09.04.2025 - 12:23 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti teşkilatlarının ramazanda, genel merkez, kadın, gençlik kolları, milletvekilleri, il, ilçe, belde başkanları ve belediyeleriyle gerçekten olağanüstü bir çaba içinde olduklarını belirtti. 81 vilayetin her metrekaresinde kelimenin tam anlamıyla bir kardeşlik ve dayanışma rüzgarı estirdiklerini, tüm farklılıklara rağmen 85 milyonun büyük bir aile olduğunu tekrar hatırladıklarını ve hatırlattıklarını ifade eden Erdoğan, ramazanda sadece kadın kollarının 4,5 milyon insana ulaştığını söyledi.
AK Parti Gençlik Kollarının "İftara 5 Kala" etkinliğiyle tam 5 bin noktada 800 binin üzerinde vatandaşa iftariyelik dağıttığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kampüs İftarları ile üniversiteli gençlerimiz bir araya geldi ve kucaklaştı. Kabine üyelerimiz ve milletvekillerimiz Türkiye'nin dört bir yanında gönül sofralarının misafiri oldu. Belediyelerimiz yoksulun, garibin, fakirin, kimsesizlerin kapısını çaldı, dertleriyle dertlendi, sıkıntılarına çare üretti. Biz de milletin evinde, halkımızın çok farklı kesimlerini ağırladık, onlarla hasbihal edip hasret giderdik. Kimseyi ayırmadan, dışlamadan, hep beraber rahmet ve bereket ayının hakkını verebilmek için samimiyetle gayret gösterdik. Rabb'im hepinizden, hepimizden razı olsun. Cenabıallah'tan bizleri bölgemizdeki zulümler ve katliamlar sebebiyle buruk geçirmediğimiz bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum."
"HEMEN HER YERDE DEVLETLER, TOPLUMU VE EKONOMİYİ GÜÇLENDİRMEYİ AMAÇLAYAN POLİTİKALAR ÜRETİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede ve dünyada yaşanan gelişmelerin çok önemli bir değişimin eşiğinde, hatta coğrafya itibarıyla Türkiye'nin merkezinde olduğunu gösterdiğini vurguladı.
"İkinci Cihan Harbi sonrasında inşa edilen, soğuk savaşın bitimiyle adeta kökleşen küresel sistem açıkçası temelden çatırdıyor." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Neoliberal ekonomik ve siyasal düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükselmekte olduğunu görüyoruz. Sadece Asya'da, Avrupa'da, Amerika'da değil, hemen her yerde devletler, toplumu ve ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan politikalar üretiyor. Ticaretten güvenliğe, savunmadan nüfus oranına çok geniş bir yelpazede yeni mücadele dönemine hazırlık yapılıyor. Uluslararası siyasetin neredeyse tüm aktörleri yeni arayışlara girdi. Gümrük tarifeleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarının küresel ölçekte bir etki uyandıracağı anlaşılıyor. Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek, abartılı bir yaklaşım olmayacaktır."
"TÜRKİYE'NİN İSMİ HER PLATFORMDA DAHA SIK TELAFFUZ EDİLİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın özellikle ekonomik ve askeri kapasite bakımından tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir mimariye doğru hızla yol aldığını dile getirdi.
Son aylarda üst üste gelen haberleri işte bu yeni dönemin doğum sancıları olarak değerlendirmeleri gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunu büyük bir gururla bir kez daha söylemek arzusundayım; tarihi olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan, en iyi yöneten, sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye'dir. Geçmişte farklı sebeplerle küresel rekabette minder dışında itilen ülkemiz, Allah'ın izniyle yeni dönemin kurucu aktörlerinden biri haline gelmektedir. Bunun işaretlerini şimdiden görmeye başladık. Sözünün ağırlığı olan, tavrı, duruşu, söylemi dikkatle takip edilen bir ülke olarak Türkiye'nin ismi her platformda daha sık telaffuz ediliyor. Türkiyesiz bir denklem kurulamayacağını, kurulsa dahi bunun yaşama şansının olmadığı küresel aktörler tarafından da kimi zaman gönüllü ama çoğu zaman mecburen kabulleniliyor. İdrak yolları kapalı olmayanlar, şu hakikati çok net görmektedir; Türkiye 23 yıldır temelini adeta tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısıyla yeni döneme damgasını vurmaktadır. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz günden güne etek kemiğe bürünmekte, milli ülkümüz olarak tüm ihtişamıyla şimal yıldızı misali parlamaktadır.
