22.10.2018 - 22:03 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, EKOTÜRK televizyonunda katıldığı yayında soruları yanıtladı.
EKOTÜRK'ün yayın hayatına başlamasının hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Görsel yayınlarda gerçekten ekonomi büyük önem arz ediyor. Bugüne kadar da bu konularla ilgili yalan yanlış birçok haberler malum yapılıyor. EKOTÜRK'ün bu boşluğu dolduracağına inanıyorum, bu vesileyle de başarılar diliyorum." diye konuştu
AK Parti'nin katıldığı ilk seçim olan 3 Kasım 2002 seçimleri hatırlatılarak aradan geçen 16 yıl sonra o günkü hedeflerinden ne kadarının gerçekleştiğine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 3 Kasım'ı bizim için çok anlamlı bir çıkıştı ve bize başarı grafiğinde yer bulmayanlar, başarılı olamayacağımızı söyleyenler çok büyük bir hezimete uğradılar." ifadesini kullandı.
Seçimde iki siyasi partinin parlamentoya girdiğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"O zaman yüzde 63 gibi parlamentonun içerisinde bir orana sahip olduk, bu tabii çok büyük bir güçtü aslında. İki siyasi partiden parlamentonun oluşması da ayrı bir güç katıyordu. Fakat hedeflerimiz büyüktü çünkü Türkiye'yi biz gerçekten çok farklı bir konuma taşımanın hesabı içerisindeydik. Altyapıyla, üstyapıyla değişen bir Türkiye, ekonomide dünyada ilk 10 içerisine girmemizin gereğine inanmıştık ve bu inançla beraber yol yürüyorduk. Tabii ileri teknolojiyi yakalayan bir Türkiye olmayı hedefliyorduk."
"GİRİŞİMCİYE GÜVEN VEREN İKTİDAR"
Her şeyden önce girişimciye güven veren bir iktidar olmanın hesabı içerisinde olduklarını dile getiren Erdoğan, "Yola çıkarken de dört ilkeden bahsetmiştik eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bunun üzerine Türkiye'yi inşa ederek yürüyeceğiz demiştik. Tabii buna enerjiyi, ulaşımı, tarımı ilave ettik ve haysiyetli bir dış politika diyerek yola çıktık ve bu yolculuğumuz o günden bugüne şöyle bir başarı getirdi, nedir? AK Parti bir defa hiç geriye gidiş, dönüş, düşüş böyle bir şeyi yaşamadı." şeklinde konuştu.
Bugüne kadar girdikleri tüm seçimlerde birinci ve açık ara önde olan bir parti olarak çıktıklarını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gerek genel seçimlerde gerek yerel seçimlerde AK Parti gücünü artırarak hep devam ettirdi, korudu ve şu anda da yine aynı gücünü koruyor. İnşallah önümüzde malum bir Mart 2019 seçimleri var. Bu bir yerel seçim ama yerel seçim olmasına rağmen orada da yine çok ciddi bir başarıya imza atacağımıza inanıyorum çünkü partimizin tüm kadroları buna hazır, iller buna hazır, ilçeler, beldeler buna hazır. Bu azimle, bu gayretle inşallah ülkemizi hem muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız, ekonomideki gücümüzü daha da artırarak yolumuza devam edeceğiz ve ileri teknolojiyi de bu noktada yakalamış bir Türkiye olarak gençlerimizi buraya sürükleyeceğiz."
"TEMELİNİ CUMHUR İTTİFAKI'NIN OLUŞTURDUĞU ANLAYIŞI KORUYACAĞIZ"
Yerel seçimlerde de MHP ile olası birlikteliğe yönelik bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak benim görevlendirdiğim arkadaşlar var, Sayın Bahçeli'nin görevlendirdiği arkadaşlar var, şu anda görüşmelerini yapıyorlar. Bu arada bizim de Sayın Bahçeli ile bir araya gelmek suretiyle atacağımız adımlar var ama henüz somut olarak 'şu şöyle olacak, bu böyle olacak' diye bir şey yok. Temelini Cumhur İttifakı'nın oluşturduğu anlayışı koruyacağız, onu devam ettireceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul'a olan özel ilgisi hatırlatılarak yaptığı seyahatlerde kendisini etkileyen, ilham veren şehirlerin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macaristan'a yaptığı ziyareti hatırlattı.
