Siyaset"MHP’nin açıklaması açık darbe çağrısıdır"

"MHP’nin açıklaması açık darbe çağrısıdır"

25.02.2015 - 17:16 | Son Güncellenme:

MHP’nin açıklamasını eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu darbe çağrısıdır arkadaşlar. TBMM’de parti grubu olan bir parti böyle bir açıklama yapamaz. Yeni Türkiye’de böyle çağrılara pabuç bırakmayız" dedi.

MHP’nin açıklaması açık darbe çağrısıdır

Başbakan Davutoğlu, Pakistan ve Macaristan ziyaretleri nedeniyle iki haftadır yapılmayan partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi. İç Güvenlik Paketi’ne ilişkin olarak Davutoğlu, "Geçen haftalar içinde yaşadığımız iki acı kayıp vesilesiyle kadınlarımıza yönelik ve gençlerimize yönelik şiddet konusunda düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum. Özgecan Aslan kızımızı hunharca, barbarca bir cinayette kaybettik. Bu konudaki görüşlerimizi birçok kez açıkladım. Antalya’da Kadın Kolları Kongresi’nde Özgecan Aslan isminin ve hatırasının ebediyen yaşaması için o gün açtığımız gençlik merkezine ismini verdik. Türkiye’de seferberlik ilan ettik. AK Parti iktidarları döneminde kadına yönelik şiddet konusunda ulusal ve uluslararası birçok tedbir aldık. İstanbul Sözleşmesi’ni, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanlığımız esnasında Türkiye kabul ettirdi. Avrupa’daki ilk kadına yönelik şiddet konusundaki ilk önemli sözleşme. Türkiye’de kadın korunma evleri oluşturduk ama her şeyden önce bunun zihniyet meselesi olduğunu, toplumsal seferberlik gerektirdiğini de unutmamalıyız. Buradan herkese ve özellikle kadınlarımıza şu mesajı iletmek istiyorum. AK Parti her zaman kadına yönelik şiddet konusunda ilkesel bir tutum almıştır, bundan sonra da toplumsal bir seferberlik halinde kadına yönelik şiddeti her şekliyle önlemeye kararlıyız. Bu konuda da özellikle Mehmet Aslan’ın, Özgecan’ın muhterem babasının kamuoyumuza verdiği mesajlar Anadolu insanının irfanını, erdemini göstermiştir. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.

"FIRAT ÇAKIROĞLU KARDEŞİMİZİ KAYBETTİK"
Ege Üniversitesi kampüsünde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgada bıçaklanarak hayatını kaybeden Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na ilişkin konuşan Davutoğlu, "Yine Fırat Çakıroğlu kardeşimizi Ege Üniversitesi’ndeki şiddet olaylarında kaybettik. Tam da seçimlere giderken ülkemizde sükunet ve güven ortamına ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde bazı unsurlar üniversitelerimizi karıştırmak isteyebilir. Bizler 70’li yıllarda üniversitelerde okumuş nesil olarak bunun ne acı kayıplara yol açtığını yaşamış, bilmiş, görmüş birisiyiz. Sadece Başbakan olarak, milletvekili olarak değil, bir akademisyen, bir hoca olarak da öğrenciler arasında hiçbir zaman ideolojik ayrım yapmamış, ideolojik veya siyasi ayrım yapılmasını akademik düşünceye bir ihanet olarak görmüş birisi olarak da bütün gençlerimize seslenmek istiyorum. Bu tahriklere, bu tür oyunlara karşı farklı görüşlere sahip olsanız da birliğinizi muhafaza ediniz. Üniversiteler özgür düşünce ortamlarıdır. Görüşlerinizi tartışınız, farklı kanaatlerinizi açık bir surette müzakere ediniz. Ama ne olursa olsun şiddete başvurmayın. Şiddet üzerinden gençlerimizin bölünmesi, gençlerimizin kutuplaşması Türkiye’ye yapılabilecek en büyük ihanettir. Kadına yönelik şiddet konusunda da üniversitelerimizde gençlerimiz arasında şiddeti tahrik edenler konusunda her türlü tedbiri almaya kararlıyız" şeklinde konuştu.