Ülkemizdeki muhalefetin anlamadığı, daha doğrusu anlamak istemediği gerçeklik işte budur. Onlar hala eski Türkiye'de yaşadıklarını sanıyorlar. Onlar hala Türkiye'nin kendi dönemlerindeki ülke olduğunu düşünüyorlar. Onlar hala Türkiye'nin icazetle iş gördüğü zannıyla hareket ediyorlar. Oysa Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde icazet alan değil, tam tersine icazeti aranan ülke konumuna gelmiştir."
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimiz sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi." dedi.
Erdoğan, "Türkiye, büyük güçlerin oyunlarında rol lütfedilen bir figüran değil, senaryosunu kendi yazdığı oyunları hayata geçiren bir aktör olmuştur. Unutmayın! Yeni Türkiye güçlü Türkiye'dir, muteber, muvaffak ve muktedir bir ülkedir." diye konuştu.
Yeni Türkiye'ye dünyanın alıştığını, hiç hoşlarına gitmese de Batılı güçlerin yeni Türkiye'yi benimsemek zorunda kaldıklarını söyleyen Erdoğan, ama Türkiye'deki ana muhalefet partisinin meseleyi halen idrak edemediğini, Türkiye'nin level atladığını, artık çok farklı bir ligde top koşturduğunu kavrayamadığını dile getirdi.
Ana muhalefetin, Batı ile münasebetler konusunda son 23 yılda nasıl bir paradigma değişimi yaşandığını halen anlayamadıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kendileri, Batı'nın rızası olmadan bırakın iş yapmayı bırakın politika üretmeyi nefes dahi alamadıkları için gelişmeleri doğru okuyamıyorlar. 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde ABD'den ekonomist ithal etmekle övünenlerden zaten başka bir şey de beklenemez. Ne diyelim yazık, gerçekten çok yazık. CHP'nin içler acısı haline baktıkça, inanın ülkemiz adına üzülüyoruz. Bunlar kendi ülkelerini ve milletlerini hiçbir zaman tanımadılar. Korkarım bu gidişle de hiçbir zaman tanıyamayacaklar."
"PEKİ BU KÜRESEL TABLODA TÜRKİYE OLARAK BİZ NEREDE DURUYORUZ?"
Küresel ekonominin zorlu bir sınavdan geçtiğine işaret eden Erdoğan, son bir haftada uluslararası ticaret savaşlarının yeni bir boyuta evrildiğini, karşılıklı olarak tonu artan söylemlerle tarife kavgalarının daha da kızışmaya başladığını anlattı.
Sermaye piyasalarındaki depremin artçı sarsıntılarının henüz oturmadığını ifade eden Erdoğan, bütün bu gelişmelerin küresel ekonomiyi üç noktada etkilemesinin beklendiğini söyledi.
Bunlardan birincisinin ticaret hacmindeki daralma ve küresel tedarik zincirlerindeki aksama ile birlikte enflasyonist baskıların artması olduğunu dile getiren Erdoğan, "İkincisi derinleşen belirsizlik ortamının piyasalarda ciddi bir güven kaybına yol açmasıdır. Üçüncüsü ise emtia fiyatlarındaki dalgalanmadır. Tüm bunlar neticesinde küresel büyüme hızının yavaşlaması, hatta kimi büyük ekonomilerin durgunluğa girmesi kuvvetle muhtemeldir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Peki bu küresel tabloda Türkiye olarak biz nerede duruyoruz? 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında ekonomide çok güçlü bir ekip kurduk. Hem enflasyon ve hayat pahalılığı başta olmak üzere ülkemizin mevcut sorunlarını çözecek hem de Türkiye'yi şoklara karşı dirençli hale getirecek kapsamlı bir programı Mayıs 2023'ten itibaren kararlılıkla hayata geçirdik. Programımız sayesinde dış kırılganlıklarımızı azaltırken, şoklara karşı mukavemetimizi artırdık ve makro finansal istikrarı güçlendirdik. Dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var. Ama Türkiye'nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var. Ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi bir durum beklemiyoruz. Düşük tarife uygulanan ülkeler arasında olmamız hasebiyle bu muhataralı dönemi birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz. İş dünyamız müsterih olsun. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsun. Özellikle orta ve uzun vadede Türkiye'nin benzer ülkelere göre daha az etkilenmesini, daha güçlü büyüme sergilemesini öngörüyoruz."
