SiyasetMerkeze çekilip sağı boşalttılar

Merkeze çekilip sağı boşalttılar

19.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

DYP ve ANAP liderleri, yıpranmalarının yanında, ezilmiş ve muhafazakâr kitlelerle gereken düzeyde duygudaşlık oluşturamadılar. Giderek merkeze çekilip sağda boşluk bıraktılar. Bu boşluğu da önemli oranda AKP doldurdu

Merkeze çekilip sağı boşalttılar

İstikrarsız koalisyonlarda Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz oy kaybettikçe, bir ara Erbakanın, sonra Devlet Bahçelinin şimdi de daha hızlı bir biçimde Tayyip Erdoğanın oyları yükseliyor.1983ün kısıtlı seçimlerinde iki merkez sağ partinin, ANAPla asker destekli MDPnin toplam oyları yüzde 68, solda tek başına seçime giren Halkçı Partinin oyu ise yüzde 30.5 idi.1991 seçimlerinde Özal Çankayaya çıktıktan sonra, Mesut Yılmazın ANAPı yüzde 24, Demirelin DYPsi yüzde 27 oy almıştı; toplam yüzde 51dir bu... Bu oyların içinde, sonradan Erbakana, Bahçeliye ve bu seçimde de Tayyip Erdoğana oy verecek kesimler vardı.Erol Tuncerin "Seçim 99" araştırmasından aldığımız aşağıdaki grafikte DYP ve ANAPın toplam oyları ile merkez sol partilerin toplam oyları ve bir de Erbakan, Türkeş ve Bahçelinin toplam oyları görülüyor. Ben "radikal sağ" demedim, "öbür sağ" dedim çünkü ANAPla DYP dışındaki sağ partilerin yükselişi aynı zamanda merkeze açılma anlamına geliyor.ANAP ve DYPdeki büyük düşüş merkez sağdaki ve Türkiyedeki büyük istikrarsızlığın da fotoğrafıdır: Seçmenlerin yüzde 35i ANAP ve DYPden kopup başka yerlere gitmiştir!DYP ve ANAP liderleri, koalisyonların yarattığı kaçınılmaz yıpranmaların yanında, ezilmiş ve muhafazakâr kitlelerle gereken düzeyde "duygudaşlık" oluşturamadıkları için giderek"merkez"e çekilmişler "sağ"da boşluk bırakmışlardır. AKPnin yükselişindeki en önemli siyasi sebep, dayandığı "muhafazakâr alt ve orta sınıflar"ı merkez sağ partilerin kaçırmış olmasıdır. Sosyolojik bir süreklilik gösteren bu kesimler nereye kayarsa orayı güçlendiriyor. "Çiller, yanlışlıkla DYPde" Sağda oluşan bu boşluktan aldığı oylarla, Erbakan klasik olarak yüzde 10 civarında donmuş olan oylarını 1995 seçimlerinde yüzde 21.4e çıkardı.Talihsiz ve kaotik iktidar tecrübesinden sonra Erbakan gerilerken, MHPnin başına geçen Devlet Bahçeli hem yeni isim olarak, hem MHPde "merkez sağ" istikametinde bazı yenilenmeler yaparak partisinin oylarını yüzde 18e yükseltti; Türkeş hiçbir zaman yüzde 8i aşamamıştı.Siyaset bilimci Prof. Ümit Cizre Sakallıoğlunun belirttiği gibi, 28 Şubat müdahalesi merkez sağı ezen, sağda boşluk yaratan başka bir önemli etken olmuş, ANAPı klasik muhafazakâr tabandan koparmıştır. Bu yüzden oy kaybettiklerini Yılmaz da ifade etmişti. 28 Şubat DYPyi hem bölmüş, hem CHP tipi laiklikle "dininizin kefili benim!" şeklindeki bir popülizm arasında alabora etmiştir. Sayın Oktay Ekşinin Çilleri ilk gördüğünde "CHPde olması gerekirken yanlışlıkla DYPye gitmiş" izlenimini edinmesi, "duygudaşlık" dediğim faktörün güzel bir fotoğrafıdır. ANAPın 2002 Seçim Bildirisinde "merkez sağ" kavramını reddedip "merkez partisi" kimliğini benimsemesi de aynı sürecin fotoğrafıdır. Duygudaş liderin çıkması Menderesten beri merkez sağın temel karakterlerinden biri "merkez"deki seçkinci yapının "kenar"daki halk kitlelerine yaptığı bu tür baskılara, "gerici" suçlamasına karşı çıkmak olmuştur. 