ŞAH FIRAT OPERASYONU
Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprağı olma özelliği taşıyan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun tahliyesine yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) düzenlediği Şah Fırat operasyonuna değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu bütün dünyada takdir topladı, bütün dünyada büyük bir ilgiyle ve takdirle takip edildi. Ama Türkiye’de muhalefet yine sınırları aşarak, sadece eleştiriyle tahkir ve hakarete yöneldi. Tarihi mirası koruma noktasında bizim yaptıklarımız ortada. Ben buradan Sayın Bahçeli’ye soruyorum, siz de Türkiye’de başbakan yardımcılığı yaptınız, iktidar oldunuz. Kaç tane tarihi esere sahip çıktınız, hangi şehitliğe, hangi büyük sultanın mezarına sahip çıktınız ve ihya ettiniz? Hesabını verin önce. Biraz önce ben saydım, nerede bir şehitliğimiz varsa hepsini ihya ettik. Dün yine çok kısa bir süre kalmış olmama rağmen her zaman yaptığım gibi Budapeşte’de de Galiçya Şehitliği’ni ziyaret ettim. İster Budapeşte’de Galiçya Şehitliği, ister Bakü’de Kafkas Şehitliği, ister Yemen’deki şehitliğimiz, ister Mynamar’daki şehitliğimiz, ister Kahire’deki şehitliğimiz, nerede şehidimiz varsa orayı biz ihya ettik. Oranın huzuruna varıp, o şehitlerin huzurunda onların izniyle o topraklara girdik. Hiç unutmam birçok şehidimizin makamı metruk haldeydi, şehitliklerimiz terk edilmiş haldeydi. Çok kötü şartlarda idiler. Mesela Myanmar’da 12 bin askerimiz esir olarak götürülmüştü. Irak’tan ve Kanal Harekatı’nda Mısır’dan yaklaşık 6 bini Myanmar’da şehit düşmüştü. Biz 2012’de Myanmar’a büyükelçi gönderene kadar bu şehitlerimiz sadece bazı evraklarda biliniyordu. Büyükelçi tayin edildiğinde Dışişleri Bakanı olarak ilk ne yapılması gerektiğiyle ilgili talimat almaya geldi. ’Sayın Bakanım bu hariciyede kural. İlk yapacağımız şey nedir’ dedi. Dedim ki derhal şehitliklerimizi bulacaksınız, o metruk şehitlerimizin huzuruna varacaksınız, mektupları cevapsız kalmış o şehitlere diyeceksiniz ki ’cevapsız kalan mektuplarınızın cevabı bir asır sonra geldi.’ Size iki kutsal emaneti getirdik Anadolu topraklarından al bayrak ve Kur’an-ı Azimüşşan. Nerede bir şehitliğimiz varsa, nerede bir kutsal makamımız varsa orada al bayrağımız, orada her an okunan Kur’an-ı Azimüşşan olacaktır. Bizim Süleyman Şah Saygı Karakolu’na ve Süleyman Şah’a duyduğumuz hürmet, tarihimize duyduğumuz hürmettir. Öte yandan Osmanlıca’ya yabancı dil muamelesi yapan Kılıçdaroğlu bir anda Süleyman Şah’ı keşfetti. Önce Osmanlıca’nın da güzel Türkçemizin tarihi bir döneminde yaşayan bir dil olduğunu kabul edeceksin Kılıçdaroğlu, sonra Süleyman Şah hakkında konuşacaksın. Sayın Bahçeli bizim ihya ve inşa ettiğimiz bütün o tarihi mirası gidip yerinde göreceksin sonra kendi döneminle karşılaştıracaksın."