"UMUT VEREN, GÜVEN VEREN BİR HİKAYEYE SAHİBİZ"
Bunun 4 temel sebebi bulunduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin ihracatının yüzde 62'sini serbest ticaret anlaşması bulunan ülkelerle gerçekleştirdiğini belirtti. Erdoğan, dünya borç batağında yüzerken, Türkiye'nin toplam borçluluğunun, milli gelirine göre düşük seviyede seyrettiğini belirterek, "Ayrıca gelişmiş ülkeler yaşlanırken, Türkiye çalışma çağındaki genç ve dinamik iş gücüyle farklı bir konumda yer alıyor. Güçlü altyapımız, üretim çeşitliliğine sahip imalat sanayimiz ve hizmetler sektöründeki yüksek potansiyelimizle pozitif ayrışıyoruz. Yani her bakımdan umut veren, güven veren bir hikayeye sahibiz. Uygulamakta olduğumuz makro ekonomik istikrar ve reform programıyla da bu hikayeyi büyük bir avantaja dönüştürmüş durumdayız." bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi programının önceliği olan dezenflasyon sürecinin devam ettiğinin altını çizerek, "Yıllık enflasyon 10 aydır geriliyor. Mart enflasyonu yüzde 38,1 olarak gerçekleşti. Para politikasının gecikmeli etkisi, kamu maliyesinin daha güçlü desteği ve arz yönlü reformlarla enflasyondaki düşüş sürecektir." dedi.
Maliye politikasında disiplinli duruşu muhafaza edeceklerini, geçen yıl başlattıkları harcama disiplini ve tasarruf tedbirlerinin bu yıl da devam edeceğini kaydeden Erdoğan, "Dış dengede güçlü bir iyileşme var. Brüt dış finansman ihtiyacımız azalıyor. 2023 Mayıs'ında 55,1 milyar dolar olan cari açık Ocak'ta 11,5 milyar dolara geriledi. Petrol fiyatlarındaki düşüş de lehimizedir; cari açığın kapanmasına katkıda bulunacaktır." görüşünü paylaştı.
Büyüme dengelenirken istihdam tarafının da oldukça güçlü bir performans gösterdiğini belirten Erdoğan, "Şubat ayında işsizlik oranı 2012'den bu yana en düşük seviye olan yüzde 8,2'ye indi. İhracat tarafında da hamdolsun işler yolunda gidiyor. 28 Mart Cuma günü 2 milyar 65 milyon dolarlık günlük mal ihracatıyla Cumhuriyet tarihimizin en yüksek ikinci günlük ihracatına ulaştık. Mart ayında ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,2 artarak 23,4 milyar doları buldu; böylece 12 ayda yıllıklandırılmış ihracatımız 263,4 milyar dolara yükseldi. Merkez Bankamızın brüt rezervleri toplam 156,5 milyar dolarla güçlü görünümünü koruyor." ifadelerini kullandı.
"GEÇEN HAFTA TÜRK EKONOMİSİNİN GÜCÜNÜ TEST ETME İMKANI BULDUK"
"Geçen hafta Türk ekonomisinin gücünü test etme imkanı bulduk. Muhalefetin ekonomimize zarar verme girişimlerini boşa çıkardık." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletimiz sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi. Gezi olaylarında 'Tüketmeyin, ekonomi dursun' çağrıları nasıl çapulcuların ellerinde patladıysa; CHP'nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi. Yani boykotçular, bizzat vatandaşımızdan boykot yedi. Türkiye ekonomisini batıracaklarını zannedenler bir kez daha avuçlarını yaladı, kös kös oturmak zorunda kaldı. Muhalefetin tüm kumpaslarına, tuzaklarına, tüm tahriklerine rağmen biz Türkiye'yi büyütüyor, Türkiye'yi hedeflerine doğru yaklaştırıyoruz."
