29.06.2020 - 14:17 | Son Güncellenme:
AA
Soylu, Eğitim Yayın Daire Başkanlığı'nda düzenlenen 106. Dönem Kaymakamlık Kursu açılışında konuştu.
Dünyanın yaşadığı değişime, Doğu ve Batı arasında değişen güç dengelerine, Türkiye'nin burada nasıl konumlandığına ve Batı'nın Türkiye'nin kendi gücünün farkına varmasından nasıl rahatsız olduğuna dikkati çekerek konuşmasına başlayan Soylu, bu değişimin durmadığına, Orta Doğu'da, göç, terör meselesinde, sürekli olarak yeni gelişmelerle, pozisyon veya tedbir alınıp gereken yeni adımların atılmasının şart olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin depremler, çığ felaketleri yaşadığını, virüs salgını gibi daha önce hiç tecrübe edilmeyen bir tehdit türüyle karşı karşıya kaldığını hatırlatan Soylu, şöyle konuştu:
"Aslında 2 yıl, devletler için çok uzun bir zaman dilimi değildir. Ancak, bizim gibi bir coğrafyada yaşıyorsanız ve bir iddianız varsa, mesela yaşam standardınızı kendiniz belirlemek istiyorsanız, yönetilmek istemiyorsanız, kendi inancınızı yaşamak istiyorsanız, elbette ki yoğun bir gündeminiz olur ve o zaman 2 yıllık süre, uzun bir süredir. Oysa eskiden böyle yapmıyorduk. Başkalarının belirlediği standartlarda yaşıyorduk ve gündemimiz bu kadar derinlikli değildi. Hatırlayanınız var mıdır bilemiyorum, tek ciddi gündemimiz enflasyondu. Bizi enflasyonla yatırıp enflasyonla kaldırırlardı. Onu da çözüm odaklı tartışamazdık. Sadece şikayet ettirirlerdi. Gazetelerde, televizyon skeçlerinde şikayet ettirirler, siyaseti bu yolla itibarsızlaştırırlar ama çözümü tartıştırmazlardı. Türkiye'nin geri kalmışlığını dile getirmek serbest ama nasıl ilerleneceğini gündem yapmak zımnen yasaktı, örtülü şekilde engelleniyordu."
Soylu, hamle yapmak isteyenlerin, 28 Şubat'ta olduğu gibi hemen irtica benzeri suni tartışmalarla bir şekilde susturulduğunu kaydederek, "Yani, eğer gündeminizi kendiniz belirlerseniz, hele ki bu coğrafyada hedefleriniz, inancınız uğruna yaşamak isterseniz, elbette ki daha derin bir gündemle karşılaşırsınız." dedi.
"BEKLENTİLERİ DOĞRU KAVRAMALISINIZ"
"Bütün bunların kaymakamlıkla ne ilgisi var?" diye soran Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok ilgisi var çünkü uğraştığınız işlerin ciddiyeti, derinliği, sizin doğru yolda olup olmadığınızı gösterir. Türkiye'nin bugün şehir hastaneleriyle ortaya koyduğu hizmet standardı, Türkiye'nin terörle mücadelesi, FETÖ ile mücadelesi, uyuşturucuyla mücadelesi, 15 Temmuz'da verdiği ve bütün dünyaya örnek olabilecek demokrasi mücadelesi… Biz hep şöyle büyüdük, 'Bu millete demokrasi fazladır'. Bu sözler hep kulağımıza iliştirildi, '2-3 adamı sallandıracaksın, bu ülkeyi disipline getireceksin' derlerdi. '2-3 adam' derken de esas itibarıyla 1960 darbesi sonrası 1961'de asılan ülkenin başbakanı ile iki bakanı...
Türkiye'nin İHA yapması, helikopter yapması, göçü yönetmesi, uluslararası camiada yazılım üreten önemli ülkelerden biri olması, bir Orta Doğu politikası üretebilmesi, orada etkili olması, bir Libya politikası üretebilmesi ve Libya meselesinde net şekilde küresel politikaya gol atması... Bütün bunlar, Türkiye'nin artık 'uğraştırılan' değil, büyük işlerle uğraşan bir ülke olduğunun göstergesidir. Bunlar sadece zamanın getirdiği sıradan işler değildir. Bunların hepsi, bu ülkenin vizyonuyla ilgilidir. 20'nci yüzyıl Türkiye'sinin geride kaldığının, 21'inci yüzyıl Türkiye'sinin meselelere çok başka baktığının göstergesidir. Ve sizlerin, 21'inci yüzyılın kaymakamları olarak bu vizyonu doğru kavramanız çok önemli. Sizden beklentileri doğru kavrayabilmeniz için önemli."