28 Şubatta bunu yapamayan merkez sağ biraz daha erimiştir.Bu süreç kimsenin aklında olmayan AKPnin dayanacağı birikimi yaratıyordu, ekonomik kriz bunun üzerine tuz biber ekecekti.Siyasi ve ekonomik şartlar İslamcı kökenli olsun, merkez sağ kökenli olsun "ezilmiş muhafazakâr" kitleleri yeni bir arayışa yöneltirken, onlarla duygudaşlık kurabilecek bir lider ortaya çıkmasının sosyopolitik şartları oluşuyordu.TESEVin Şubat 1999 araştırması, Erbakanın tükenişinin ve 1999un Mart ayında hapse girecek olan Erdoğanın bugünkü yükselişinin işaretlerini veriyordu:Daha ortada AKP yokken ve Tayyip Erdoğanın ne olacağı belirsizken klasik Refah / Fazilet tabanının Erbakanı bırakıp Erdoğana yönelmesi, öteki partilere mensup olanların da Erbakan yerine Erdoğanı düşünmesi, 2002 yılının Ekim ayının 1999 Şubatının çekilmiş fotoğrafı gibidir.Faziletin başına Erbakan yerine Erdoğanı uygun bulanların soldaki seçmenlerden ziyade öteki sağ partilerdeki seçmenlar olması da önemli. 28 Şubat sürecinde TESEVin Şubat 1999 araştırmasına göre, halkın yüzde 42si devletin dindarlara baskı yaptığını düşünüyor, türban gibi somut konular sorulduğunda bu oran yüzde 76ya kadar çıkıyordu! AKP, kimden oy alıyor? Yukarıdaki veri ve analizlere göre teorik olarak AKPnin en çok oyu eski Refah ve Fazilet partilerinin tabanındaki yenilikçiliğe dönüşmüş kesiminden ve sağ partilerden alması lazım. Fiiliyatta da böyle mi?!Bu konuda ANAR ile SAM adlı araştırma kurumlarının ekim başında yaptıkları araştırmalar var. Rakamlar arasında fark olmakla beraber sıralama aynı: AKPnin oyları en çok, oransal olarak, 1999 seçimlerinde FPye oy verenlerden geliyor. Sonra MHP ve öteki partilerden, biraz da DSPden... Yüksek eğitim ve ekonomik statüye sahip ve laik CHP tabanında AKP oy alamıyor.İki araştırma kurumu diğer adı altında topladığımız bölümde farklı kategorilere (oy vermeyen, yaşı tutmayan, hiçbiri vs.) yer verdiği için ve örneklem farkı da olduğu için rakamlar tıpatıp aynı da olmasa benzer eğilimleri yansıtıyor.1999 seçimlerinde Erbakanın partisi olarak bilinen Kutan liderliğindeki Faziletten gelen oylar, AKP oylarının ANARa göre üçte birini, SAMa göre dörtte birini oluşturuyor. Bu, AKPnin Milli Görüşün aynen devamı değil, daha geniş kesimlerden oy alabilecek bir açılıma sahip olduğunu gösterir.Yani, merkez sağ partilerin merkeze çekilerek sağda bıraktığı boşluğu önemli oranda AKP doldurmaktadır. Fakat bunlar çok kaygan oylardır, çabuk geldikleri gibi, AKPnin ciddi hatalar yapması halinde çabuk da gider... Bu tablo bizi AKPnin hangi partilerden oy çekerek bugün başa güreştiğini araştırmaya götürür. Merkez sağ kimliği Yani milliyetçilik, muhafazakârlık ve "yeter, söz milletindir" ilkesi...Menderesin DPsinde, Demirelin APsinde de dönemin şartlarına göre bunlar görülür. Özal da, kanlı