16.12.2016 - 17:33 | Son Güncellenme:
BMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki son konuşmalarda, CHP Grubu adına Kesici söz aldı.
Cumhuriyet tarihinin en zor, en sıkıntılı günlerinden geçtiklerini ifade eden Kesici, Türkiye'nin komşularında 10 yılı aşkın zamandır sıcak ve iç savaşın olduğunu söyledi. Kesici, 1 milyondan fazla kişinin öldüğünü, 5 milyondan fazla kişinin sakat kaldığını, 10 milyondan fazla kişinin yerinden, yurdundan olduğunu, 4 milyon kişinin de Türkiye'ye sığındığını anımsattı. Kesici, bunu çok ciddiye almak gerektiğini belirtti.
Kesici, terörün, çok azdığını, azdırıldığını, şimdiye kadar karşılaştıklarının çok ötesinde bir mahiyet aldığını vurguladı. Kesici, Asala teröründen itibaren şehit olanlara Allah'tan rahmet diledi.
Türkiye'nin 15 Temmuz'da menfur bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldığına işaret eden Kesici, bunu da ciddiye almak gerektiğini vurguladı.
Gazeteci Hüsnü Mahalli'nin tutuklandığını, bir çok gazetecinin tutuklu yargılandığını anımsatan İlhan Kesici, milletvekilleri de dahil, bunların çoğunun tutuksuz yargılanabilecek kişiler olduğunu savundu.
"Süzme AK Parti dönemi"
Uluslararası organizasyonların, son 5 yıldır Türkiye'yi en kırılgan 5 ülke içinde gösterdiğini aktaran Kesici, Türkiye'nin üzerinde çok ağır bir karamsarlık hakim olduğunu öne sürdü. Kesici, "İktidar partisi, bunu yeteri kadar algılamıyor, algılayamıyor olabilirler ama çok ağır bir karamsarlık, umutsuzluk, gelecek endişesi ve korkusu var. Bir berber dükkanından en büyük holdinge kadar hiçkimse, yarını, ertesi günü tahminde bulunmada berraklık içinde değil." diye konuştu.
Türkiye'nin getirildiği noktanın 4 efsaneyle anlatıldığını dile getiren Kesici, Türkiye'yi ekonomik büyüklük itibarıyla dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğu, Türkiye'nin milli gelirinin ve kişi başına düşen milli gelirin 4'e katlandığı ve IMF'ye olan borcun sıfırlandığının söylendiğini belirtti.
Kesici, Dünya Bankasının her yıl yayımladığı Dünya Kalkınma Raporu'nun 1991, 1992 ve 1993 yıllarına bakıldığında, Türkiye'nin, milli gelir itibarıyla dünyanın 16., 17. büyük ekonomisi olduğunun görüleceğini ifade etti. Kesici, bu yıl Türkiye'nin 18. olduğunu söyledi.
AK Parti'nin iktidarda olduğu 2003-2016 yılları arasında Türkiye'nin yıllık yüzde 4,6 büyüdüğüne işaret eden Kesici, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun ilk 4 yılını çıkarırsak, son 10 yıl; süzme bal AK Parti dönemidir. Cumhurbaşkanımız, Başbakanken ilk 4 yıl için çıraklık dönemleri olduğunu söylüyordu. 2007'den, cumhurbaşkanından itibaren bütün Türk Devleti, neredeyse AK Parti'nin elinde olmuştur. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulu AK Parti'li olmuştur. Bu 10 yılın ortalama her yıl büyüme hızı yüzde 3,3. Bu çok zayıf bir büyüme, Türkiye geleneği, normali ve dünyanın normali itibarıyla zayıftır. 14 yılın ortalama yüzde 4,6, son 10 yılın ortalaması yüzde 3,3, son 5 yılın ortalaması yüzde 3,2. Çok partili düzene geçtiğimiz 1946'dan, AK Parti iktidara geldiği 2002'ye kadarki büyüme yüzde 5,1. 1923 ile 1938 arası yüzde 7,3."
Bakanların görevden alındıktan veya ayrıldıktan sonra doğru söylediğini savunan Kesici, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in, "Kalıcı olarak işsizliği yüzde 10'un altında indirmek için yapısal reformlar yaptırmak lazım" dediğini, bunun çok doğru olduğunu ifade etti.
Şimşek'in halen görevde olduğunu söyleyen AK Parti'lilere Kesici, "Oradaki tarifi şöyle yaptım: Görevdeyken, gerçekten görevdeyse... Bir makamı var başbakan yardımcılığı, çok kudretli birşey." karşılığını verdi.
Kesici, AK Parti yönetimi, bakanlar kurulu, bürokrasinin artık tıkandığını, 14 yılın uzun zaman olduğunu, bütün dünyada verimli yöneticilik süresinin 6,5 yıl kabul edildiğini ileri sürdü.
CHP'li Kesici, 773 milyar dolar dış ticaret açığı verildiğini, bunun çok büyük rakam olduğunu belirterek, "Faize ödenen parayla iftihar ettiğimiz 18 bin 500 kilometreye ilaveten 170 bin kilometre bölünmüş veya duble yol daha yapılabilirdi. Kendi hesabımı söyleyeyim: Suya atayım, 1 milyon kilometre yapılır bu parayla. 1 milyon kilometre duble yol, bölünmüş yol yapılır." dedi.
"Artık heyecan bitmiş, aküler boşalmış"
Kesici, konuşmasında döviz kurundaki hareketliliğe işaret ederek, "Kur aldı başını gidiyor. Açık artırmaya çıkmış neredeyse." ifadelerini kullandı.