Soylu, bu beklentilerin sadece Bakanlık merkez birimlerindeki veya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, hükümetin beklentileri olmadığının altını çizerek, vatandaşın beklentilerinin de artık bu vizyon doğrultusunda olduğunu vurguladı.
"İNSANLAR ARTIK DÜNYAYI TAKİP EDİYOR"
Soylu, kaymakamların hizmet sunduğu insanların televizyonlarından ve cep telefonlarından dünyayı takip edebildiğini, oralardaki hayat standartlarını bildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Devlete karşı kendi yükümlülüklerini ve devletin de kendisine karşı olan sorumluluklarını biliyor. Haklı olarak da bunu talep ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin yeni vizyonunu anlamak ve vatandaşla doğru iletişimi kurmak, onun beklentilerine tam anlamıyla cevap verebilmek durumundayız. Şunu bilmenizi isterim ki İçişleri Bakanlığını da bu vizyon ve bakış açısıyla yönetiyoruz. Geçen hafta da arkadaşlarınıza anlatmaya çalıştım, İçişleri Bakanlığı artık bir strateji bakanlığıdır. İşlerin kesinlikle tepkisel yürümediği, her konuyu, her sorumluluk sahasını yazılı strateji belgeleriyle tarif eden, hedefler koyan, uygulama politika belgeleri hazırlayan ve bunları adım adım uygulayan bir bakanlıktır. Ve hedeflerimizi de somut, ulaşılabilir ve Avrupa ortalamasını olumlu anlamda yakalayacak, mümkünse de geçecek şekilde belirliyoruz."
"STANDART OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Bakanlığın her yıl bir temasının olduğunu, geçen yıl temanın "eğitim, denetim ve takip", bu yıl da "standart, süreklilik ve memnuniyet" olarak belirlendiğini aktaran Soylu, şunları ifade etti:
"Standart derken kastettiğimiz, sunduğumuz hizmetleri, iş ve işlemleri belli bir kalite standartına ve normlara bağlamaktır. Bir projeye başlanacaksa bunun süreçleri, iletişimi, iletişim dili, fizibilitesi belli kurallara bağlı olmalıdır. Bir evrak işlemi, bir valiliğimizde nasıl uygulanıyorsa diğer valiliklerde de aynı olmalıdır veya Bakanlığın görselliği, kurumsal kimliği, açıklamaları, açıklamaların dili, şekli, sorumluluları vesaire... Bakanlıkla ilgili aklınıza hangi iş ve işlem geliyorsa bunların standartının belirlenmesi, yazılması ve uygulama birliğinin sağlanması... Bunun bazı adımlarını öteden beri atıyoruz. Mesela basit bir örnek, Bakanlığımızın ve Bakanlığımıza bağlı internet siteleri tek tip hale getirilmiştir. Valiliklerimizin, kaymakamlıklarımızın, emniyet, jandarma, sahil güvenlik, hepsi, tek bir standart yapıdadır. Yaklaşık 1,5 yıllık bir çalışma sonucunda bunu başardık ve bunu takip eden, kontrol eden, güncel tutan bir ekip oluşturduk. Bunun gibi daha pek çok konuda standart bir davranış ve kurallar bütünü oluşturmaya çalışıyoruz."
Soylu, "süreklilik" başlığıyla ilgili olarak da, "Sizlerin de başına gelecektir, karşınıza pek çok proje gelir, pek çok yeni oluşuma başlarsınız. Ancak bunların sürekliliğini sağlamadığınız zaman, bunlara yaptığınız yatırımlar da verdiğiniz sözler de boşa gidiyor." değerlendirmesini yaptı.
