14.06.2013 - 15:33 | Son Güncellenme:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı bahanesiyle Taksim'de büyük bir açıkhava tiyatrosu kurulduğunu iddia ederek, “Taksim'de bu büyük açıkhava tiyatrosunun perdesinin arkasında, öndeki sahnenin tam tersi, çok farklı bir tablo var. 2 haftayı aşkın bir süredir, hem Türkiye'ye hem de dünyaya kasıtlı olarak sadece bu büyük sahne gösteriliyor, manidardır bu. Gezi Parkı bu işin sadece enstrümanı olarak kullanılıyor. Düğmeye basış dışarıdan” dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Mayıs ayında ekonomide güzel gelişmeler yaşadığını, çözüm sürecinin Mayıs ayında ivme kazanarak, sonuca doğru kararlılıkla ilerlediğini söyledi.
-“REYHANLI'DA 53 SÜNNİ VATANDAŞIMIZ ŞEHİT EDİLDİ”-
Akil insanlar heyetlerinin, 7 coğrafi bölgede halkla buluştuğunu, halkı dinlediğini ve çözüm süreciyle bütünleştirdiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: “Terör örgütü mensupları topraklarımızı terk etti. Türkiye'nin her yerinden adeta umutlar fışkırmaya başladı. İşte tam böyle bir ortamda, tarihi anları yaşadığımız bir süreçte, Türkiye’nin adeta şaha kalktığı, zincirlerini kırdığı, prangalarını parçaladığı bir anda önce Reyhanlı saldırısı gerçekleşti. Ardından da malum Taksim olayları meydana geldi. Reyhanlı sıradan bir olay değil. Reyhanlı'da 53 sünni vatandaşımız şehit edildi. Bu olayın bir numaralı sanığı yakalandı. Bu kişinin kim olduğu malum; Beşar Esad’la kol kola, iç içe olan ve bu ülkede ana muhalefetin genel başkanının adamlarının getirilip götürülmesinde rol oynayan kişi gibi, bu da onun başka versiyonu. Acaba bu olayların hemen öncesinde CHP milletvekillerinin orada ne işleri vardı? Esad'la neyi görüşüyorlardı? Ve ondan sonraki süreç içerisinde CHP Genel Başkanı tahrikten başka ne yaptı? Bunların çözümüne yönelik ağzından bir kelime çıktı mı? Adeta mezhebi taassupluk içinde, tahrik edercesine çok çirkin, çok tehlikeli bir oyunun içerisine girdi. Esad’ın durumu bellidir. Şu anda Suriye’de bir mezhep savaşı başlamıştır. Türkiye’yi bu oyunun içine çekmek istiyorlar. Biz ülkemizi bu oyunun içerisine sokmayacağız, Kılıçdaroğlu gibi adamlara rağmen sokmayacağız.”
-“ÖN TARAFTA AĞAÇ, ARKA TARAFTA İSE İLLEGAL ÖRGÜTLER VAR”-
Gezi Parkı bahanesiyle Taksim'de büyük bir açıkhava tiyatrosu kurulduğunu söyleyen Erdoğan, “Sahnede gerçekten samimi insanlar da var, gerçekten çevre duyarlılığı içinde olan gençlerimiz de var. Yanlış bilgilendirme olabilir, yanlış algı olabilir. Ancak o sahnede ön tarafta samimi duygularla oraya gelmiş insanlar olduğunu biliyoruz. O insanlarla birlikte, o sahnede art niyetli kişilerin, fırsatçıların, olayları provoke etmek için hazırlıklı kişilerin olduğunu da biliyoruz. Bunlar illegal örgütlerle, terör örgütleriyle iç içe olan kişilerdir. Taksim'de bu büyük açıkhava tiyatrosunun perdesinin arkasında, öndeki sahnenin tam tersi, çok farklı bir tablo var. 2 haftayı aşkın bir süredir, hem Türkiye'ye hem de dünyaya kasıtlı olarak sadece bu büyük sahne gösteriliyor, manidardır bu” ifadelerini kullandı.
Gezi Parkı’nın sadece “enstrüman” olarak kullanıldığını kaydeden Erdoğan, şunları ekledi: “Düğmeye basış dışarıdan. Şiddet, vandallık, öfke, nefret gizlenmeye çalışılıyor. Bazı siyasetçiler, bazı sendikalar, sivil toplum örgütleri, ulusal ve uluslararası medya kuruluşları perdenin sadece ön tarafını göstererek, arkasını gizlediler. Ön tarafta ağaç var, çevre var, samimi gençler var; arka tarafta ise illegal örgütler var, terör var, şiddet var. Ama perdenin arkasından bahseden hiç kimse yok. Bunları da konuşsanıza. AKM'ye, anıta asılan paçavraları konuşsanıza. Niye konuşmuyorsunuz? Gazi Mustafa Kemal’in ve Türk bayrağının bir araya gelemeyeceği paçavralarla, bunları bir araya getiren zihniyetlere karşı niye tavır almıyorsunuz?”