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. CHP'yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz. Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren, gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz." dedi.
Erdoğan, 19 Mart'tan itibaren siyaset sahnesinde çok farklı bir oyun oynandığını belirtti.
Son günlerde yaşananlara değinen Erdoğan, "Bütün Türkiye son 20 gündür bir tiyatro izliyor, izliyoruz. Daha doğrusu hisseli harikalar kumpanyası izliyoruz. Oyunun yazarı, kurgucusu, figüranları CHP'liler. Sahne CHP'nin sahnesi. Perdeyi açan CHP, kapatan CHP. Bilinmeyen bir şey vardı; o da bu orta oyununun kavuğunun kimde olduğuydu. Şimdi hafta sonu yaptıkları baskın kurultayla kavuk, Sayın Özel'in başına geçmiş oldu. Ancak 20 gündür oynanan bu tuluattan bir türlü anlayamadığımız, sahne ışıklarının sahneye değil, bize doğrultulmuş olmasıdır." diye konuştu.
Oyunu yazanın, sahneleyenin, çalıp çırpanların, İstanbul'da "Escobar" düzeni kuranların, paylaşım kavgası verenlerin CHP'liler olduğunu söyleyen Erdoğan, şikayeti ve tanıklığı yapanların, savcıların kapısında ihbar sırasına girenlerin, bunlara rağmen zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışanların da CHP'liler olduğunu vurguladı.
CHP'lilerin, bütün kiri, pası, lekeyi, çamuru kendilerinin üzerine sıçratmak için olmadık taklalar attığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Hayırdır, CHP olarak siz bizi gözüne far tutulunca donup kalan tavşan mı zannettiniz? Kusura bakmayın, kendi iç tartışmalarınızın bedelini, faturasını ne bize ne de millete ödetemezsiniz. Sizin 'kavuk' tartışmanız bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Sizin iç hesaplaşmanız bizi zerre kadar alakadar etmez. Şimdi çıkmışlar; 'Şu gözaltına alındı, bu tutuklandı, onu serbest bırakın' başınıza ne geldiyse sizin kavuk sevdanız, koltuk hırsınız, dizginlenemez kibriniz, bundan dolayı geldi. Sizin açgözlülüğünüz yüzünden geldi. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. CHP'yi bu bataklığın, bu mafya düzeninin içine siz soktunuz. Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren, gençleri öne sürüp belediye binalarına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz. Tarih boyunca hep bunu yaptınız. Sandıkta kazanamayınca gençleri sokağa döktünüz. Onların kavgalarından, çatışmasından, hatta onların akan kanından kendinize rant devşirdiniz. Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerinin omuzlarına basarak, onları çiğneyerek, onları bozuk para gibi harcayarak kariyer basamaklarını tırmandınız."
"GENÇLERİ YOLSUZLUKLARINIZA PARAVAN YAPMANIZA MÜSAADE ETMEYİZ"
CHP'lilerin, çoğu zaman bir hiç uğruna Türkiye'nin çocuklarını feda ettiğini anlatan Erdoğan, sonra da utanmadan, sıkılmadan başkalarının suçlandığının altını çizdi. Erdoğan, CHP'lileri eleştirerek, şöyle konuştu:
"Her zaman yaptığınız, kurtla avladınız, çobanla yediniz, sonra sürünün sahibiyle oturup timsah gözyaşları döktünüz. Buradan soruyorum; bugün sürekli üzerinde tepindiğiniz Deniz Gezmiş'i sahaya süren siz değil misiniz? Meclis'te oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz? İdamını izleyen, güya mezarı başında gözyaşı döken siz değil misiniz? Tüm bunlardan sonra utanmanız gerekirken işinize her geldiğinde Deniz Gezmiş'i kullanan siz değil misiniz? Sadece Deniz Gezmiş'e değil, Sabahattin Ali'ye, Nazım Hikmet'e bakın. Aynı riyakarlığı, aynı nebbaşlığı orada da görürsünüz. Şimdi de bir yandan gençleri sokağa çağırıyor, kışkırtıyor, küfür ettiriyor, polise saldırtıyorsunuz, sonra utanmadan timsah gözyaşları döküyorsunuz. Kusura bakmayın ama bu ülkenin gençlerini size yedirtmeyeceğiz, kullandırtmayacağız. Gençleri yolsuzluklarınıza paravan yapmanıza müsaade etmeyiz."