Macaristan'ın başkenti Budapeşte'nin tarihi konumuyla büyüleyen bir şehir olduğunu ve ortasından akan Tuna Nehri'nin İstanbul Boğazı gibi şehri ikiye ayırdığını söyleyen Erdoğan, "Bütün eserler tarih kokuyor, böyle bir özelliği var, onu da ciddi manada korumanın gayreti içerisindeler. Bu bakımdan gerçekten Budapeşte beğendiğim, sevdiğim şehirlerden bir tanesi." dedi.
Bir soru üzerine Estergon Kalesi'ne gidemediklerini belirten Erdoğan, "Gül Baba Türbesi çok çok ince dokunmalarla hakikaten restorasyonu yapılmış, gayet güzel bir şekilde çevre düzenlemesi yapılmış çünkü bundan 10 sene önce gittiğimde bu güzellik yoktu ama şimdi hem müzesiyle hem türbenin kendisi her yönüyle ele alındı ve TİKA ile Macaristan yönetimi ortaklaşa orayı yaptık. Güzel bir eser ortaya çıktı." ifadesini kullandı.
Prag, Moskova, Berlin ve Roma'nın da kendine has özellikleriyle güzellikleri bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Tarihi dokusunu korumuş olan şehirler veya ülkeler geleceğe çok farklı mesajlar veriyor." dedi.
"VAKIF ESERLERİMİZİ AYAĞA KALDIRDIK"
"Zaten İstanbul'u da güçlü kılan bu değil mi?" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstanbul'un tarihi güzelliklerini koruyor ve bunu daha da biz diyoruz ki geliştirelim, artıralım ve bu tarihi dokunmaları elden kaybetmeyelim. Biz şu ana kadar 5 bine yakın ülke genelinde vakıf eserlerimizi ayağa kaldırdık. Bunu niye yapıyoruz? Bunu yapmamızın sebebi, onlar varsa sen varsın. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz, biz bunun için de o tarihi eserlerimize sahip çıktık, çıkıyoruz."
Edirne, Tokat, Konya, Kayseri, Sivas gibi şehirlerde dipdiri ayakta duran tarihi eserlerin görülebileceğini söyleyen Erdoğan, buralarda tarihi eserlere nasıl sahip çıktıklarını herkesin gördüğünü vurguladı.
İstanbul'da Sultanahmet, Süleymaniye gibi bazı eserleri ciddi manada ele aldıklarını dile getiren Erdoğan, bunlara yenilerini de ilave ettiklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bunların geçmişten geleceğe ne yaptık? Geçmiş yapıldı da siz ne yaptınız? sorarlar adama. Onun için de bunlarla devam ediyoruz. Bütün bunların yanında zamanın dilini de yakalamak gerekiyor." ifadesini kullandı.
İstanbul'da yer alan Miniatürk'ün yanında bulunan mezbahayı ele aldıklarını ve kongre kültür merkezine dönüştürdüklerini anlatan Erdoğan, şimdi Haliç Kongre Merkezi'nin halkla bütünleşen bir yer haline geldiğine işaret etti.
Bütün bunlarla bir zenginliğin ortaya çıktığını belirten Erdoğan, "Bu sene mesela bizim 40 milyonun üzerinde bir turist gelme durumuyla karşı karşıyayız. Bunlar eğer siz bu doneleri ortaya koymazsanız böyle turist buraya çekemezsiniz. Bunlar var olduğu için bu kadar turisti çekebiliyoruz. Az önce söylediğim sadece bu camilerimiz yıkılmayla karşı karşıyaydı, Fatih Camii yıkılmayla karşı karşıyaydı ama bunları hep ele aldık, hamdolsun bu hale getirdik. Daha da iyi olacak." dedi.
İstanbul üzerindeki hassasiyetlerinin artarak devam ettiğini kaydeden Erdoğan, başkentte de eski eserleri meydana çıkarmanın gayretiyle yola çıktıklarını belirtti.