-“ALMANYA AKIL VERİYOR, O AKLI KENDİNE SAKLA”-
Gezi Parkı eylemlerine 17 gündür “itidal gösterdiklerini” vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: “Dün AP'de bizimle ilgili alınan karara bu ülkenin vatansever evlatlarının evet demesi mümkün mü? Biz zaten hemen bu kararı tanımıyoruz dedik ve reddettik. Sen hangi hakla Türkiye hakkında böyle bir kararı alıyorsun? Eğer sen böyle bir karar alacaksan, dürüstsen önce Yunanistan'da yaşananlarla ilgili, İngiltere ile ilgili karar al. Almanya akıl veriyor, o aklı kendine sakla. Almanya’da polislerin sivil vatandaşlara neler yaptığı ortada. Benim 8 vatandaşımın katillerini önce bul ve ortaya çıkar. Kalkıp Türkiye'ye itidal tavsiye ediyorlar. Biz bunu yaptık ve yapıyoruz.
Ulusal medyaya açık açık şunu söylüyorum; biz, bu medyaya karşı şerbetliyiz. Bizim siyasi tarihimiz bu medyaya karşı mücadeleyle geçti. Aynı tavır içindeki uluslararası medyaya da sesleniyorum; onlar Türkiye’yi bilmiyor, tanımıyor olabilir. Onlar, AK Parti’nin bugünlere nasıl geldiğini, bu kampanyalarla nasıl mücadele ederek büyüdüğünü bilmiyor olabilir. Ama biz, uluslararası medyanın da bu karalama kampanyalarına da asla eyvallah etmeyiz. Nasıl destek verdiklerini, kimlerin ne olduğunu biliyoruz. Bunların hepsi iyot gibi ortaya çıktı. Türkiye artık bunların zannettiği gibi bir ülke değil. Bu medya kuruluşları, muz cumhuriyetlerine gidip yalan haberleriyle oralarda operasyon yapabilirler. Ama benim ülkemde artık operasyon yapamazlar.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı’ndaki gençlere seslenirken, “Artık burada duracağınız kadar durdunuz, mesajlarınızı verdiniz. Eğer mesajınız Taksim Gezi Parkı ise bununla ilgili o mesaj alınmıştır ve değerlendirmesi yapılmıştır. ‘Şimdi mesajı aldık’ deyip de onu sandığa koyanlardan değilim. Cevabımı anında veriyorum; Şu anda bir yargı kararı var. Dolayısıyla biz yargı kararını bekleyeceğiz. Bütün bu süreci takip edeceğiz. Nihai karar verildiğinde andan itibaren eğer bu karar olumsuzsa biz ona uyarız, olumluysa da tekrar masaya yatırırız. Orada bir halk oylamasına gideriz” dedi. Başbakan Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Gezi Parkı protestolarında sıkça kullanılması eleştirilen biber gazının kullanımının Avrupa Birliği müktesebatına göre güvenlik güçlerinin meşru hakkı olduğunu anlatan Erdoğan, “Tüm ileri demokrasilerde bunun örnekleri var. İleri demokrasiye sahip ülkelerde bizdeki kadar yakıp yıkma olmadığı halde polisin çok daha ağır müdahaleler yaptığını görürsünüz. Çünkü orada polisin yasalarla güvenliği çok öndedir. Dokunamazsın. Dokunduğun anda bedelini çok ağır ödersin. Fakat söz konusu Türkiye olunca birileri her zaman yaptıkları gibi çifte standardı devreye sokup Türkiye’yi karalamaya çalışıyor. Tekrar ediyorum; Türkiye güneştir. O güneş balçıkla sıvanmaz beyhude uğraşmasınlar” dedi.