Orta oyunlarının bayatladığını, milletin bu tiyatroları izlemediğini belirten Erdoğan, milletin CHP'nin senaryolarına prim vermediğini vurguladı.
CHP'nin kendisinin çalıp, kendisinin oynadığını dile getiren Erdoğan, CHP'lilerin güvendiği dağlara karların yağdığının altını çizerek, "Medet umduğunuz, önünde eğilip büküldüğünüz batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu. Son bir umutla aradığınız numaralar ya kapalı ya sizi engelledi ya da kapsama alanı dışına çıktı. Kimse sizi umursamıyor, değer vermiyor, yalanlarınıza kimse kanmıyor." şeklinde konuştu.
Erdoğan, büyük bir çaresizlik içerisinde olan CHP'lilerin, üç haftada tüm itibarlarını kaybettiğini ifade etti.
"YAŞADIKLARI HEZİMETİ UNUTTURMAYA ÇALIŞIYORLAR"
CHP'lilerin milletin nazarında rezil rüsva olduğunu, batılı efendilerinden destek görmediğini anlatan Erdoğan, "boykot" çağrılarının ekonomiyi değil bumerang gibi CHP yönetimini vurduğunu dile getirdi.
CHP'nin tüm cephelerde bozguna uğradığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi bize sataşarak, partimize ve ittifak ortağımıza edepsizce hakaret ederek, yaşadıkları hezimeti unutturmaya çalışıyorlar. Aslında hiç cevap vermeye değmez ama gençler bunları bilsin, gençler CHP'nin tarihini öğrensin. Ne diyor Özgür Bey? 'CHP istese tek parti olarak devam edecekken demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran parti CHP'dir' diyor. Lütuf buyurdunuz. Ardından haddini daha da aşarak bizi cuntacılıkla itham ediyor. CHP'nin ikinci genel başkanı malum İsmet İnönü. Koltuğu çok severdi. CHP'deki koltuğunu 1972 yılında, 88 yaşındayken, o da isteyerek değil Bülent Ecevit karşısında kaybedince bıraktı. 1930 yılında ilk çok partili siyaset denemesinde koltuğu öyle bir sallandı ki serbest Cumhuriyet Fırkasında üç ay tahammül edebildi, sonra o partiyi kapattırdı. 1946'da kendi isteğiyle değil, gönüllü olarak değil, bakın altını çizerek söylüyorum; yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı. Buna mecburdu, başka çaresi, başka yolu yoktu. Şimdi o mecburiyeti sanki lütufmuş gibi kibirle milletin yüzüne vuruyorlar."
Erdoğan, 1950'deki ilk şeffaf seçimde iktidardan uzaklaştırılan CHP'nin o günden itibaren tek başına iktidara gelemediğini ifade etti.
İktidara gelemeyen, sandıktan çıkamayan CHP'nin, o dönemlerde 27 Mayıs cuntasının taşlarını döşediğini vurgulayan Erdoğan, "CHP, ülkenin ayarlarını öyle bozdu ki 1961, 1962, 1963, 1969, 1971 yıllarında cunta girişimleri oldu. 12 Mart muhtırasını alkışladılar, 27 Aralık 1979 muhtırasına ve 12 Eylül cuntasına giden yolu açtılar. 28 Şubat darbesine alenen alkış tuttular. Bizim yırtıp çöpe attığımız 27 Nisan bildirisinin arkasında durdular, sokaklara çıkıp 'Ordu göreve' diye gösteriler yaptılar." diye konuştu.