bir sağ sol kavgasından sonra sola da uzlaşma çağrısı yaparak merkez sağın bu geleneksel sentezini "dört akımı birleştirdik" diye ifade etmişti. Sosyal demokrat eğilimli sosyolog Prof. Sencer Ayata bir konuşmamızda, sembollerle ifade ederek "merkez sağ için bayrak ve ezan simgesi ile milli irade kavramı çok önemli birer etkendir" demişti. Sağda Müslüman kimlik ANAP ve DYP oy kayıplarıyla önemli oranda "merkez"e çekilmiş olsalar da mevcut seçmen kitlelerinde de bu duyarlıkları görüyoruz.SAMın kimlikler araştırmasına göre:Müslüman kimliğini benimsemede AKP ile merkez sağ arasında fazla bir fark yok!Bu değerler bakımından Türkiye ortalaması ile AKP, CHP ve MHPyi yazı dizimizin ilk bölümünde vermiştik. Öteki şu milliyetçi oyların önemli bir bölümünü MHPye, muhafazakâr oyların büyük bir bölümünü AKPye kaptırdıktan sonra, ANAP ve DYP tabanında muhafazakâr değerler AKPnin gerisinde ama CHPnin ilerisinde görünüyor. "Milliyetçiyim" nitelemesi de merkez sağda MHPnin gerisinde, CHPnin ilerisinde... Dünyanın her tarafında, modernleşme düzeyine göre içerik ve dozları değişmekle beraber, merkez sağı bir tür "milliyetçi, muhafazakâr liberal" sentez gibi görmek mümkün. CHP ve evrensel kavramlar Rejimin istikrarı ve ülkenin iyi yönetilmesi sağın ve solun toparlanmasına ve temel olarak iki kanatlı bir yelpazenin oluşmasına bağlı... Bunun mümkün olup olmayacağını yazı dizimizin sonunda ele alacağız. CHP ise SAMın değerler araştırmasında "vatandaşlık, demokratlık" gibi daha evrenselci kavramların, çağdaşlık gibi değerlerin şampiyonu... Adnan Menderese göre irtica İşte, Ocak 1960ta İsmet İnönünün irtica suçlamasına karşı Menderesin sözleri:"Onlara göre, bu en anlayışsız, iptidai, yıkıcı, mürteci millet ekseriyetine göz açtırmamak, yani bir vesayet sistemi kurmak lazım gelir...Vatandaşların bir kısmı medeni, terakkiperver (ilerici), velhasıl ne kadar makbul sıfatlar varsa hepsi onlarda mevcut. Diğer kısım vatandaşlar ise geri, zararlı ve her manasıyla fena vatandaşlar! Ve hatta vaktiyle devleti batırmışlar, yine batırabilirlermiş. Demek ki Halk Partisine rey verecek olanlar ileri, faydalı ve iyi vatandaşlar. Diğeri ise devleti batıran kütlelerdir.....Milletin muazzam ekseriyetini irticaya mail (eğilimli) olmakla lekelemek, milleti içinden ve kendi kendisiyle tefrikaya düşürmek ve millet ve vatan bütünlüğüne suikast etmek demektir.Tek Parti tahakkümü daima irtica vardır diye lüzumundan çok devam ettirilmiş ve laiklik öyle bir tahakküm ve taaddinin (zulüm, baskı) aleti haline getirilmiştir. Halbuki laiklik asla meteaddi (saldırgan, baskıcı) değildir. Hatta müdahaleci değildir. Laiklik taaddiyi ortadan kaldırmanın ve vicdani kanaatlerimize her türlü müdahalenin önünü almanın prensibidir..." (Menderesin Konuşmaları Demeçleri Makaleleri, cilt IX, sf. 116 - 117)Ecevitin de "Ortanın Solu" hareketi ile benzer bir yaklaşımda bulunduğunu dün görmüştük. İrtica konusunda "merkez"deki devletçi seçkinlerle "kenar"daki halk kitlelerini temsil eden merkez sağ liderler hep farklı düşünmüşlerdir. YARIN: Kürtler ve Aleviler