20.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Aleviler ise ağırlıklı olarak CHPyi tercih ediyor ama tek partiye kapanmış, izole bir kesim değil...Sosyal Demokrat eğilimli TÜSES Vakfının Ağustos 2002 araştırmasına göre, örnekleme dahil olanların yüzde 11.4ü kendi kimliğini "Kürt" olarak tarif ediyor.TESEVin Haziran 2002 araştırmasında ise yüzde 14lük bir bölüm "Kürtçe bildiğini" söylüyor. Fark kısmen araştırma tekniğinden, kısmen de ana veya babadan birinin Kürt olması veya çevre sebebiyle Kürtçeyi öğrenmiş ama kimliğini Kürt olarak nitelemeyenlerin de bulunmasından kaynaklanıyor olabilir.Kürt nüfusunun bu oranlar civarında olduğunu düşünebiliriz. Seçimler bakımından en önemli sorular şu: Kürt vatandaşlarımız ne ölçüde HADEP çizgisinde? Eğitim ve ekonomik statü farkı Kürtlerin siyasi tercihlerini nasıl etkiliyor? Baştan söyleyelim: DEHAP Kürtlerin yarısının oyunu alabilecek; DEHAPlılar başka partiyi neredeyse hayal bile etmiyor... Ama başka partilerin tabanları da DEHAPı hayal bile etmiyor. DEHAP kapalı, izole, kemikleşmiş bir görüntü veriyor. Kürtlerin yarısı... ANARın Ekim 2002 tarihli araştırmasına göre HADEP bu seçimlerde, iki marjinal Marksist partiyle ittifak yaptığı DEHAP çatısı altında yüzde 6.8 oy alacak gözüküyor. ANARın yöneticisi Prof. Beşir Atalay şunu söyledi:- Bu oranın biraz altında da kalabilir. Çünkü biz DEHAPa oy vereceğini söylemeyip DEHAPı yakın bularak belki oy verebileceğini söyleyenleri dahil ederek bu rakamı bulduk; yüzde 7 yani...ANARın araştırmasında deneklere oy vereceği parti sorulmuş, bir de yakın ve çok uzak bulduğu parti sorulmuş. Belli başlı partiler arasında, HADEP başka parti tabanlarında en az yakın bulunan, en çok uzak bulunan parti durumunda...TÜSESin Ağustos 2002 araştırmasındaki veriler de bunu doğruluyor. TÜSESe göre HADEPin oyu yüzde 6dır:"HADEP yandaşları bakımından tamamen bir Kürt partisidir. Ancak Kürtlerin yüzde 43ünü temsil etmektedir. Kürtler arasında etkin olan diğer bir parti AKPdir."TÜSESin verileri şöyle:Yüzde 20lik bir bölüm ise hiçbiri diyor, marjinal partilerden bahsediyor veya cevap vermiyor.Bu tablo HADEPin Kürt kimliği içinde kaldığını, Kürtlerin ancak yarısından oy alabildiğini, dışarıya, toplumun kesimlerine açılamadığını gösteriyor. HADEP 1995 seçimlerinde yüzde 4.2 oy almıştı, 1999 seçimlerinde ise yüzde 4.7 idi. Kürtler ve ortak değerler Burada dikkat çeken "eziliyorum" kimliğinin Türkiye ortalaması olan yüzde 24ün çok üzerinde, yüzde 40a çıkmasıdır. Bu, yaygın ve derin bir ezilmişlik duygusunun ifadesidir ve sorunun şiddeti bu duyguya, çözüm de bu duygunun yumuşatılmasına bağlıdır.Diğer önemli bir gösterge "vatandaşım" ve "Müslümanım" kimliklerinin ikinci derece yüksek oranlara ulaşmasıdır. "Kürt" kimliğinin öne çıkarılması ve "eziliyorum" algılaması etnik kimliği keskinleştirse de "vatandaşım" ve "Müslümanım" kimlikleri bir ölçüde yumuşatıcı etki yapar.TÜSESe göre, HADEP tabanında şeriatı