Erdoğan, CHP'nin 17-25 Aralık darbe girişiminin, Gezi kalkışmasının aktörü olduğunu; 15 Temmuz'da tankların önünden kaçıp televizyon karşısında keyifle kahvelerini yudumladıklarını söyledi.
CHP'nin, Türkiye'deki her darbenin, her darbe girişiminin, her muhtıranın, her cuntanın taşlarını döşediğini, davetiyesini yazdığını, arkasında durduğunu, alkışladığını ve darbecilerin sırtını sıvazladığını kaydeden Erdoğan, "CHP Genel Başkanı'na kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum. CHP Genel Başkanı'na, şayet biraz cesareti varsa, vesayet lekeleriyle adeta katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum." diye konuştu.
"Sayın Özel, 1950'den bu yana sandıkta yoksunuz. Millet size yetki vermiyor ve siz 1950'den bu yana cuntalardan medet umuyorsunuz." diyen Erdoğan, "Denklem gayet basit. CHP demek, cunta demektir. Cunta demek, CHP demektir. CHP sadece yolsuzluğun değil, aynı zamanda bu ülkede darbeciliğin de kitabını yazmıştır. Açık ve net ifade ediyorum; eğer o hakaret ettikleri, o tehdit savurdukları bağımsız yargı olmasaydı, şu anda bile CHP kendi içinden çıkan cunta yönetiminin esiri olacaktı. Siz yatın kalkın yargıya dua edin ki, sizi, kendi içinizden çıkan cuntadan onlar kurtardı." ifadelerini kullandı.
"CHP'NİN ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI, SADECE KENDİLERİ İÇİN, BİR AVUÇ SEÇKİN İÇİNDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki darbe ve darbe girişimlerine karşı CHP'nin tutumuna ilişkin video klibin izletilmesinin ardından şunları kaydetti:
"CHP tam olarak işte budur. CHP'nin, ülkenin meseleleriyle işi olmaz. CHP'nin vizyonu yoktur. Planı, programı, ufku yoktur. CHP milletle ve millet iradesiyle ontolojik sorunları olan bir partidir. CHP'nin özgürlük anlayışı, sadece kendileri için, bir avuç seçkin içindir. CHP faşizmin vücut bulmuş, etek kemiğe bürünmüş halidir.
Geçen hafta neler yaşandığını hep beraber gördük, ibretle takip ettik. 'Sessiz kaldı, açıklama yapmadı, bizim istediğimiz ölçüde destek vermedi.' diye sanatçılara, medya kuruluşlarına, yerli şirketlere baskı yaptılar. Yıllardır yol yürüdükleri ekran yüzlerini sırf istedikleri kadar bağırmadı diye adeta linç ettiler. Bunun adı nedir? Bunun adı en ilkel, en barbar haliyle faşizmin ta kendisidir. Faşizm söyleyeni susturmaktan ziyade susanı konuşmaya zorlayan zorbalıktır. Daha iktidar umudu yokken bunu yapanlar, ezkaza ellerine yetki geçse neler yapar? Varın siz düşünün. Açık açık söylüyorum; cirimleri kadar yer yakarlar. Ne sokak hareketleri ne kışkırtmalar ne tehditler ne boykot adını verdikleri linç listeleri... Allah'ın izniyle bunlarla hiçbir yere varamazlar, varamayacaklar."