Erdoğan, "Başkent Ankara'da da yeni bazı eserlerle burayı zenginleştirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu dil de malum dildir ve bu dili de Kültür Turizm Bakanlığımız olsun, belediyemiz olsun bunlar yakalamış vaziyetteler." diye konuştu.
Melike Hatun Camisi'nin ciddi bir zenginlik kattığını, Ulus'taki tarihi eserleri ele aldıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde yine devam eden kuzey istikametindeki camimiz, külliye gayet güzel bir şekilde. Ama hepsinden öte tabii şu anda çatısı altında şu söyleşiyi yaptığımız Cumhurbaşkanlığı Külliyesi herhalde artık Cumhuriyet tarihinde bir noktadır, bir damgadır ve buradaki Selçuklu, Osmanlı, modern mimarinin bir sentezi bu eserde var. Böyle bir sentezle beraber de geleceğe buradan bir haber olsun diye bu eseri inşa ettik. Mimarından mühendisine, işçisine kadar bütün arkadaşlarıma da özellikle teşekkür ediyorum."
Haliç'te yürütülen imar çalışması sırasında, o bölgenin doldurulup kapatılmasının gündeme geldiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, hocaların o dönemde, "Eğer burayı temizlemeye kalkarsanız yani bu içerideki çamuru çıkarmaya kalkarsanız, bu yakalar kayar. Böylece çok büyük bir felaketle karşı karşıya kalırız." dediklerini aktardı.
onuya ilişkin yurt dışı ile de çalışmaların yürütüldüğünü, bunun neticesinde "Böyle bir tehlike yok" denildiğini anlatan Erdoğan, o bölgeden malum çamuru, balçığı aldıklarını, 9,5-10 kilometre ilerdeki Alibeyköy'de büyük bir taş ocağına taşıdıklarını hatırlattı.
O bölgede 600 bin metrekarelik bir alanda Vialand'ın oluştuğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesele o ufku verebilmek bunu görebilmek, bunu gördüğünüz zaman birçok şey değişiyor. Ama bunu kendi akışına bırakırsan bunlar olmaz. Şu anda Haliç'te o koku filan vesaire kalmadı, kalmadığı gibi Haliç'te köprüde balık tutuluyor. Balık türleri çok çok arttı. Biz bununla da kalmadık ne yaptık? Boğaz'ı oradan Haliç'e bağladık. Çünkü Boğaz'dan oraya gelen suyla oradaki devir daim meselesini hallettik, çünkü kendi içinde üreten değil ama Boğaz'dan oraya gelen suyla beraber Haliç'in suyu tamamıyla temizlenmiş oldu. Şu anda Sadabad vesaire filan bütün oralarda bu temizliği görüyoruz. Sadabad biliyorsunuz çok berbat durumdaydı ama o suyu oraya bağlayınca Sadabad Deresi filan buralar çok daha güzel bir hale gelmiş oldu. Haliç'te öyle bir sorunumuz kalmadı. O işi bitirmiş olduk."
Zaman zaman orada kürek yarışlarının da yapıldığını dile getiren Erdoğan, yeni yapılan köprüyle beraber ayrı bir özellik ve ayrı bir gücün bulunduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi Haliç'te yeni bir muhteşem proje hazırlanıyor. Bu proje devreye girdiği anda, şöyle bir üç senemizi zannediyorum alacak, yani orası çok ciddi bir çekim alanı olacak. Müzeler, alışveriş imkanları var, bütün bunlarla beraber oradaki oteller vesaire filan Haliç'in kenarı Kasımpaşa, Hasköy o taraftaki çok büyük bir zenginliğe kavuşmuş olacak. Böylece bu tersaneler kısmını biz şimdi bu şekilde bir çekim alanına kavuşturmuş olacağız." diye konuştu.
"TİKA, DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA"
Dünyadaki vakıf medeniyetiyle ilgili yapılanlar konusunda değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TİKA'nın dünyanın dört bir yanında işbirliğini genişleterek devam ettirdiğini anımsattı.
Ağırlıklı olarak işe Balkanlar'dan başlandığını ancak burada kalınmayarak tüm dünyaya yayıldıklarını dile getiren Erdoğan, özellikle de az gelişmiş ülkelerin TİKA'nın çalışma alanı olduğunu vurguladı.