isteyenlerin oranı yüzde 5tir ve Türkiye ortalamasından düşüktür. İstemeyenlerin oranı yüzde 58dir; kalan kısmı görüş beyan etmemiştir. Bu tablo sol kökenli olan etnik Kürt milliyetçiliğinin laikleştirici bir etkisinin olduğunu ama ortak Müslüman ve vatandaşlık gibi değerleri tasfiye edemediğini düşündürüyor.Müslüman kimliği, bölgede neden HADEPten sonra başka partilerin değil de İslami partilerin, şimdi muhafazakar AKPnin güçlü olduğunu ve bu tür partilerin etnik bakımdan entegre edici rolünü gösteriyor. Bu bir siyasi entegrasyon kanalıdır.Kürt milliyetçiliğini benimsemiş bir partinin tabanında üst kimlik olarak "Türk" kimliğini belirtenlerin oranının yüzde 24e çıkması da kendi ölçüsü içinde önemli bir entegrasyon göstergesidir.Eğitim ile ekonomik ve sosyal statü düzeyi yükseldikçe DEHAPa yönelen Kürt oranının nispi olarak gerilemesi de önemli bir entegrasyon göstergesidir.TESEVe göre, düşük sosyo ekonomik statülü kesimlerde 5.1 puan alan HADEP, yüksek sosyal ve ekonomik statü sahibi kesimlere çıkınca 1.5e gerilemektedir. Gerçi Türkiyede düşük statü tabanı her partide geniştir ama, statü yükseldikçe en büyük oranlı oy düşmesi HADEPte görülmektedir.Başka önemli bir gösterge, HADEPin kapalı, soyutlanmış bir etnik parti niteliğinde olmasıdır.Siyaset bilimci Ali Çarkoğlu ile Melvin J. Hinichin "Word Politics" dergisine yazdıkları "A Spatial Analisis of Turkis Party Preferenea" başlıklı bilimsel makale de "HADEPin izolasyonu" vurgulanıyor.TÜSESin araştırmasına göre, HADEP dışındaki partilere oy vermekte olan seçmenler arasında "İkinci tercih" olarak HADEPi düşünenlerin oranı yüzde 1.1den ibaretti. Bu da etnik parti kimliğinin HADEPi nasıl bir koza içine kapattığını ve değişik kesimlerden oy almasını nasıl zorlaştırdığını gösterir. Bu sebeple DEHAPta bir oy patlaması asla yaşanmayacaktır.Hele de ekonomik ve sosyal gelişme insanlarımız arasındaki ticari, sosyal ve insani ilişkileri, bölgeler arasındaki bağı daha da güçlendirdikçe, etnik ve dini kimlik partileri daha da zorlanacaktır. SAMın araştırmasında "kimlik" sorulurken etnik kimlikler sorulmamış, genel, mesleki ve sosyal kimlikler sorulmuş. Bu açıdan baktığımızda HADEP seçmeninin "Kürt kimliği" ile birlikte veya ondan sonra benimsediği kimlikler şöyle belirleniyor. Aleviler; önce CHP Prof. Burhan Şenatalar şöyle izah ediyor:- Farklı inanç kimliğini ifade etme daha serbest ve olağan hale geldiği için, Alevi olduğu halde bunu ifade etmeyenler de ifade etmeye başlamışlardır.Elimizde güvenilir rakamlar olmamakla beraber Alevi vatandaşlarımızın oranının tabii ki yüzde 8den yüksek olduğunu söyleyebiliriz.Kürt konusu ülkede ve dünyada yoğun konuşulduğu için kimliklerini daha rahat söylüyorlar.TESEVe göre Alevilerin yüzde 34ü, TÜSESe göre yüzde 36.6sı CHPye oy verecek. Aradaki fark önemli değil... CHPye giden Alevi oyları konjonktüre göre yüzde 30 - 40 arasında değişiyor zaten.CHP dışında kalan Alevi oyları bir yerde yoğunlaşmış