Siyaset‘Çok uluslu şirketler Türkiye seçimleri için bazı stratejik çalışmalar yapıyor’

‘Çok uluslu şirketler Türkiye seçimleri için bazı stratejik çalışmalar yapıyor’

01.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, çok uluslu şirketlerin demokrasiye, insan haklarına, ifade hürriyetine kastedebilecek risk taşıyan faaliyetleri olduğunu vurgulayarak, “Her ülkede olduğu gibi Türkiye’deki seçimlere yönelik çok uluslu şirketler tarafından bazı stratejik çalışmalar yapıldığını biliyoruz, görüyoruz” dedi.

‘Çok uluslu şirketler Türkiye seçimleri için bazı stratejik çalışmalar yapıyor’

ANKARA Milliyet - Şentop, parlamento muhabirleriyle TBMM Tören Salonu’nda bir araya gelerek sona eren 27. Dönem 5. Yasama Yılı’nı değerlendirdi. Geçen yasama yılında TBMM Başkanlığı’na 317 yasama dokunulmazlığı tezkeresi geldiğini kaydeden Şentop, “Bunlardan Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında düzenlenen 2 tezkerede TBMM Genel Kurulu tarafından yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verildi, 1 tezkere ise istem üzerine Cumhurbaşkanlığına iade edildi. 27. Yasama Dönemi’nin tamamındaki tezkerelerin toplamı 1607’dir” bilgisini verdi.

Haberin Devamı

‘Riskli faaliyetler’

Şentop, dezenformasyon teklifi olarak bilinen sosyal medya düzenlemesine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine de “Çok uluslu şirketlerin demokrasiye, insan haklarına, ifade hürriyetine kastedebilecek risk taşıyan faaliyetleri, çalışmaları var. Birçok ülkedeki seçimlerde adayların bir kısmının hesaplarını kapattılar. Daha ne olabilir, Trump’ı, ABD Başkanı olduğu sırada Twitter’dan attılar, hesabını kapattılar. Çok uluslu şirketlerin her ülkede olduğu gibi Türkiye’deki seçimlere yönelik bazı stratejik çalışmalar yapıldığını biliyoruz, görüyoruz” dedi. Şentop, şöyle devam etti: “Çok uluslu şirketler, ulusal hukuk düzenlerini tanımak istemiyorlar, dünyanın her tarafında kendi koydukları kurallarla hareket etmek istiyorlar. Bu mecranın, kişinin cezai ehliyetinin, sorumluluğunun bilinebileceği bir ortam şeklinde tasarlanması; suçla, suçluyla mücadele konusunda bu çok uluslu şirketlerin de ulusal hukuk düzeniyle ilişkili ve birlikte çalışılan bir ortamın tesis edilmesi lazım. Çok uluslu sosyal medya şirketlerini de bağlayan, uymaları gereken kuralların bulunduğu bir hukuk düzeninin kurulması lazım. Bu konuda Türkiye’nin attığı adımlar önemli, isabetli, hatta belki yetersiz de diyebiliriz. Çünkü hukuk, mecburen her zaman teknolojik gelişmelerin biraz daha gerisinden takip ediyor. Sosyal medyayı bir suç işleme özgürlüğü alanı gibi değerlendirmek tamamen yanlış, gerçeklerle de bağdaşmıyor.”