meclis tarafından araştırılarak gereğinin yapılmasını talep etti, tarafsız bir medyanın demokrasinin ve özgürlüklerin güvencesi olduğunun altını çizdi.

O iddialar Meclis’e taşındı

CHP Manisa Milletvekili Sakine ÖZ, Anadolu Ajansı hakkında basında ve toplumun farklı kesimlerinde bir süredir devam eden tartışmalara Meclis bünyesinde yanıtlar aranması amacıyla Grup Başkanlığına sunduğu araştırma önergesi üzerine şu açıklamalarda bulundu:

“Anadolu Ajansı (AA), Kurtuluş Savaşımızdan Cumhuriyetimizin kuruluşuna, ülkemizdeki belli başlı dönüşümlerin tümüne yakından tanıklık etmiş önemli bir basın yayın organımız... Atatürk’ün özellikle bağımsız bir basın anlayışının geliştirilmesi yönündeki çabaları, Anadolu Ajansı’nın hukuki statüsünü belirledi. Hükümetlere, devlete ve belli bir partiye doğrudan bağlı çalışmaması istenen AA, bağımsızlığını elinde en önemli güç olarak gördü...

Ne yazık ki, bugün geldiğimiz noktada, “hükümet-devlet”, “parti-devlet” ayrımları her alanda tümüyle ortadan kaldırılıyor. Bağımsız medyayı mumla arıyor, gazetecilerin sürekli işten atılma ya da hapislerde çürütülme endişesiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Genel Müdür, patron mu oluverdi?
Anadolu Ajansı, tam da böyle zamanlarda kamusal ve tarafsız haberciliğin adresi olacakken, birçok kirli iddianın adresi olma noktasında ilerliyor. Ajans, bir şirket olarak sermaye artırımına giderken, iddialara göre, Genel Müdür Kemal ÖZTÜRK’e şirketin yüzde 25’lik hissesi farklı gerekçelerle devrediliyor.
Şimdi, bu iddialar yenilir yutulur türden değil. Başta Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ olmak üzere, konuyla doğrudan ilgili kişilerin susmaması gerek. Meclisimizin bu önemli kurum hakkında acilen toplanarak bir Araştırma Komisyonu kurmasını talep ediyoruz.
Anadolu Ajansı’ndan bugün gelen resmi açıklama, kamuoyunu tatmin edecek nitelikte olmadığı gibi, kurum hakkındaki farklı kuşkuları da gidermiş değil, neden mi?
Bizim bağımsız ve sözüne güvenilir bir medyaya ihtiyacımız var... Özgür ve tarafsız haber almak her yurttaşın hakkı... Bir süredir AA’nın demeçleri ve yayınları üzerine araştırmalar yürütüyoruz.

“Anadolu Ajansı, AKP’nin basın bürosu gibi çalıştırılıyor...”
Özellikle Gezi Parkı direnişleri sırasında Anadolu Ajansı’nın takındığı tutumun, Başbakan’ın açıklamalarıyla oldukça paralel bir seyir izlediğini, polis şiddetini “meşru ve mazur”, direnişçilerin gördüğü şiddeti ise “gayet normal” saymaya başladığını haberlerin içeriklerinden rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Başbakan’ın Samsun ve Erzurum mitinglerinde kullandığı dili takip edelim, ertesi gün Anadolu Ajansı’nın direnişçileri nasıl etiketlemeye çalıştığını daha net görürüz. Başbakan, Samsun ve Erzurum’daki parti mitinglerinde polis şiddetini “mazur”, polisi hemen her koşulda “mağdur”, direnişçilerin gösterilerini ise “terör yanlısı” ve “şiddet odaklı” göstermeye çalışıyor, Anadolu Ajansı ertesi gün Ethem SARISÜLÜK ile ilgili haberini bu sözler doğrultusunda yapıyor. Farklı içeriklerde haber hazırlamak isteyen muhabirlere yazı yazdırılmıyor.
Anadolu Ajansı, Kızılay’da Gezi Parkı direnişi sırasında yaşamını yitiren yurttaşımız Ethem SARISÜLÜK’ün yaralanma anı ve öncesine dair haberinde, şüpheli polisin ifadesini vermesini ve savcılık soruşturmasının bitmesini beklemedi. “Polisin eylemciler tarafından sıkıştırıldığını ve göstericilerin arasında kalan polisin ateş etmek durumunda kaldığını” iddia ederek polis şiddetini “orantılı, ölçülü ve zorunlu” saymış, hukuk devletinde yargı kurumlarının vereceği kararları ve sanık ile mağdur yakınlarının haklarını hiçe sayan bir söylem geliştirdi.
Gezi Parkı direnişleri süresince, AA’nın izlediği habercilik anlayışının “kamusal ve tarafsız habercilik”ten son derece uzaklaştığı ortada... Bu habercilik anlayışı, “halkın haberleşme özgürlüğü”nün iktidar partisi yanlısı haber içerikleri yoluyla sınırlanmasıdır.
Doğru haber isteyene penguen izleten anlayış ile haberi çarpıtarak ve taraflı veren ya da direnişçilerin taleplerine duyarsız kalan bir kamusal habercilik arasında hiçbir fark yoktur.
Anadolu Ajansı yönetim kadrosunun AKP ile kurduğu bağlantılar da kurumun habercilik anlayışında büyük sorunların doğduğunu kanıtlıyor. AA’nın yönetim kadrosundan bazı yetkililerin, sosyal medyadaki açıklamaları da tam bir skandal...