"SANDIKTAN ÇIKAN İRADEYE KUZU KUZU TESLİM OLACAKSINIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık eski Türkiye'nin olmadığını; anarşiyle sokakların teslim alındığı Türkiye'nin çok eskilerde kaldığını; üniversitelerini işgal edip öğrencileri, hocaları esir alınan Türkiye'nin, kötü bir hatıra olarak artık geçmişte kaldığını dile getirerek, ticaretin, üretimin kilitlendiği günlerin çok gerilerde kaldığını vurguladı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya, arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı. Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp o arabaları kendiniz de çekseniz, size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı. Sayın Özel, artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var. Bugün Türkiye'de milletin takdirine sahip çıkan güçlü bir iktidar var. 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş bir Cumhur İttifakı var. Millet adına karar veren bağımsız ve tarafsız bir yargı var. Her türlü vesayetten kurtulmuş bir Türk demokrasisi var. Cunta ve darbe girişimlerine göğsünü siper eden cesur bir millet var. Diplomasisiyle, savunmasıyla, zalimler karşısında dik duran tavrıyla göz dolduran, mazlumların umudu olan bir Türkiye Cumhuriyeti var. Ne yaparsanız yapın bunu değiştiremeyeceksiniz. Cuntayla, darbeyle, vesayetle, ajanlarla, ajanslarla, kirli parayla, kara parayla, para kuleleriyle, sınır ötesine yaptığınız çağrılarla varabileceğiniz hiçbir yer yok. Bunu öğreneceksiniz, buna alışacaksınız. Sandıktan çıkan iradeye kuzu kuzu teslim olacaksınız.
Buradan açık açık sesleniyorum; hiç kimse bunların faşizan baskılarına boyun eğmesin. Kimsenin korkusu olmasın. Kimse çekinmesin. Kimse öfkeye, yılgınlığa, endişeye kapılmasın. Korkaklar zafer anıtı dikemez. Korkaklar kaybetmeye mahkumdur. Türkiye'yi, yerinde sayanlar, yerinde zıplayanlar değil; son 23 yıldır olduğu gibi hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyenler istikbale taşıyacaklardır. Kardeşlerim, unutmayın, ne diyor şair, 'Davası hak olanın yardımcısı Allah'tır. Hak olan davada zafer muhakkaktır.' Allah yolumuzu bahtımızı açık etsin."
"BU SÜRECİ İNŞALLAH ÜLKEMİZİN HAYRINA OLACAK ŞEKİLDE NETİCELENDİRECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisinin kendi iç meselelerini örtmek, İstanbul'da patlayan yolsuzluk barajının önünü tıkamak için ülke gündemini esir almak istediğine dikkati çekerek, CHP'nin ne yapmaya çalıştığının gayet farkında olduklarını, eteklerinin neden tutuştuğunu, niçin bu kadar hırçınlaştıklarını, neyi saklamaya ve yargıdan kaçırmaya çalıştıklarını çok iyi bildiklerini söyledi.
"Şunu sizin ve milletimizin de bilmesini arzu ediyorum; firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe dananın kuyruğu asıl o zaman kopacaktır." diyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İtiraflar ve yeni delillerle soruşturmalar derinleştikçe CHP'nin niye sokağı adres gösterdiği, neden provokasyona giriştiği daha net görülecektir. İstanbul merkezli yolsuzluk çarkının boyutları ortaya çıktıkça, bunların milletin yüzüne bakacak halleri bile kalmayacak. Biz muhalefetin oyununa gelmeyiz. Bizim çok daha mühim gündemlerimiz var. Terörsüz Türkiye hedefi gibi ülkemizin geleceği açısından hayati önemde meselelerimiz var. Cumhur İttifakı olarak büyük bir titizlikle, büyük bir sabırla yürüttüğümüz bu süreci inşallah ülkemizin hayrına olacak şekilde neticelendireceğiz.
Yarın DEM heyetini kabul ederek hem kendileriyle görüşecek hem de 'Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşma irademizi teyit edeceğiz. Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla, Alevi'siyle, Sünni'siyle hem ülkemizi hem de bölgemizi imar ve ihya etmeye, topraklarımızda huzuru hakim kılmak için gayret göstermeye inşallah devam edeceğiz. Bize yakışan budur, AK Parti'ye ve Cumhur İttifakı'na yakışan budur. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun."
Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin nekahet döneminden sonra partisi, teşkilatı ve milletle tekrar buluşmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti, milletvekillerine meclis çalışmalarında başarı diledi.
Diziden ayrılan Sibel Taşçıoğlu'na veda pastası kesildi. Usta oyuncunun imalı sözleri bir anda sosyal medyanın gündemine oturdu.