Bu yüzden bir projenin veya yeni bir uygulamanın sürekliliğini temin etmeyi, projeye başlarken bunun sürekliliğine ilişkin ne gibi önlemler alınabileceğini baştan belirlemeyi, bunu takip etmeyi bu dönemde hedef olarak belirlediklerini dile getiren Soylu, kaymakam adaylarından aktif göreve başladıklarında ortalığı "proje çöplüğü"ne çevirmemelerini istedi.
"KARAR SÜREÇLERİNİZDE DİKKATLİ OLUN"
"Başlanmış ve sonu gelmeyen 100 tane projeniz olacağına, ilerleyen ve sonuç üreten 5 tane sağlam projeniz olması daha iyidir." diyen Soylu, kaymakamların karar süreçlerinde dikkatli olmaları, iyi araştırmaları ve istişare etmeleri, karar verdikten sonra da işi takip etmeleri gerektiğini vurguladı.
Bakan Soylu, şöyle konuştu:
"Şu noktaya da dikkat edin, bir konuda elde ettiğiniz bir başarıyı asla yeterli görmeyin ve sürekli teyakkuzda olun. Bakın, uyuşturucu ile mücadelede 2016'da ele geçirilen kenevir miktarı 81 milyon adetti. Sahaya ayak bastık, hem terörle mücadelenin hem de uyuşturucu ile mücadelenin etkisiyle ekimi azalttık. Uyuşturucu ölümlerini 2017'deki 941 seviyesinden 2019 sonu itibarıyla 342'ye çektik. Peki bu rakam burada kalır mı? Eğer rehavete kapılırsak kalmaz. Çünkü her gün yeni bir uyuşturucu türü çıkıyor. Hepsini yakalamak, hepsini izlemek zorundayız. Mesela kenevir ekimini baskıladık, 'skunk' denilen kimyasal uyuşturucuya olan talep arttı. Dolayısıyla hiçbir tedbiri ve alınan sonucu yeterli görmemek, süreçlerin birbiriyle olan ilişkilerini de takip etmek durumundayız."
Soylu, aynı şekilde trafikte de önemli başarı elde ettiklerini ve burada da sürekliliği sağladıklarını belirterek, "Sadece yaya ölümlerinde bile 2016 rakamımız 594'tü, 2019 sonu itibarıyla 385 oldu. Yüzde 35'lik bir azalış var. Trafik kazalarının tamamı açısından bakarsak hayatını kaybeden insan sayısı 2015'te 7 bin 530'du, 2019 sonu itibarıyla 5 bin 473 oldu. Burada da yüzde 27'lik bir azalış var. Ama asıl önemlisi, bu azalış, bir yıllık spot bir azalış değildir. Bir azalış trendi şeklinde gerçekleşmiştir." dedi.
Bakan Soylu, bu gerçekleşmenin alınan tedbirlerin, uygulanan bilinçli stratejilerin sonuç verdiğini gösterdiğini ve bir sürekliliğe işaret ettiğini söyledi.
"VATANDAŞA DOĞRUDAN TEMAS" TAVSİYESİ
"Memnuniyet" kavramının da önemine işaret eden Soylu, şunları kaydetti:
"Yapacağımız işlerin halktaki karşılığını gözlemek, memnuniyeti ölçmek ve bunu bir stratejik rehber edinmek, yine bu dönemin özelliklerinden olacaktır. Bunun için memnuniyet anketlerine ağırlık vereceğiz ve bu anketlerin, aynı zamanda yönlendirici bir yapıda olmasına çalışacağız. Yani soruyu sorarken vatandaştan bilgi de almalıyız. Hizmetten veya uygulamadan memnunsa neden memnun, hangi ihtiyacını karşıladık, meseleye nasıl bakıyor, memnun değilse neden memnun değil, hangi beklentisini karşılayamadık, daha iyi nasıl yapabiliriz, sorunu mu yanlış tespit ettik yoksa çözümde mi isabet kaydedemedik? İşte bütün bunları sahadan almak ve azami memnuniyeti temin edene kadar çalışmak, bu dönemin üçüncü temel hedefi ve teması olacaktır. Memnuniyet, aslında büyük oranda vatandaşla doğrudan kurduğunuz ilişkiyle ilgilidir."