Erdoğan, ikinci derecede gelişmekte olan ülkelere de gidildiğini, buralarda birincil olarak eğitim ve sağlık üzerinde durulduğuna işaret ederek, bu ülkelerde TİKA'nın yürüttüğü çalışmalara değindi.
TİKA'nın Bosna Hersek'te ihya ettiği eserlerin bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, Makedonya'da da çalışmaların sürdüğünü, Balkanlar'ın dört bir yanında çalışma yürüttüğünü, ayrıca Yunus Emre Enstitüsü'nün yürüttüğü çalışmaların da bulunduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macaristan'da Gül Baba Türbesi ile ilgili TİKA'nın Macar yönetimiyle işbirliğine gittiğini ve bu çalışmayla bu türbenin ve çevresinin düzenleme işinin gerçekleştirildiğini aktararak, "Dünyanın dört bir yanına bu sesimiz, TİKA ile Yunus Emre ile bunların hepsi ile beraber gidiyor. Bu çalışmalar yayılarak genişleyerek devam ediyor." değerlendirmesini yaptı.
ERDOĞAN İLK KAZANCINI ANLATTI
Erdoğan'a yayında hayattaki ilk işi ve kazancını nasıl elde ettiği ve bunu nerede harcadığı da soruldu.
İstanbul Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde yatılı okuduğunu hatırlatan Erdoğan, o dönem yaşadıklarını, "Rahmetli anacığım beni okula götürüp teslim ettiği zaman o hafta çok dokunaklı bir haftaydı, çok gözü yaşlı gecelerim oldu. Çünkü hiç anadan babadan ayrı kalmamışsınız. Böyle oraya getirdiler, İstanbul'un içindesiniz ama Fener'in tepesinde lisede orada artık bir yeni dönem başlıyor." sözleriyle anlattı.
Lisedeyken arkadaşlarının çoğununun Anadolu çocuğu olduğunu, hepsinin de evlerine bir şeyler göndermek istediklerini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben de o zaman şunu düşündüm. Dedim, en iyisi ben buraya kartpostal getireyim. Önce kartpostalı temin yollarına gittim. Ama ikinci veya üçüncü sınıfa geçtiğimde, Cağaloğlu'ndan kartpostal aldım. Markayı söylemeyeceğim, bildiğim kadarıyla o marka hala var. Halk otobüsüne biniyordum, Eminönü'nden yürüyordum Çağaloğlu'na, oradan kartpostal alıyordum. Tabii ilk anlarda çok fazla değil, 100 tane filan alıyordum. Sonra o kartpostalı arkadaşlarıma satıyordum ve bitince tekrar gidip alıyordum.
İlk gelir kaynağım bu. 'Ne yaptın deyince?' Bir kitabevinin sahibinin oğlu ile aynı sınıfta okuyorduk. Şu anda tabii yaşıyorsa Allah selamet versin, öldüyse Allah rahmet eylesin, ben de kendisine o zaman dedim ki; kaynak eser olarak sizden şu eseri taksitle alabilir miyim? Üçüncü sınıftayız artık veya 4 de olabilir. Ondan sonra 'tamam' dedi. Sağ olsun bana orada güzel bir kıyak yaptı. Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu'nu aldım, Ömer Nasuhi Bilmen'in..."
Erdoğan, kendisine 8 ciltlik bu eserin alınması için uzun bir vade yapıldığını belirterek, ilk alışverişinin bu olduğunu, ticarette de en karlı yatırımının hala kütüphanesinde bulunan bu eser olduğunu ifade etti.
Bunun dışında da hafta sonları eve geldiğinde Kasımpaşa'daki bir taş fırından bayat simit aldığını ve bu simitleri annesinin file içerisinde buhara yatırdığına değinen Erdoğan, ertesi gün top sahasına giderek o simitleri, taze simitlerin yarı fiyatına sattığını dile getirdi.
Oradan da ciddi bir gelir elde ettiğini aktaran Erdoğan, babasının da kendisine sembolik haftalık verdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Paraya karşı titizliğim böyleydi ve bu ekonomik davranış, bizi işte kitapların alımını vesaire, üstadın kitaplarını yavaş yavaş almaya bu aradaki biriktirdiklerimle almaya başladık ve böylece bir kütüphaneye kendi evimde babamın yaptırdığı bir kitaplığım vardı, orada oluşturmaya başladım." şeklinde konuştu.