-“GÜYA BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRME GİBİ BİR GAYRETİN İÇİNE GİRİYORLAR”-
Medyada göstericilerin şiddetinden bahsedilmediği savunan Erdoğan, şunları kaydetti: “Nasıl yakıp yıktıklarını, nasıl kırıp döktüklerini anlatan gördünüz mü? Adana’da polisimizi şehit ettiler. bunu gündeme taşıyana rastladınız mı. Araçların, kamu binalarının, durakların, iş yerlerinin nasıl alçakça tahrip edildiğinden bahsedeni gördünüz mü? CHP milletvekilleri çıkıyor edepsizce mezhep çatışmalarını körüklüyor. En tehlikeli oyunu oynuyor. Ama bakıyorsunuz bunlardan hiç kimse bahsetmiyor. Çevreden ağaçtan bahsedenler tencere tava seslerini, korna seslerinin çevreye verdiği rahatsızlığı hiç dile getirmiyor. Bunlar çevre değil mi? Ben Rabbime şükrediyorum. Kimse bize zamdan falan bahsetmiyor, kimse bize ‘sendika, parti kurdurmuyorsunuz’ diye bahsetmiyor. ‘Biz her yerde gösteri yapabilmeliyiz’ derseniz böyle bir şey yok. Bu ülke demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu ülkede yürütme nereler miting alanı olarak belirlediyse mitingini orada yapabilirsin. Gösteri ve yürüyüşlerle ilgili nereye müsaade ederse orada yaparsın. Eğer hukuka saygın varsa, hukuk devletinde yaşıyorsan buna uymak zorundasın. Sabah akşam ‘Başbakan çok sert. Başbakan eğer böyle olmasaydı bu gerilimler olmazdı. Bakın işte filanca nasıl yumuşak. Ama Başbakanımız çok gerilimden yana.’ Yani burada da kendilerine göre kurnazlık yapıp güya bizi kendi içimizde birbirimize düşürme gibi bir gayretin içine giriyorlar. Bu da ayrı bir tuzak.”
-“BÜLENT ERSOY ÖRNEĞİ”-
Haksızlık karşısında celallenebildiklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, “Her şeyden önce biz insanız” dedi. Türkiye’nin sesi çok çıkanın değil hukukun, demokrasinin egemen olduğu bir ülke olduğunu anlatan Erdoğan, “Medya yoluyla, sosyal medya yoluyla toplum mühendisliği yapmaya çalışanlar kusura bakmasınlar, onlar da avuçlarını yalarlar. Kimin ne hesabı varsa buyursun 8 ay sonra seçim var. Bu sabah televizyonda Bülent Ersoy’u dinledim. Bir oturumda bir hitabı var çok enteresan; ‘Seçimle gelen seçimle gider. Sandıkta hesabını sorun ama şiddetlere yeltenmeyin’ dedi. Şimdi aklı selimin yolu bir” dedi. Kendisinin görüştüğü kişilerin bu yönde herhangi bir şey söylemediğini savunan Erdoğan, “Vaka neyse bu. ‘Ben imtiyazlıyım, ben seçkinim benim oyumla çobanın oyu bir mi? Seçim tanımam, referandum tanımam, halk oylaması tanımam’ diyen varsa onlar da kusura bakmasın. Ana muhalefet ve diğerleri hemen halk oylaması olmaz demeye başladılar. Hani halka güveniyordunuz. Niye olmaz diyorsunuz. Yargıya inanmazsın, halkın vereceği karara inanmazsın, neye inanırsın? Her halde sonunda bizim vereceğimiz kararımıza inanacaklar başka çare yok” diye konuştu.
-“DİLENCİ Mİ ONLAR?”-
Erdoğan, “Bize darağacını göstererek hiç kimse muhalefet yapmasın” derken, sözlerine şöyle devam etti: “Karşımızda şöyle güçlü bir muhalefet olsa ne kadar güzel olurdu. Ama yok. Mevcut yönetimiyle CHP, ortaya tatmin edici bir muhalefet koyamadı. Mecliste muhalefet edemeyen CHP, sokak sokak direniş çağrısı yaparak, milleti sokağa dökere, sokaktaki militanın arkasına saklanarak görevini yaptığını sanıyor. Bir milletvekili, eylem yapanlara para dağıtıyor, dilenci mi onlar? Sadaka mı dağıtıyorsun. Ne hal bu? Al birini vur öbürüne. Şu son olaylar CHP’nin mevcut yönetimiyle ne kadar tehlikeli bir politika izlediğini gösterdi. Türkiye’ye zarar veren siyasetten, Türkiye’ye fayda sağlayan siyasete terfi etmelidirler. Yarın Ankara Sincan’da, saat 17.00’de, ertesi gün de İstanbul’da Kazlıçeşme’de saat 18.00’de miting yapacağız. Bu artık, Taksim’e alternatif mitingler olmaktan çıkmıştır. Bunlar artık Mart 2014 seçimlerinin bir kampanyasıdır. Hem Ankara’da, hem İstanbul’da demokrasiye gönül vermiş, hukuka saygılı, her bir vatandaşımızı, hangi partili olursa olsun mitinglere davet ediyoruz.”