Yeni tip koronavirüs salgını döneminde bunun çok başarılı bir örneğini verdiklerini, hızlıca organize ettikleri Vefa Destek Grubu eliyle, vatandaşın her hizmetini ayağına getirdiklerini hatırlatan Soylu, "65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı bulunduğu için evden çıkamayan vatandaşlarımızın market alışverişinden maaş ödemesine, hatta tarlasının sürülmesine kadar pek çok konudaki toplam 7 milyon 9 bin talebe cevap verdik. Batı'nın gelişmiş ülkelerinin alelade bir maske bulma telaşına düştüğü bir süreç içinde, biz bunu yaptık." diye konuştu.
"TEMALARDAN BİRİ DİSİPLİN OLSUN"
"Ne karaborsacılığa izin verdik, ne fahiş fiyat uygulanmasına, ne stokçuluğa ne de vatandaşın herhangi bir tıbbi malzemenin sıkıntısını çekmesine... Hiçbirine izin vermedik." diyen Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İşte bunu, vatandaş memnuniyeti, hizmeti ayağına götürmekten erinmeme, bunu kendimize görev bilme anlayışımızla yaptık. Polisimizle, jandarmamızla, AFAD'ımızla, valilik ve kaymakamlıklarımızdaki personellerimizle bunu yaptık. Bu kolay bir iş değildir. Motivasyon ve organizasyon yeteneği isteyen, tecrübe isteyen bir iştir. Aynı kabiliyeti depremlerde gösterdik. Elazığ, Van, Bingöl depremlerinde de doğrudan vatandaşın ayağına gittik. Hem afet ani müdahalesini hızlıca gerçekleştirdik, hem de aynı anda geçici barınma alanlarını planladık, çadır kurulumlarını yaptık, konteyner kentler kurduk, eşya nakliyelerini gerçekleştirdik, acil ihtiyaçlar için evleri hasar gören vatandaşlarımıza nakdi yardımda bulunduk, battaniye yatak soba dağıtımlarını gerçekleştirdik, yemek çıkarttık, hem de aynı zamanda kalıcı konutların planlamasını ve çalışmalarını başlattık."
İçişleri Bakanlığında büyük bir disiplin ve organizasyon yeteneği olduğunun altını çizen Soylu, "Ben bunu 4 yıldır sahada gördüm, tecrübe ettim ve eminim ki sizler de görecek, bunun bir parçası olacaksınız. Hatta bana sorarsanız, önümüzdeki yılın temalarından birisi bana göre disiplin olabilir. Bu karakteri tarif etmek, bunu, Bakanlıktaki her bir personelimizin işlerine yansıtmak temel hedefimiz olmalıdır." dedi.
"BU EĞİTİM SAHASINI BOŞ BIRAKMAYIN"
Bakan Soylu, katılımcılara "Kaymakamlık kursu bittikten ve ilçelere atandıktan sonra, asıl büyük öğretmene, yani millete gideceksiniz. Ve bu eğitim, emekli olana kadar sürecektir. Millet sizi, beklentileriyle, hedefleriyle eğitecektir." diye seslendi.
Vatandaşların mevzuat konusunda bilgi sahibi olduğunu ifade eden Soylu, şunları kaydetti:
"Hatta mevzuat anlamında da eğitecektir. Yıllardır takip ettiği bir dosya üzerinde uzmanlaşmıştır, bilgisiyle sizi şaşırtacaktır, belki bilmediğiniz bir mevzuat veya uygulama detayını size anlatacaktır. Dolayısıyla milletten öğreneceklerinizin sonu gelmeyecektir. Bu itibarla, vatandaşla ne kadar yakın durursanız, o kadar çabuk ve iyi eğitilirsiniz. Kıymetli Cumhurbaşkanımızın Külliye'deki muhtar buluşmaları, valilerimize ve kaymakamlarımıza vatandaşla bir arada olma talimatları boşuna değildir. Hem 21'inci yüzyılın hem de bu ülkeyi daha güçlü bir ülke yapmanın gereğidir. Ben İçişleri Bakanı olmadan önce bir tane güvenlik makalesi okumuş değildim. Güneydoğu'da terörle ilgili pek çok meseleyi oradaki vatandaşlardan dinleyerek öğrendim. Onlardan öğrendiklerimi hiçbir raporda görmedim. Dolayısıyla bu sahayı, bu eğitim sahasını asla boş bırakmayın, küçümsemeyin, uzak durmayın."