Erdoğan, bir hayırseverin yardımıyla Fatih'teki İstanbul Anadolu İmam Hatip Lisesinin yenilendiğini ifade ederek, buranın şimdi muhteşem bir okula dönüştüğünü, sosyal aktivitelerin yapıldığı çok modern ve örnek bir okul haline geldiğini söyledi.
Mimariye yönelik hassasiyeti olduğunu kaydeden Erdoğan, projelerde mimariye dikkat ettiğini ve okulları da ona göre yaptırdıklarını dile getirdi. Erdoğan, "Hayırseverlerimize bunu söylüyoruz, öyle rastgele beton yığını değil, mimari estetiği olsun ve orada okuyan çocuklarımız da 'Ben böyle bir okuldan yetiştim.' demeli, bunu dedirtmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Gelecekle ilgili Türkiye ve kendisi açısından nasıl bir tasavvura sahip olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, her zaman insan merkezli bir yatırım anlayışının hedeflenmesi gerektiğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin her zaman bunu hedeflerine koyduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Onun için dikkat ederseniz 4 temel esas derken, bu esasa eğitimi koyduk. Eğitim kim için, insan için. Sağlık kim için, insan için. Çünkü biz bu ülkede sağlıkta ve eğitimde ne çileler çektiğimizi biliyoruz. Mesela ben 75 kişilik sınıfta okudum ama ülkemde o dönemlerde 80-90-100 kişilik sınıfların olduğu okullar vardı. Bu çileyi çekmişseniz, bunu artık değiştirmeniz lazım. Şimdi bakın biz bunu değiştirdik. Şimdi ortalama artık 30'u yakaladık, daha da aşağıya doğru düşüyor. Buraya geldik, niye? Sınıf ne kadar kalabalık olursa kalite o kadar düşecektir ama sınıftaki öğrenci sayısı ne kadar az olursa kalite o kadar yükselecektir."
"DEVLET, VAKIF VE ÖZEL HASTANELER BİRBİRLERİYE YARIŞIR HALE GELDİ"
Hastanelerdeki kaliteye ilişkin de değerlendirmede bulunan Erdoğan, eskiden hastanelerde bir röntgen çektirilebilmesi için 7-8 ay sonrasına gün verildiğini hatırlattı.
Erdoğan, "Böyle bir durum vardı ama şimdi hastanelerimizde o ilkel röntgen cihazları yok. Şimdi artık tomografisi, MR, ultrasonografisiyle beraber devletin hastaneleri, aynı şekilde vakıf ve özel hastaneler birbirleriyle yarışır hale geldiler. Böyle bir kalite var ve bunları daha da iyi bir konuma getirmenin gayreti içerisindeyiz." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurum binalarının yapısına ilişkin de "Adalet saraylarımız ve emniyet saraylarımız hepsi şu anda korkulan yerler haline gelmedi. Eskiden bir karakola gittiğiniz zaman korkarak kapıdan içeri giriyordunuz, 'Acaba bugün buradan nasıl çıkacağım.' diye. Ama şimdi böyle bir durum söz konusu değil." diye konuştu.
"BAZI SIKINTILARI YAŞADIK AMA HEPSİNİ TOPARLAYACAĞIZ"
Enerji ve tarım konularında da önemli adımlar atıldığını anlatan Erdoğan, hepsinden öte dış politikada varılan yerin çok çok önemli olduğuna dikkati çekti.
"Geldiğimizde malum, 36 milyar dolar ihracatı olan bir Türkiye vardı ama şimdi 165 milyar dolar ihracatı olan bir Türkiye var." diyen Erdoğan, kişi başına milli geliri 3 bin 400 dolardan 11 bin dolara kadar çıkardıklarını bildirdi. Erdoğan, "Bu arada bazı sıkıntıları yaşadık, o ayrı mesele ama bunların hepsini toparlayacağız. Geldiğimizde IMF'ye 23,5 milyar dolar borcu olan bir Türkiye vardı ama 2013 itibarıyla IMF'ye borcumuzu bitirdik. Şimdi artık bizim IMF diye bir sorunumuz yok ki IMF'nin bile bizden borç ister hale geldiği dönemi yaşadık." şeklindeki değerlendirmeleri paylaştı.