-“KARDEŞÇE GELECEĞE BAKACAĞIZ”-
Yüzde kaç oy alırlarsa alsınlar her zaman yüzde 100’ün partisi, hükümeti olduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: “Herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği, herkesin inancını özgürce yaşayabileceği, kimsenin kimseyi tehdit etmeyeceği, hor görmeyeceği, tahkir etmeyeceği bir Türkiye inşa etmenin mücadelesini verdik. Her etnik kökenin, inanç grubunun, mezhebin sorununu kendi sorunumuz bildik. Kronik kökü yüzyıllara dayanan sorunların üzerine cesaretle gittik. Bu ülke hepimizin, 76 milyonun ülkesidir. Türkiye hepimize yetecek kadar büyük bir ülkedir. Kardeşlerim birlikte yaşayacağız. Birbirimize saygı ve hoş görü içinde bakacağız. Türkiye’yi birlikte büyüteceğiz. Bizi birbirimize düşürmek, düşman etmek isteyenlere karşı tarihte olduğu bir bugün de yarın da tek yürek olacağız. Hiç kimsenin yaşam tarzına müdahalenin olmadığı ama herkesin birbirinin yaşam tarzına saygı duyduğu bir Türkiye inşa edeceğiz. Hiç kimsenin kıyafetine karışılmayan, hiçbir kıyafetin yasaklanmadığı bir Türkiye’yle buluşacağız er veya geç. Herkesin kendisini ifade ettiği ama kimsenin kimseyi rahatsız etmediği bir Türkiye imar edeceğiz. Seçim sonuçları her ne olursa olsun, sandıktan çıkana saygı duyulan, kazananın kaybedeni kucakladığı, kaybedenin kazananı takdir ettiği bir Türkiye’de yaşayacağız. Ekonomiyi büyütürken, demokrasinin standartlarını yükseltirken hoş görünü de dayanışmanın da kardeşliğin de büyümesine hep birlikte özen göstereceğiz. Nefreti, öfkeyi, husumetleri dışlayacağız ve kardeşçe geleceğe bakacağız. Kimin ne itirazı varsa dinledik dinleyeceğiz. Kimin ne talebi varsa bunun üzerine hassasiyetle eğileceğiz. Allah'ın izni ile bu güne kadar olduğu gibi bu günden sonra da bir olacağız, beraber olacağız ve birlikte Türkiye olacağız.”
-“GENÇLER ARTIK BURADA DURACAĞINIZ KADAR DURDUNUZ”-
Taksim Gezi Parkı’na, oradaki gerçekten “derdi çevre olanlara” seslenen Başbakan Erdoğan, “Orada duranların niye durduklarını da anlamış değilim. Ortada başlayan, süren bir inşaat mı var? bunların hiçbiri yok. Ben buradan tekrar açıklıyorum; gençler artık burada duracağınız kadar durdunuz, mesajlarınızı verdiniz. Eğer mesajınız Taksim Gezi Parkı ise bununla ilgili o mesaj alınmıştır ve değerlendirmesi yapılmıştır. Peki nedir? Şimdi cevabımı veriyorum, ‘şimdi mesajı aldık’ deyip de onu sandığa koyanlardan değilim. Cevabımı anında veriyorum; Şu anda bir yargı kararı var. Dolayısıyla biz yargı kararını bekleyeceğiz, yargı sürecini takip edeceğiz. Bu mahkeme ne karar verir bilmiyorum. Bundan sonra bölge idare mahkemesi var eğer olumsuz gelirse karar. Bölge idare mahkemesi de olumsuz bir karar verirse Danıştay var. Bütün bu süreci takip edeceğiz. Nihai karar verildiğinde andan itibaren eğer bu karar olumsuzsa biz ona uyarız, olumluysa da tekrar masaya yatırırız. Orada bir halk oylamasına gideriz” dedi.
-“İNŞALLAH TEMENNİ EDERİM Kİ BU AKŞAM BU İŞ BİTER”-
Bu halk oylaması neticesinde çıkacak olan neticeye göre hareket edeceklerine vurgu yapan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Gençlerimize lütfen artık gelin Gezi Parkı’ndan çekilin, evlerinize gidin. Biz orada eğer hala bu illegal örgütlerden kalacak olan olursa biz onlarla baş başa kalalım. Çünkü o Gezi Parkı bu illegal örgütlerin, işgalcilerin parkı değildir, tüm milletindir. Şu anda orada yaşananlar ortada. Sefalet, rezalet. Garip garip, hakaret dolu pankartlar… Bunlar ortada. Bu konuda dün akşam gelen heyete de ‘Sizlerden bu konuda artık bir kararlılık bekliyoruz, bir destek bekliyoruz. Gençlerimizle bunları artık konuşun, artık onlar bu adımı atsınlar, bizi artık farklı yöntemlere sevk etmesinler.’ dedik ve böylece kendilerini uğurladık. Temenni ederim ki bugün artık bu iş biter ve adımlarımızı da biz emin olarak atarız, yargı sürecini bekleriz, bu süreç bittikten sonra halk oylamasına ‘evet’ deniliyorsa, biz halk oylamasına varız, bunu yaparız, ne sonuç çıkarsa ona göre de adımı atarız. Başka ne deyim. Demedik bir şey bırakmadılar. Bir diktatör halk oylamasına gider mi? Bize bunu da yakıştırdılar. İnşallah temenni ederim ki bu akşam bu iş biter.”