değil.TÜSESin verileri şöyle:Yüzde 30-40 arasında CHPye oy veren Aleviler, HADEP tabanının aksine kapalı bir cemaat görüntüsü vermiyor. CHP dışındaki Alevi oylarının hiç olmazsa önemli bir bölümünün sağ bir partiye gidememesi sağ partilerin ayıbıdır.Eğitim, sosyal statü, meslek ve iş gibi konularda Aleviler, Sünniler ve Kürtler arasında önemli bir farklılaşma yok. Yine TÜSESin bulguları şöyle:Kentleşme açısından etnik ve dini ayırımcılık olan ülkelerde göze çarpan derin yarılmalar yok. Kentleşmenin Alevilerde nispeten düşük olması tarihen kırsal ağırlıklı olmalarından, Kürtlerin Türkiye ortalamasının üzerinde kentleşmiş olması da son yirmi yıldaki hızlı iç göçlerden geliyor ki bu faktörler de vatandaşlar arasında kanuni ve toplumsal bir ayırımcılık olmadığını gösterir.Aynı şey eğitim açısından da görülüyor:Küçük farklar, yukarıda belirttiğimiz tarihi ve toplumsal sebeplerden kaynaklanıyor, kesinlikle ayırımcılıktan değil.Bu durum Türkiyede Tanzimatla başlayan, Cumhuriyetle bütün kanunlara ve kamu düzenine temel teşkil eden "eşit vatandaşlık" ilkesinin ve kültürünün yerleştiğini gösterir.Neticeten: Türkiyede önemli sosyal ve kültürel farklılıklar olmakla birlikte entegrasyon da güçlüdür ve yelpazedeki aşırı parçalanma esasen siyasi sebeplerden kaynaklanmaktadır. TÜSESin 1998 araştırmasında kimliğini Alevi olarak ifade edenlerin oranı yüzde 3.6 iken, bu oran 2002de yüzde 8e çıkmış! Tabii doğurganlıktan falan değil. Alevi Bektaşi rönesansı... George Harrisin belirttiği gibi sağ sol kutuplaşmasıyla mezhep kutuplaşmasının üst üste binmesi, çatışmanın şiddetlenmesine yol açtı; kan gövdeyi götürdü. Sağ sol farkının yumuşaması, piyasa ekonomisi, dışa açılma, kentleşme, genel eğitim düzeyinin yükselmesi ve demokrasinin gelişmesi bütün Türkiyede orta sınıflaşma, burjuvalaşma sürecini geliştirdi. Sünniler, Aleviler, Kürtler aynı süreci yaşıyor. Kürt aydını Dr. Tarık Ziya Ekincinin "Vatandaşlık Açısından Kürt Sorunu" adlı önemli eserinde belirttiği gibi, bir kültürel çeşitlenme ve sosyal entegrasyon sürecidir bu. Artık Alevilik ve Bektaşilik, devrim simgesi gibi görülen Şeyh Bedreddin ve Pir Sultana daha gerçekçi bakıyor, bütün tasavvuf mirasına yöneliyor. Eski tekke ve zaviyelerin yeni kurumları olan Cemevleri gelişiyor.Değerli düşünür Reha Çamuroğlunun eserlerinden başka, mesela Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebabanın on cildi bulacak olan "Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik" adlı muhteşem eseri bu rönesansın simgesidir. Sünnilerin de aynı tasavvuf ruhaniyetini tadarak okuyacağı bir eser.İşte bu kültürel zenginleşme ve sosyal çeşitlenme Alevilerin laiklik sebebiyle CHP ağırlıklı ama daha geniş yelpazeye yönelişini doğurdu. Sağ partiler dar kafalılık yaparak Türkiyenin bu zenginliğini idrak edemediler. Bu bütün sağ partilerin ayıbıdır. 1980 öncesinde Aleviler hemen tamamıyla kendilerini solculukla ifade ederdi. YARIN Türkiye nereye?