18.08.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
Cumhuriyet tarihinin en kritik virajlarından birinin dönüldüğü 2008’de karara bağlanan Ak Parti kapatma davası yeniden açılıyor. Ancak bir farkla. Bu kez davayı Yargıtay Başsavcılığı değil, “masumiyetinin” kayıt altına alınmasını isteyen Ak Parti açıyor. Başbakan’ın talimatıyla hazırlıklara başlandı bile.
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Ak Parti’nin kapatılması, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil 71 yöneticisi hakkında siyaset yasağı konulması istemiyle dava açtığında, herkes Türkiye siyasi yaşamı açısından bir dönüm noktasına gelindiği konusunda hemfikirdi. Üstelik, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in üye tercihleriyle şekillendirdiği, 11 üyeden oluşan mahkemenin profili düşünüldüğünde iktidar partisinin kapatılması, Gül, Erdoğan, Arınç gibi partiyi var eden isimlere siyaset yasağı konulması güçlü ihtimal olarak değerlendiriliyordu. Ancak öyle olmadı, Yüksek Mahkeme, büyük çoğunluğu yanıltan bir karara imza attı.
Anayasaya göre, partinin kapatılması için 11 üyeden 7’sinin “kapatma” yönünde oy kullanması gerekiyordu. Kapatma yönünde oy kullanan üye sayısı ise 6’da kaldı. Özellikle Sezer tarafından seçilen ve “kapatma” yönünde oy kullanmasına kesin gözüyle bakılan bazı üyeler, tahminleri boşa çıkarttı. Şaşırtıcı kararlar bununla sınırlı değildi. Kapatma kararı çıkmayınca üyeler, “hazine yardımından yoksun bırakma” yaptırımının uygulanıp uygulanmayacağını tartıştı. 11 üyeden 10’una göre, Ak Parti kapatılmayı hak etmiyordu ama laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline gelmişti. Hazine yardımı kesilmeliydi. Üstelik bu oylardan birinin sahibi Refah Partisi’nin, Fazilet Partisi’nin kapatılmasına karşı oy kullanmış Anayasa Mahkemesi üyesi Sacit Adalı’ydı.
Ergenekon ve kapatma
Ak Parti, karardan sonra keskin değişikliklere gitti. Bir yandan Ergenekon ve Balyoz gibi davalar sürerken, bir yandan anayasa referandumları ile sistem yenilendi. Anayasa Mahkemesi’nin, HSYK’nın, Yargıtay ve Danıştay’ın yapısı değişti.
Ergenekon davasının görünmez ayaklarından birisini de kapatma davası oluşturdu. Yüksek Mahkeme’nin “kapatma” yönünde oy kullanan isimlerinden o dönemin başkanvekili, şimdinin üyesi Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt de 2,5 yıl ceza aldı bu davadan. Ve eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ve karargahının ceza almasına neden olan “internet andıcı” dosyası. İktidar aleyhine kara propaganda yapmak için Genelkurmay’ın internet siteleri kurdurduğu, Başbuğ ve ekibinin de bu siteleri yaşattığı iddiası Ergenekon davasının önemli ayakları arasında.
‘Talimat verdim’
Ak Parti, işte bu konulardaki mahkumiyetlerin ceza yargılaması açısından “yeni bir olgu” oluşturduğu savıyla Anayasa Mahkemesi’ne “yeniden yargılama” amacıyla başvurmayı tasarlıyor.
Başbakan Erdoğan da önceki gün Türkmenistan’a giderken, bu konudaki hazırlıklara başladıklarını, “Ergenekon sonrası AK Parti kapatma davası da tartışmalı hale geldi, bir başvurunuz olacak mı?” sorusuna, “Evet. Arkadaşlara talimat verdim çalışıyorlar. Gerekçeli karardan sonra gerekeni yapacağız” yanıtını vererek açıkça ortaya koydu.
Dava yeniden açılır mı?
Anayasa Mahkemesi, ÖZDEP ve HEP kapatma kararlarının yeniden görüşülmesi istemiyle yapılan başvuruları reddederken, “Ceza Muhakemesi Kanunun 321. maddesi uyarınca yargılanmanın yenilenmesi isteminin kabul edilebilmesi için ilk hükmün verilmesinde esas alınan olgularla birlikte yeniden değerlendirilmesini gerektirecek nitelikte maddi bir olgunun bulunduğunun hükmün kesinleşmesinden sonra saptanması gerekir” yorumunu yaptı.
Bu yorum uyarınca, Ak Parti’nin, suçlu bulunmasına neden olan bazı kanıtların “kara propaganda” amacıyla kurulan sitelerce uydurulmuş, gerçek olmayan bilgilerden derlendiğini kanıtlaması, davanın yeniden açılması için yeterli olabilecek. Bazı gazete haberlerinin ve internete yansıyan Ak Partililer’e mal edilen sözlerin “uydurulduğunu” gösterebilmesi yeterli sayılabilecek.
Yeni düzenlemeler
Ancak Ak Parti’nin odak olmasına gerekçe gösterilen kanıtlar haberlerden ibaret değil. Gerekçeli karara göre, “Türban yasağını kaldırmaya yönelik anayasa değişikliği”, “Kuran kurslarına yönelik yaş sınırını indirme çabaları”, “İmam hatiplerle ilgili katsayı sorununu kaldırma girişimleri” gibi somut eylemler de kanıtlar arasında. Başbakan’ın 12 ayrı açıklaması, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sözleri de. Kararda, bütün bu eylem ve açıklamalar için, “Toplumun dinsel konulardaki duyarlılıkları yalın siyasal çıkar amacıyla araçsallaştırılmış, toplumun temel, ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarının siyasetin gündeminde yer alması güçleşmiştir” denildiği de hafızalarda.
Ancak kararın bir de diğer yönü var. Yani Ak Parti’nin neden kapatılmadığı kısmı. Yüksek Mahkeme, buna gerekçe olarak da AB, AİHM ve azınlıklarla ilgili reformları gösterdi.
İçtihatları değişebilir
Başörtüsü üniversitelerde sorun olmaktan çıkmış durumda. İmam hatiplerle ilgili katsayı sorunu bitti. Ceza yasalarında köklü değişiklikler yapıldı.
Ve bunlarla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı arttı, birkaçı dışında üyeleri değişti.
Dosya açılırsa, Ak Parti’nin “sahte” diye sunduğu kanıtların yanında bunlar da değerlendirilebilecek. Örneğin, başörtüsünü, imam hatibi “yasadışı” nitelemek, mevcut düzenlemeleri ve durumu da böyle nitelemek anlamına gelebilecek.
Dosya açılırsa, hem Anayasa Mahkemesi’nin tarihi içtihatları baştan başa değişebilir hem de Ak Parti hakkındaki 2008 yılında alınan karar geri alınabilir.
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Ak Parti’nin kapatılması için dava açmıştı.