AK Parti iktidarınca hazırlanan 2014-2018 yıllarını kapsayan 10'uncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'ndaki kur hesabına dikkati çeken Kesici, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu Plan 1 Temmuz 2013 yılında TBMM'de kabul edilmiş bir plan. Bunun 2018 yılının ortalama kuru olarak verdiği rakam, 1,97. Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi kaç bu rakam? Bazen AK Partili arkadaşlarımızın bu duruma getirdiği mazeretler oluyor; 17-25 Aralık, 15 Temmuz, uluslararası komplolar, Suriye gibi. Halbuki bu hesaplar yapılırken bunların hiçbiri yoktu. Ama hesap yanlıştı. Niye? Liyakat."
Devlette liyakatın, işin ehline verilmesinin önemine dikkati çeken Kesici, yanlışlıkların ancak görevini hakkıyla yerine getiren, işin ehli kişilerce yapılması halinde önlenebileceğini söyledi.
Kesici, hükümetin 2017-2019 Orta Vadeli Program'ının da iki ay önce hazırlandığını aktararak, "Herşey ayan beyan ortadayken hazırlanmış bu program da önümüzdeki üç yıla bakıyor, o önümüzdeki üç yıl içinde 2018 yılının ortalama kurunu veriyor. İki ay önce hazırlanmış program 2018 yılının ortalama kuru olarak 3,30'u veriyor. Allah'tan korkun. Bütün bu hesaplar böyle geldikten sonra, büyüme hızının düşmesi, patinaj yapmış olması yadırganacak birşey olabilir mi? Artık heyecan bitmiş, aküler boşalmış. Aküleri dolduracak bir mekanizma olmamış." diye konuştu.
İktidarın, muhalefetin uyarı ve önerilerine açık olması gerektiğini belirten Kesici, sözlerinin muhalefet gayreti içinde söylenmiş olarak algılanmamasını istedi.
-"Bu sadece İsmet Paşa sevenlerin meselesi değil"
Türkiye Cumhuriyeti'nin tek parti döneminden çok partili hayata geçişinin önemli bir dönüm noktası, bunun "tek kişinin burnu kanamadan, hiçbir olay yaşanmadan" gerçekleştirilmesinin ise büyük bir başarı olduğunu vurgulayan Kesici, bu başarıda İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün demokrasi anlayışının payına işaret etti.
Kesici, "Bu Türklüğün, Türk devlet yapısının bütün dünya demokrasisine bir armağanı olmalıdır. Bu sadece CHP'lilerin, İsmet Paşa sevenlerin meselesi değil, bütün Türkiye'nin bunu böyle algılanması lazım." dedi.
Demokrat Parti'lilerin de büyük bir çoğunlukla o iktidarı alarak başarıyla taşıdıklarını anlatan Kesici, "Demokrat Partililer o iktidarı aldıktan sonra tek parti döneminde görev yapmış insanlardan tek bir kişiyi mahkeme kapılarına düşürdüler mi? Düşürmediler. Niye? Devlette yaralar da açılabilir. Ama netice itibarıyla devlet ve siyaset hayatında siyasi yaralar kanatılarak, deşilerek iyileştirilmez. Sarılarak, sarmalanarak, merhemlenerek, okşanarak iyileştirilir. Bu da Demokrat Parti'nin asaletidir." açıklamasında bulundu.
Kesici, tek partiden çok partili hayata geçişteki usulü ve uygulamaların Türkiye'nin dünya demokrasi tarihine en büyük armağanı olduğunun altını çizdi.
-"İsmet Paşa cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığını ayırıyor"
Konuşmasında partili cumhurbaşkanı tartışmalarına da değinen Kesici, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1946 ve çok partili rejime geçildikten sonra CHP'nin yaptığı bir kurultay var. 7. Büyük Kurultay. 1947 Kurultayı tam 18 gün yapılmış olan bir kurultay. Oradaki işlerden bir tanesi; 1947 yılında İsmet Paşa hem parti genel başkanı hem cumhurbaşkanı. Bir tüzük değişikliği yaptırıyor. CHP'nin genel başkanı cumhurbaşkanı olduğu zaman parti genel başkanlığından ayrılır. Sene 1947. Dünyada doğru dürüst demokrasi yok. Tek parti dönemi, milli şef, ne derseniz. O günkü hali ile 1947 yılında o diyor ki parti genel başkanı cumhurbaşkanı olur ise parti genel başkanlığından ayrılır."
"Allah korusun, emri hak vaki olsa..."
İsmet İnönü'nün bu kurultayda yerine aday gösterdiği Hilmi Uran'ın 646 delegeden 328 oy aldığının altını çizen Kesici, "İsmet Paşa, milli şef, cumhurbaşkanı bir kişiyi aday gösteriyor, 'Bu olsun parti genel başkanvekili' diye, delegelerin neredeyse yüzde 50'si ona oy vermiyor. Buna da kimse bir şey demiyor." şeklinde konuştu.
İlhan Kesici, şunları kaydetti:
"Bu 66 sene önce oluyor. 66 sene önce dünyada anca 8-10 tane demokratik ülke varken biz parti genel başkanlığı ile cumhurbaşkanlığını ayırıyoruz. Şimdi geldik 21. yüzyıla, cumhurbaşkanımız parti genel başkanı da olmak için neler ediyor, neler ediyor. Bu saatten sonra bunun böyle olması Türk demokrasisi açısından doğru bir şey değil. Sayın Cumhurbaşkanımız da alınmasın, alınsın diye söylemiyorum, Allah korusun emri hak vaki olsa, bu Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, Anayasa'ya sahip çıkacak insan var mı aranızda? Vallahi yok. Bu sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın ölçülerine göre tanzim edilmiş bir şey. Bu bakımdan yol yakındır. her şey olup bitmiş değildir. Bu bakımdan bunu da dikkatlerinize getirmek istiyorum."