Merkez Bankasının döviz rezervini de artırdıklarını anlatan Erdoğan, "Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Başbakanlığım döneminde, o da mesela bir ara 136 milyar dolara kadar çıkardık. Böyle bir dönemden bunu korumanın gayreti içerisindeyiz. Bir düşüş var ama bunu yeniden inşallah toparlayacağımıza inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin alt ve üst yapıda aldığı mesafenin ortada olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizim 3. köprümüz, birçok şeyleri rahatlattı. Aynı şekilde Marmaray birçok şeyi rahatlattı, Avrasya Tüneli İstanbul trafiğinin birçok şeyini rahatlattı. Osmangazi Köprüsü, Kocaeli'ni tamamen dolaşmaktan kurtararak süratle İstanbul-Bursa arasında bir geçiş sağlamış oldu. Şu anda İstanbul'dan Bursa 1 saat 15 dakikaya düşmüş vaziyette. Onunla beraber İzmir'i bağlıyoruz. İzmir hattı bağlandığında 3-3,5 saate düşer hale gelecek. Bu hat içerisinde parça parça yapılan birçok yer var, bunlar devam ediyor."
"HALKIMIN DEVLETİNE OLAN İNANCI ARTIYOR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sağlık hizmeti kapsamında yapılan hastanelere ilişkin de bilgi verdi.
En büyük rüyasının şehir hastaneleri olduğunu anımsatan Erdoğan, şehir hastanelerinin yapımına büyükşehirlerden başladıklarını söyledi. Erdoğan, bu hastanelerin bazı küçük şehirlerde de yapıldığını belirterek, "Buralarda bu hastanelerin yapılması, halkımın devletine olan inancını, güvenini artırıyor." dedi.
İlaç temini başta olmak üzere her yönüyle huzuru yakalayan bir Türkiye'nin söz konusu olduğunu vurgulayan Erdoğan, her konuda daha da iyi adımların atılacağını yineledi.
Erdoğan, hastaların eskiden bir yerden bir yere gitme noktasında sıkıntılarının bulunduğunu hatırlatarak, "Hastayı helikopterle alacak Sağlık Bakanlığı götürecek, böyle bir şey yoktu. Şimdi 14 tane helikopter hizmet veriyor." diye konuştu.
Aynı şekilde ambulans uçaklarla da hastalara hizmet verildiğine işaret eden Erdoğan, "Şu anda binlerce ambulansımız Türkiye genelinde hizmet veriyor. Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu'nun karı, kışı, tipisinde ulaşım çok tehlikeli. Buralara palet ambulanslar aldık. Bu palet ambulanslarla birçok yere çıkabilmenin yolunu bulduk, bunları başardık, bunlar oralarda hizmet veriyorlar. Şu anda insanına değer veren, her şey insan için her şey Türkiye için diyen bir yönetim var iş başında." şeklindeki görüşlerini dile getirdi.
Bu çalışmaların her alanda sürdüğüne dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'deki üniversite sayısına ilişkin de bilgiler verdi. Erdoğan, "75 tane üniversitesi varken şu anda 206 tane üniversitesiyle 81 vilayetin tamamında üniversiteleri olan bir Türkiye var. Bu ne demek? Genç, sen evinden çıkıp da gelmeyeceksin, ben sana geleceğim. Hakkari'deki bir genç Ankara'ya ya da İstanbul'a nasıl gelsin? Mümkün müydü, değildi. Şimdi Hakkari'de üniversite var, Iğdır'da üniversite var, Ağrı'da, Kars'ta üniversite var. Gençlerimiz, kendi şehrinde üniversite okuyabilme imkanını yakalıyor. Artık lisansüstü, doktora gibi bu tür eğitimi yapmak isteyenler Ankara gibi İstanbul gibi yerlere gelme durumundalar. Bunları artık biz tefrik ettik, bu hale getirdik ve dünya ile de inşallah kısa bir zamanda yarışır hale geleceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyetin 100'üncü yılında Türkiye'nin misyon ve vizyonunun geleceğine ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, Türkiye'nin dünya ile yarış halinde olması gerektiğini ifade etti.