"SAYIN BAHÇELİ, SEN EDEP NEDİR BİLİR MİSİN?"
MHP Genel Devlet Bahçeli’nin dün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e "vatan nedir bilir misin" diye sorduğunu hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Sayın Bahçeli’yi bir muhasebeye davet edeceğim, ondan sonra da bu konuda kanaatlerimizi dile getireceğim. 1939 yılında ilk mekan değişikliği yapıldı, iktidarda CHP vardı. Vatan toprağı elden mi gitmişti? Yine 1973 Aralık’ında bu yeni yere, Karakozak’a geçiş için karar alındı. Eylül 1975’te yeni yere törenle Süleyman Şah’ın naaşı nakledildi. Hangi hükümetler var o dönemde. Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak ve rahmetli Türkeş’in başbakan yardımcısı olduğu milliyetçi cephe, Demirel hükümeti var. Şimdi CHP’ye soruyorum, eğer vatan toprağı Caber Kalesi’nden Karakozak’a taşınırken rahmetli Bülent Ecevit zamanında vatan toprağı satılmamışsa, vatan toprağı terk edilmemişse Karakozak’tan Eşme’ye gelirken niye terk edilmiş olsun? Sayın Bahçeli’ye soruyorum, Genelkurmay Başkanımıza ’sen vatan nedir bilir misin’ diye sorarken dolaylı olarak rahmetli Türkeş’e de sormuş oluyor. Çünkü Türkeş’in başbakan yardımcısı olduğu dönemde Karakozak’a ikinci nakil yapıldı. Peki vatan toprağı satılmış mı oldu? Hayır, uluslararası hukuk gereği Süleyman Şah’ın bulunduğu yer bizim için vatan toprağıdır. Dün Caber Kalesi’ydi, daha sonra Karakozak oldu, bugünden itibaren de Eşme’dir. Bugün Eşme’deki Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun bulunduğu yer Türkiye toprağıdır. Toprağımızda ne bir eksilme var ne bir azalma. Rahmetli Ecevit de rahmetli Türkeş de doğru yapmıştır o dönemde. Ama şimdi dönüp Genelkurmay Başkanımıza ve hükümetimize en ağır hakaretlerle Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar devlet ahlakına da, adabına da uymamaktadır. Genelkurmay Başkanımızın ve bütün kuvvet komutanlarımızın vatan ve millet aşkına ben şahidim. O gece saat 9’dan saat 6’ya kadar Genelkurmay Karargahı’nda hiç kimse bir saniye dahi gözünü kırpmadı. Aylardır bu çalışmaları yapan TSK mensuplarının tümüne Sayın Bahçeli hakaret etmiştir. Vatan ve millet için gece gündüz çalışan bu şerefli kadroya yönelik olarak sarf ettiği sözler dolayısıyla Sayın Bahçeli özür dilemelidir. O soruyor ya ’vatan nedir bilir misin’ diye, ben de ona cevaben söylüyorum, ’acaba Sayın Bahçeli sen edep nedir bilir misin?’ Günlerce uykusuz kalarak vatan toprağını savunmak ve vatan toprağını bir yerden bir yere nakletmek için çalışan o devlet görevlilerinin karşısında devlet ahlakı nedir bilir misin, devlet adabı nedir bilir misin?"

"CHP MİT’E MHP GENELKURMAY BAŞKANLIĞIMIZA SALDIRIYOR"
"Bir taraftan CHP’si MİT’e saldırıda bulunuyor diğer taraftan MHP Genelkurmay Başkanlığımıza" diyen Davutoğlu, "Bütünüyle devlet kurumlarını, devletin en önemli güvenlik kurumlarını zayıflatmaya, kurumlara zarar vermeye dönük bir tutum içindeler. Hele hele CHP’nin uluslararası hukuk bağlamında söyledik, gerçekten vatanperver, yurtsever, cumhuriyetçi bütün CHP’li seçmen vatandaşlarımızın dikkatle incelemesini gerçekten tavsiye diyorum. Bakın ne diyor Faruk Loğoğlu, ’Suriye topraklarına çok sayıda askerle tankla girilmesi Suriye’ye bir saldırıdır. Suriye topraklarına saldırıdır.’ Emin olun bu netlikte Suriye rejimi bile konuşamadı. Sen kimin sözcüsüsün? Bunlar Suriye rejiminin sözcüsü. Bakın operasyon Cumartesi günü tamamlandı, bugüne kadar dünyadan hiçbir ülke Türkiye’nin operasyonunu kınamadı. Suriye ve onun destekçisi bir iki ülke dışında. Hiç kimse ’bu uluslararası hukuka aykırıdır’ demedi. Birleşmiş Milletler’den (BM) farklı bir ses çıkmadı. Çünkü biz anlattık. Uluslararası hukuka uygun olduğunu ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandığını anlattık ve onlar bunu kabul ettiler. Ama CHP zihniyeti her zaman milleti karşısına almış olan bu zihniyet yine Türkiye’yi dışarı şikayet etmekle meşgul. 4 yıldır Esed’i savunuyorlar" ifadelerini kullandı.

