25.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Erdoğan, 1926-1950 yılları arasında CHP dönemine ait, camilerle ilgili 9 belgeyi açıkladı. Erdoğan, 1926-1950 arasında 513 cami, çoğunun üzerinde cami olan 327 arsa,1070 mescidin satıldığını belirterek, ”Bunlarla birlikte, kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleştiriliyor” dedi.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, 1926-1950 arasında, camilere dönük politikayı 9 belgeyle eleştirerek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklendi.
Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin tarihini eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dizlerinin dibine oturarak öğrenmesini isteyen Erdoğan, “Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Bu ülkede ayrımcılığın tarafı olmadığını ortaya koy ama ne dersen de bu konuda yerin belli, yurdun belli, her şeyinle ortadasın“ dedi.
Erdoğan, Ak Parti grup toplantısının tamamını CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na dönük eleştirilere ayırdı. Erdoğan’ın mesajları şöyle:
CHP DARBELERE ALKIŞ TUTTU SU TAŞIDI: CHP, 27 Mayıs’ın öncesinde müdahaleye su taşımış, 27 Mayıs’ın hemen ertesinde de müdahaleye alkış tutmuş, hata silahlı güçlere ’emrinizdeyim’ diyerek, müdahale karşısında el pençe divan durmuştur. ’Darbelere karşıyım ama...’ diye başlayan her ifade, doğrudan doğruya darbeleri meşrulaştırmaktır ve hastalıklı bir ruh halinden başka bir şey değildir. Tekrar ediyorum; siyasiler hangi hatayı yaparlarsa yapsınlar, bu bir darbenin gerekçesi değildir ve olamaz. Darbeyi, darbe yapanları değil, siyasetçileri konuşmak, doğrudan doğruya darbe zihniyetinin bir yansımasıdır. 28 Şubat’la ilgili yargı sürecinin başlamasının hemen ardından ’intikam’ kelimesini telaffuz etmek, CHP’nin genlerine işlemiş darbeseverliğin tezahüründen başka bir şey değildir. İntikam kavramıyla kırdığı potu, düzeltmeye çalışan CHP Genel Başkanı, şu an itibariyle bile CHP’nin her türlü müdahalenin karşısında olacağı yönünde samimi bir duruş sergileyememiştir.
PEMBE İNCİLİ KAFTAN VE PAUL AUSTER: (Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz haftaki grup toplantısında Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikayesinden bahsettiğini hatırlatan Erdoğan, onun bu hikayeyi okuyup okumadığından emin olamadığını ifade ettikten sonra) AK Parti’nin dokuz buçuk yıl boyunca dış politikada ortaya koyduğu tavır, işte o Pembe İncili Kaftan’da ortaya konulan, ecnebilerin karşısında el pençe divan duran liderlerin olduğu bir Türkiye Cumhuriyeti değil... Bir Amerikalı yazarın kuyruğuna takılıp, Sayın Kılıçdaroğlu, İsrail’de basın ve düşünce hürriyeti olduğunu savunmuştu. Şimdi buyursun Sayın Kılıçdaroğlu, İsrail’in Alman yazar Günter Grass’a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin bakalım.
SEN BAASÇISIN,KÜVÖZDE YETİŞEN CHP’DİR: (Suriye’deki Baas rejimiyle benzer zihniyeti, benzer kafayı taşıyan birinin kendilerine dış politika konusunda tavsiyede bulunamayacağını, yol da gösteremeyeceğini ve ‘Sayın Kılıçdaroğlu sen Baasçı’sın’ dedikten sonra) 28 Şubat’a selam duracaksınız, 27 Nisan’a selam duracaksınız, 27 Mayıs darbesinden övgüyle bahsedeceksiniz, sonra da çıkıp, ’AK Parti’yi 28 Şubat üretti’ diyeceksiniz.
Bu ülkede darbelerin küvezinde sadece CHP yetişmiştir, üremiştir. Süreç, hukuki bir süreçtir; Hukukun gayesi de intikam almak değil, adaleti tesis etmektir. Ucu her nereye varıyorsa, kime ulaşıyorsa, sorumluların ortaya çıkarılması ve yargılanması için biz üzerimize düşeni yaparız ve yapmaya da devam edeceğiz. Niye, çünkü halkımıza gittik. 12 Eylül’de halkımız bize yüzde 58 ile bu görevi verdi, ’Bu işi çözün, halledin’ dedi.
CAMİ VE MESCİTLERİ SATTILAR: İki tane kitaptan yola çıkarak, 1940’larda yüzlerce kitabın yasaklanmasını meşru göstermeye çalışmak yüzsüzlüğün ta kendisidir. Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz, buna bir şey demeyiz. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu’nun yol arkadaşlığı yaptığı bir zat var. Eski başbakanlardan, eski Cumhurbaşkanı. Biliyorsunuz, bu zat, şapkasını kaptırmaz, şapkasını alır gider ama 12 Haziran seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah yapmaktan kaçınmadı.
Ya Sayın Kılıçdaroğlu, bizden dinlemene gerek yok, sen o yol arkadaşına git, eğer, ’dün dündür, bugün bugündür’ demezse, sana CHP zulmünü, kapanan camileri o yol arkadaşın gayet tafsilatlı biçimde anlatacaktır. Ama yeter ki ’dün dündür bugün bugündür’ demesin.