Erdoğan, 29 Ekim'de İstanbul'daki havalimanının açılacağını hatırlatarak, bu havalimanının ilk etapta yılda 90 milyon yolcuya hizmet vereceğini söyledi. Havalimanının 2023'te ise 150-200 milyon yolcuya hitap eder hale geleceğini dile getiren Erdoğan, "Biz yüzüncü yıla dünyanın çok ama çok saygın bir ülkesi olarak girmeyi bu yatırımlarla da sağlamış olacağız. Ama bütün bunların yanında bizim için önemli olan bir şey daha var, o da nedir? Biz şu anda dünyanın satın alma paritesi itibariyle on üçüncü ülkesiyiz. Malum G20'de on yedinci ülke konumundayız." diye konuştu.
Kasım ayının sonunda Türkiye'nin Arjantin'de G20 zirvesinde olacağını hatırlatan Erdoğan, ilk yirmi içinde olan Türkiye'nin ilk on içinde olmanın hesaplarını yaptığını dile getirdi.
Erdoğan, "Bazı manipülasyonlar, spekülasyonlar şunlar bunlar olmuş olabilir ama bunları artık aşan bir Türkiye var. Tabii ekonomik olarak atılan adımların yanında bizim fikri, kültürel bu anlamda da çok daha farklı, güçlü olduğumuzu her şeyiyle ortaya koyabilen bir Türkiye olmamız lazım. Sadece ekonomi her şey değil. Bilim, irfan, kültür bunlar bizim için çok önemli." şeklinde konuştu.
TEKNOFEST İstanbul'da gençlerin gösterdiği başarılara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bir şeyi gösteriyor. Artık bir yarış başladı. Çok dinamik, güçlü bir nesil geliyor inşallah. Bütün mesele, bu gençliğin madden ve manen güçlü olarak gelmesi. Bunu başardığımız andan itibaren geleceğimizin çok daha güçlü olduğunu, 2023 ile beraber çok farklı bir gelecek inşa edeceğimizi düşünüyorum." ifadesini kullandı.
"FİNANS SEKTÖRÜNÜN GİRİŞİMCİLERİMİZİN ÖNÜNÜ AÇMASI LAZIM"
Kalkınmanın temel esasları üzerinde durulması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, kalkınmanın temel esasları içerisinde yer alan üretimin bir kenara koyulmasının mümkün olmadığına değindi.
Üretimin yapılabilmesi için yatırıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Yatırımda tüm finans sektörünün girişimcilerimizin önünü açması lazım. Girişimcilerimize özellikle yüksek faizle değil düşük faizle kredi imkanlarının verilmesi. Bu verildiği anda benim girişimcim çok daha rahat yatırım yapacaktır. Bu yatırım istihdamı getirecektir. Bu istihdamla beraber de üretim çok daha farklı boyutlara gelecektir. Bu endişe edilen enflasyon olayını da bu düşük faiz aşağı çekecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Recep Tayyip Erdoğan, faiz ve enflasyon konusundaki açıklamalarının akademisyenlerle çatışmaya girmeye sebep olabileceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Ama bu inandığım bir şeydir çünkü ispat edilmiştir. Onlar ispat ederek konuşmuyorlar biz ispat ederek konuşuyoruz. Göreve geldiğimizde yüzde 73 idi faiz, enflasyon yüzde 30'du. Biz faizi aşağı çektik. Faizi biz 4,6'ya aldığımızda enflasyon yedi küsür altıydı. Buraya çektik. Onun için bir ilke söylüyorum, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu bir defa bilmeleri, öğrenmeleri lazım. Ben damdan düşen adamım, onlar damdan düşerek konuşmuyorlar. Onlar sadece sayfaların arasından konuşuyorlar ama bunu yaşayanlar da dünyada böyle olduğunu gayet iyi biliyorlar. Bu yapıldığı anda düşük faizde, özellikle girişimciye sağlanacak krediler, onların da üretimini, istihdamını artıracaktır. Bununla beraber de kalkınma hareketi çok daha güçlü şekilde devam edecektir."