"4 YIL SÜRMEZ Kİ KIŞ UYKUSU"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü CHP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmayı eleştiren Davutoğlu, "Şunu söylüyor Kılıçdaroğlu, ‘Bir sabah kalktık Suriye ile düşman olduk.’’ O zaman 300 bin insan ölmüş, 5 milyon kişi mülteci olmuş, bunları görmüyor. Sanki Suriye rejimi sütten çıkmış ak kaşık gibi Kılıçdaroğlu ona sahip çıkıyor ve diyor ki ’niye Suriye’ye düşman oldunuz.’ Kış uykusunu anlarım ama 4 yıl sürmez ki kış uykusu. Hala uyuyor, görmüyor. Kimyasal silahla katledilen insanları görmüyor. Kocası öldürülmüş, yüz binlerce kadının Türkiye’ye gelişini, çocukların gelişini görmüyor. Niye görmüyor biliyor musunuz. Belki beden gözü var ama gönül gözü yok, hissetmiyor. Acıyı hissetmiyor" dedi.

"MHP’NİN AÇIKLAMASI DARBE ÇAĞRISI"
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"MHP’den bir açıklama yapıldı. ’Genelkurmay başkanları eskiden mahsurlu gördükleri kararlar hakkında siyasi liderlere karşı koyacak yürekliliği gösterirler.’ Bu darbe çağrısıdır arkadaşlar. TBMM’de parti grubu olan bir parti böyle bir açıklama yapamaz. Bu darbe çağrısıdır. Bu eski Türkiye alışkanlığıdır. Sayın Genelkurmay Başkanımız ve şerefli Türk subayları, demokratik yolla iktidara gelmiş, halkın onayını almış hükümetimizin emrindedirler ve hükümetimizin aldığı kararları uygularlar. Geçti o dönem. Biz ne 27 Mayıs ne 12 Mart ne 12 Eylül’deyiz ne de apoletlerle böyle konuşulan 28 Şubat’tayız. Yeni Türkiye’de böyle çağrılara pabuç bırakmayız. Hem Genelkurmay Başkanımıza ve onun ekibine, şerefli Türk subaylarına, oraya gidip canını ortaya koyan 572 kahraman Türk askerimize hakaret edeceksiniz, ’siz vatan nedir bilmezsiniz’ diyeceksiniz, sonra onları demokratik yolla iktidara gelmiş hükümetimize karşı neredeyse isyana çağıracaksınız. Bu ne vatanperverlikle ne devlet ahlakıyla ne demokrasi ahlakıyla izah edilebilir. Artık Türkiye’de taşlar yerine oturmuştur. TSK onurla görevini yapmaktadır. Hükümetimiz onurla Türkiye’yi geleceğe taşımaktadır. Bakınız çok ilginç bir gelişme daha yaşadık. Bu operasyon esnasında Kılıçdaroğlu belki Türkiye’de manşet olamadı ama bir yerde manşet oldu. Kılıçdaroğlu’nun son açıklaması, Türkiye’yi suçlayan açıklaması Suriye’nin resmi ajansı SANA’nın web sitesinde manşet oldu. Hayırlı olsun Kılıçdaroğlu sana yakışır. Milletin gönlüne giremedin ama Suriye rejiminin yayın organlarına girdin. Onlar Türk Baası, bunlar Türk Baası. Hiçbir fark yok."

Yazarlar