“Genel Müdür, AKP’nin amigosu mu?”
Genel Müdür Kemal ÖZTÜRK, geçen hafta, 16 Haziran’da, Kazlıçeşme mitingi için “twitter” üzerinden yaptığı çağrıda, yurttaşlarımızı AKP’nin Kazlıçeşme mitingine davet etti ve aynen şunları yazdı:
“Dün Ankara mitinginde sessiz kalan BBC, CNN, AP ve diğerleri Taksim’de müdahale olunca birden canlı yayına geçti. BugünmilyonlarKAZLIÇEŞMEDE”
Genel Müdür amigoluk da mı yapıyor, çığırtkanlığa mı başladı..? Onun bu ifadeleri, ajansın resmi sitesinde de yer bulan “sosyal medya politikaları” ilkeleriyle tümüyle çelişiyor. Bakın, ajansın resmi sitesinde ne yazıyor:
“Anadolu Ajansı çalışanları; siyasi tercihlerini belli etmezler veya bu nitelikteki bir oluşumun ya da kesimin propagandalarına yer vermezler.”

Bülent Arınç ne iş yapar?
Şimdi, bakalım Anadolu Ajansı’ndan sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ, kurumun ilkelerine tümüyle aykırı hareket eden, haberciliği halka değil, öncelikle partiye hizmet sayan genel müdür hakkında işlem mi başlatacak, yoksa onu baştacı mı yapacak?
Bülent ARINÇ, Anadolu Ajansı’nın getirildiği şu durumdan ve iddialardan habersiz mi, burnu kurumdan yükselen pis kokuları almıyor mu; ARINÇ, yaşı ilerledikçe duyu organlarını yitirmeye mi başladı? Yoksa tüm bunların farkında ve çarkın içinde olup da bilmezlikten, duymazlıktan mı geliyor?


“Ticaret-Devlet-Siyaset” Üçgeninde Top Çeviriyorlar...

AA’nın habercilik anlayışı, Gezi direnişinde yaşanan birçok olayı zamanında ve tarafsız yansıtmaktan uzak olduğu gibi, ajansın genel müdürünün ajans ile kurduğu “ticari ilişki” iddiaları da, ülkemizde “devlet-siyaset-ticaret” üçgeninin, “hükümet-devlet” bütünleşmesinin ulaştığı düzey açısından son derece vahim bir noktaya işaret ediyor.
Basında da yer alan iddialara göre; “AA’da yakın zamanda yapılan sermaye arttırımı kararının ardından, ortada kalan yüzde 25.65 oranındaki hisse, AA Yönetim Kurulu kararı ile Hazine’ye devri ya da satışı yerine, AA Genel Müdürü Kemal ÖZTÜRK’e satılmış, kurumun genel müdürü, 12 bin 825 lira karşılığında, AA’nın dörtte birine sahip olmuştur. Sayıştay’ın satışa karşı çıkan ve hisselerin Hazine’ye devredilmesi gerektiğini belirten görüşüne karşılık, AA’nın yeni paydaşı ve genel müdürü Kemal ÖZTÜRK, Sayıştay raporuna, ‘KİT değiliz, bizi denetleyemezsiniz’ karşılığını vermiştir. Ajansın eski Mali Müşaviri Arslan ATAMAN da ilgili varislere hisseleri edinmek amacıyla başvurmuş ve gerekli parayı yatırmasına karşın, bu satış işlemine izin verilmemiş, uzmanların ifadelerine göre, ajansın dörtte bir oranındaki payı, Genel Müdür Kemal ÖZTÜRK’e hukuka aykırı biçimde bağlanmıştır.
Anadolu Ajansı Kurumsal İletişim Müdürlüğü tarafından, 24.06.2013 tarihinde yapılan açıklamada geçen “... Konu, kanuni zorunluluğun yerine getirilmesi ve hukuki bir belirsizliğin ortadan kaldırılmasından ibarettir. Yapılan tüm işlemler ve düzenlemeler kanunlara uygun bir şekilde ve ilgili taraflarla istişareler edilerek gerçekleştirilmiştir” ifadesi ise, kuruma yönelik tereddütleri ve eleştirileri ortadan kaldırmaya yeterli bir nitelikten yoksundur.
AA’nın son döneminde yaşanan bu gelişmelerin ayrıntılarıyla araştırılması Meclisimizin öncelikli görevlerindendir. Bağımsız bir medya, demokrasinin günümüzde olmazsa olmazıdır. Anadolu Ajansı’nın AKP’ye hizmet veren bir şube gibi çalıştırılması, içinde dolaşan ticari ilişki ağlarının açığa vurulması, halkımızın vergilerinden de beslenen kurumun tarafsız bir kimliğe kavuşturulması gerekiyor. Bu konuda TBMM duyarsız kalamaz, toplumun talepleri karşısında Meclisimiz sessiz kalamaz..!”